IUHİBED, Cilt 12, Sayı 22, Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Bibliometric analysis of studies on product placement as a marketing communication tool with visual mapping technique(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Sağlam, Mehmet; Serbest, RabiaIn this study, it is aimed to examine the studies published internationally between 1994 and 2024 on product placement as one of the marketing communication tools with bibliometric analysis according to certain restrictions. In this regard, bibliometric analysis of the data obtained from Web of Science and Scopus databases was carried out with the Vosviewer program. Analyzes were made according to author, country, publication citation, journal, keywords and methodological characteristics. SPAR-4-SLR protocol was used in the study. As a result of the study it was concluded that the author who contributed the most to the studies was Jörg Matthes. It was determined that the majority of the studies included authors from the USA and the 'International Journal of Advertising' was the journal in which the most studies were published. The most cited study is Russell (2002). It was observed that the number of publications was highest in 2018 and decreased thereafter. In the keyword analysis, it was revealed that concepts such as product placement, advertising, brand placement, marketing, persuasion knowledge, brand recall, brand attitude, movies and television are the most used concepts. In terms of methodological characteristics, it has been observed that quantitative methods are used more predominantly, there are more studies with two and three authors, and techniques such as experimental design, surveys and eye tracking are used. Based on these findings, the study results were evaluated and discussed. Implications and future research directions were included.Öğe Manipülasyon kavramı perspektifinden etki merkezli kitle iletişim kuramları(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Özalp, HarunMedyanın topluma etkilerini ve bu anlamdaki gücünü anlama isteği, kitle iletişim araştırmalarının en temel motivasyonu olmuştur. Bazı araştırmalarda medyanın etkilerine özel olarak odaklanılırken, bu konuda önemli kuramlar ortaya atılmıştır. Bu çalışma etki merkezli araştırmaların ürünü olan bazı önemli kitle iletişim kuramlarını manipülasyon kavramı ekseninde değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Etki çalışmalarının başlangıcında güçlü etkiler paradigmasının hakimiyeti söz konusudur. Carl Howland’ın ikna kuramı bu hakimiyeti perçinleyen önemli bir kuram olarak öne çıkmaktadır. Daha sonra kullanımlar ve doyumlar, iki aşamalı akış ve kanaat önderleri gibi yaklaşımlar güçlü etkiler paradigmasını sarsıp, medya çalışmalarında sınırlı etki paradigmasını egemen kılsa da, devamında gelen gündem belirleme, çerçeveleme ve ekme kuramı gibi kuramlar, yeniden güçlü etkiler paradigmasına ağırlık kazandırmıştır. Öte yandan alanyazında manipülasyon kavramına ve manipülasyonun nasıl gerçekleşebileceğine eğilen bazı düşünürler kavrama farklı perspektiflerle yaklaşmaktadır. Bazı düşünürler kavramı hedefi merkeze alarak açıklamaya çalışırken, bazılarıysa iknadan farkı veya nasıl gerçekleşebileceği üzerinden çeşitli tanımlar yapmışlardır. Etki araştırmaları içinde paradigmatik değişimlere yol açan yukarıdaki kuramlar manipülasyon kavramı çerçevesinde değerlendirildiğinde; ikna kuramının manipülasyon ile temel bir ayrıma sahip olduğu görülmektedir. Kanaat önderleri kavramı ve iki aşamalı akış kuramı perspektifinden ise medyanın manipülasyon gücü tümüyle yadsınmasa bile azımsanmaktadır. Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı izyeyiciyi konumlandırışı itibariyle medyanın manipülatif yanını dışlarken, gündem belirleme kuramı ilgi ve dikkat kavramları çerçevesinde bir medya manipülasyonuna dikkat çekmektedir. Diğer yandan çerçeveleme kuramı özü itibariyle medyayı bir manipülasyon aracı olarak konumlandırırken, ekme kuramı ise medyanın kültürel düzeydeki manipülasyonuna vurgu yapmaktadır.Öğe Sosyal ritüellerin yeniden inşası: Dijital mecralarda selamlaşma pratikleri(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Özgen, NargisBu çalışma dijitalleşmenin etkisiyle bireylerin selamlaşma pratiklerinde meydana gelen dönüşümü ve emojilerin (dijital semboller) bu süreçteki rolünü incelemektedir. Özellikle emojilerin, bireyler arası iletişimde duygusal ifadeleri güçlendirme ve toplumsal değerleri yeniden şekillendirme süreçlerindeki işlevi araştırılmıştır. Araştırmanın temel amacı geleneksel selamlaşma biçimlerinin dijital sembollerle nasıl yeniden yapılandırıldığını ve bu değişimin bireyler arası samimiyet, aidiyet ve sosyal bağ kurma üzerindeki etkilerini anlamaktır. Çalışma emojilerin yalnızca bireysel ifadelerle birlikte kültürel norm ve değerlerde yarattığı dönüşümle ilgilenmektedir. Çalışma 239 katılımcıyla gerçekleştirilen anket çalışmasına dayanmaktadır. Katılımcıların demografik özellikleri, emojilerin kullanım sıklığı ve işlevselliği bağlamında değerlendirilmiş; yaş ve eğitim düzeyinin bu kullanım üzerindeki etkileri analiz edilmiştir. Genç bireyler dijital platformlarda daha aktif olup emojileri selamlaşma ve duygu paylaşımı için kullanırken, yaşlı bireylerin emojilere daha mesafeli yaklaştığı görülmüştür. Eğitim düzeyi de emojilerin eleştirel ve bilinçli bir şekilde kullanımı üzerinde belirleyici bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Araştırma sonucu elde edilen bulgular emojilerin sosyal bağlamlarda güçlü bir araç olduğunu ancak resmi iletişimde sınırlı bir rol oynadığını göstermektedir. Emojiler geleneksel selamlaşma biçimlerini tamamen ortadan kaldırmak yerine bu pratiklere yeni bir boyut eklemektedir. Bununla birlikte emojilerin kültürel kapsayıcılığı destekleme potansiyeline rağmen, insani değerlerin ve kültürel mirasın korunması için teknolojik gelişmelerin etik ve sosyal bağlamlarla dengelenmesi gerekliliği ortaya konmaktadır. Çalışma emojilerin sosyal, kültürel ve duygusal iletişimdeki rolünü anlamaya yönelik yeni bir perspektif sunmakta ve gelecekte geniş kapsamlı araştırmaların gerekliliğine işaret etmektedir.Öğe Ethics and entertainment: The paradoxical appeal of deception in the traitors(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Krupa, HenrietaThis article examines the reality competition show The Traitors as a trickster-like transformative cultural artifact that while entertaining, reflects and interrogates critical aspects of human behavior and social dynamics. By dramatizing trust, betrayal, manipulation, and deception, the show serves as a microcosm for exploring themes such as group psychology, conformity, scapegoating, ethical ambiguity, and Machiavellianism. Drawing on theoretical frameworks from psychology, sociology, and cultural studies, the analysis investigates how The Traitors leverages the allure of the trickster by challenging conventional moral standards. The paper argues that the show’s structured environment suspends ethical norms, reframing deceit and manipulation as strategic imperatives. This not only captivates audiences but also encourages critical reflection on the contextual nature of morality and the social values that shape perceptions of success and betrayal. Additionally, the show’s portrayal of crowd dynamics reveals vulnerabilities in collective behavior, including conformity, scapegoating, and the diffusion of responsibility, offering insights into real-world social interactions and mechanisms of power. Ultimately, The Traitors transcends its entertainment role, serving as a lens for examining the human condition. Its blend of competition and introspection underscores its trickster-like transformative power by engaging audiences emotionally as well as cognitively, sparking broader conversations about ethics, social cohesion, and the allure of transgression. Thus, the study situates The Traitors within the broader context of cultural critique, positioning it as a trickster-like transformative mirror to the complexities of contemporary society.Öğe The backrooms aesthetics of severance and the alienated office worker(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Çöl, DoğaThis paper explores how the Apple Original Series Severance employs the aesthetics of backrooms and liminal spaces to critique modern office work and the alienation experienced by white-collar employees. Drawing from online liminal aesthetics, video games and theoretical perspectives on capitalism, the show presents a dystopian corporate environment where workers are psychologically and physically severed from their personal identities. Using the poetics of David Bordwell and neoformalist analysis of Kristin Thompson, the study examines Severance’s classical yet subversive narrative structure, its use of restricted narration, and its manipulation of space and time to enhance thematic depth. The paper further explores the show’s visual style, characterized by corporate minimalism, cassette futurism, and geometric compositions that reinforce the sterility and dehumanization of the workplace. Beyond its aesthetic and formal properties, Severance functions as a critique of late-stage capitalism, workplace alienation and ideological control. By severing employees’ identities, the show literalizes the compartmentalization demanded by corporate culture, reflecting the real-world erosion of work-life boundaries. The show’s depiction of arbitrary labor, hierarchical secrecy, and corporate propaganda parallels historical critiques of capitalist labor structures while offering a stark vision of a workforce deprived of agency. Ultimately, the paper argues that Severance is not only a stylistic exercise in liminal mystery but also a powerful cultural reflection on contemporary labor conditions. Its engagement, with both narrative and visual elements, underscores a broader social anxiety about the meaninglessness of work, the psychological toll of corporate control, and the possibility of resistance in an era of pervasive economic alienation.Öğe Possibilities of resistance in popular culture: A case study of sweet & rough with Müge Anlı(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Yıldız, ÖzlemPopular culture has long been a subject of contention in its implications for resistance and consent. The purpose of this paper is to discover if it offers possibilities of resistance through an analysis of Müge Anlı ile Tatlı Sert, a reality show featuring cases of missing people and homicides. Working in collaboration with the police, the show aims to solve the cases of its guests who apply to the program as a last resort, after trying conventional channels. It is therefore put forward that the program gives popular classes a chance to be heard in the public sphere from which they are excluded. Drawing on Stuart Hall’s theories on popular culture and Michel de Certeau’s concepts of tactics and strategies, the findings of the study indicate that reality TV emerges as a possible arena of resistance, but which also includes an element of consent. A two-level methodological approach is adopted, comprising hermeneutic analysis and critical discourse analysis. Episodes of the show from December 2013 to January 2014 have been watched with extensive notetaking, and two episodes have been chosen as cases for the analysis. The small sample size can be counted as one of the limitations of the study, however a smaller sample has been found more suitable for an in-depth discourse analysis.Öğe Stajyer filminin örgütsel davranış açısından incelenmesi: Örgüt iklimi, liderlik, motivasyon ve çatışma üzerine bir okuma(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Kaynak, İnan; Gülsün, Mustafa; Gülbuğ Erol, EbruBu çalışmada, Nancy Meyers’ın 2015 yapımı Stajyer (The Intern) filmi örgütsel davranış perspektifinden incelenmektedir. Çalışmada, filmde yer alan liderlik, motivasyon, örgüt iklimi ve çatışma unsurları ele alınmış; bu unsurların iş dünyasında bireyler ve organizasyonlar üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Film, farklı kuşaklardan bireylerin bir arada çalıştığı modern bir startup şirketinin dinamiklerini etkileyici bir biçimde yansıtarak, örgütsel davranışın çeşitli boyutlarının anlaşılmasına olanak sağlamaktadır. Çalışmanın temel amacı, Stajyer filmi üzerinden örgütsel davranış unsurlarını betimlemek ve bu unsurların örgütsel başarı ile çalışan memnuniyeti üzerindeki etkilerini ortaya koymaktır. Araştırmada, betimsel analiz yöntemi kullanılmış; filmdeki olaylar ve karakterler örgütsel davranış teorileri çerçevesinde detaylı bir biçimde incelenmiştir. Betimsel analiz, görsel materyallerin sistematik bir şekilde değerlendirilmesini sağlayarak, film ile literatürdeki teorik çerçeve arasındaki ilişkiyi somutlaştırmada etkili olmuştur. Araştırma bulguları, filmdeki liderlik, motivasyon, örgüt iklimi ve çatışma yönetimi unsurlarının örgütsel başarı üzerindeki belirleyici rollerini ortaya koymaktadır. Film, bu unsurların etkili yönetiminin iş yerinde sürdürülebilir bir başarıyı nasıl desteklediğini vurgulamaktadır. Örgüt iklimi, liderlik ve motivasyon gibi unsurların doğru yönetilmesi hem bireylerin hem de organizasyonların performans ve memnuniyet düzeyini artırmaktadır. Çatışma yönetimi ise, açık iletişim ve empati yoluyla çözüm odaklı bir yaklaşıma dönüştürülebilmektedir. Sonuç olarak, Stajyer filmi, örgütsel davranış kavramlarının anlaşılmasına katkı sağlayan önemli bir akademik kaynak niteliği taşımakta olup, modern iş dünyasının dinamiklerini analiz etmede etkili bir araç olarak değerlendirilmektedir.Öğe Özgürleştirici bir öğrenme süreci Görsel-işitsel denemenin medya eğitimine katkısı(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Çelik, Tülay; Delier, BurakGörsel işitsel denemeler, film ve medya çalışmaları alanında süreç odaklı yeni bir düşünme ve üretme biçimi önerir. Sanat ve araştırmayı birleştiren, keşif ve yaratıcılığı teşvik eden görsel-işitsel denemeler, yeni medya teknolojileri çağında iletişim ve tasarım eğitiminin önemli bir parçası olma potansiyeline sahiptir. Bu bağlamda görsel-işitsel deneme kullanımının örnek uygulamalarla ortaya konması gerekli görülmektedir. Bu araştırmanın amacı görsel-işitsel denemelerin değerlendirme yöntemi olarak kullanımının öğrenme sürecine etkisini Sakarya Üniversitesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü, Yeni Medya Sanatı dersi odağında incelemektir. Araştırma, nitel araştırma perspektifinden hareketle bir durum çalışması olarak tasarlanmıştır. Amaçlı örnekleme yöntemiyle belirlenen dokuz gönüllü öğrenciyle ders dönemi başında bireysel görüşme ve ders dönemi sonunda odak grup görüşmesi yapılmıştır. Görüşme yöntemine ek olarak çalışmada gözlem ve doküman incelemesi gibi veri toplama yöntemleri de kullanılmıştır. Toplanan veriler, çalışmanın sorunu ve alt sorunlar dikkate alınarak betimsel olarak analiz edilmiş, üç ana kategori altında yorumlanmıştır. Bulgular, süreç içinde öğrencilerin medyayı kavrama biçimlerinin değiştiğini; sanatsal ve eleştirel yeni bir bakış açısı kazanma, özgürleşme ve daha yaratıcı olma yolunda gelişme gösterdiklerini ortaya koymuştur. Görsel-işitsel denemelerin değerlendirme yöntemi olarak kullanımı problem keşfetmeye imkân vermiş; dönüştürücü bir öğrenme sürecini tetiklemiştir.Öğe Dijital habercilikte kullanılan infografik anlatı yapılarının haber tüketim motivasyonları bağlamında incelenmesi(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Okay, Ahmet SerkanBugünün haber endüstrisi, haberi hızlı, verimli ve erişilebilir enformasyon dünyası içerisinde üretmektedir. Yeni medya ortamları, çevrim içi siteler, sosyal medya platformları haberi interaktif bir üretime ve dağıtıma yönlendirmiştir. Yeni iletişim teknolojilerinin sağlamış olduğu imkânlar dahilinde çok yönlü ve zengin içerikler sunan dijital habercilik, farklı anlatı tarzları ile kullanıcılara ulaşmaya çalışmaktadır. Günümüz dijital içerik üretimi tarzlarından biri olan infografik anlatılar, dijital habercilikte haberin sayısal verilerle görsel bütünlük içerisinde aktarılmasını sağlamaktadır. Dijital haber üretiminde ve dağıtımında kullanılan anlatı tarzlarından biri olan infografik anlatı yapısı, durağan, etkileşimli ve hareketli türleri ile veri karmaşıklığı sade hale getirerek kullanıcıların ilgisini çekmektedir. Mevcut çalışma, infografik anlatı yapılarının interaktif kullanıcıların haber tüketim motivasyonlarına olan etkisi üzerine çıkarımlar yapmaktadır. Çalışmada belirlenen amaç doğrultusunda 305 kişiye çevrim içi anket çalışması yapılmıştır. Elde edilen veriler istatistiki analize tabi tutularak dijital haber üretiminde İnfografik anlatı yapılarının yaş, cinsiyet, eğitim durumu, bağımsız değişkenlerine göre haber tüketim motivasyonlarının istatistiki olarak anlamlı fark gösterip göstermediğini incelenmiştir. Analiz sonuçlarına göre, yaş ve eğitim durumu bazı boyutlarda infografik anlatı yapıları algılarını etkilerken, cinsiyetin anlamlı bir etkisi bulunmamıştır. Özellikle genç yaş grupları ve daha düşük eğitim seviyesine sahip katılımcıların infografik anlatılara yönelik daha olumlu değerlendirmelerde bulundukları gözlemlenmiştir.Öğe Voice-activated AI and the evolution of communication etiquette(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Ergül, NurgülVoice-activated artificial intelligence (AI) assistants, such as Siri, Alexa, and Google Assistant, are becoming increasingly embedded in everyday life, reshaping human-technology interactions and influencing norms of interpersonal communication. This study explores the effects of AI-assisted interactions on traditional communication etiquette, with a focus on how these systems shape user expectations around politeness, patience, and conversational engagement in human interactions. Grounded in the media equation theory—which suggests that individuals instinctively apply social rules to machines— this paper examines how frequent use of voice assistants may alter users’ tolerance for conversational delays, levels of empathy, and responsiveness to nuanced social cues. The study also addresses the ethical implications of AI assistants on privacy, emotional dynamics, and behavioral conditioning. By investigating how digital etiquette, developed through voice assistant interactions, translates to interpersonal settings, this research contributes to a deeper understanding of the shifting relationship between human-machine communication and its social ramifications. Findings indicate that as AI integration becomes more prevalent, these applications are not only influencing human-machine interactions but also subtly reshaping interpersonal communication norms in a digitally mediated world.Öğe Deepfake manipulation on social media: A case study of fraudulent activities in Türkiye(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Söğütlüler, TürkerThe term “deepfake,” derived from the words “deep” and “fake,” refers to highly realistic and deceptive content designed to manipulate perception. Deepfake content, powered by artificial intelligence, poses at threat when integrated with digital culture, enabling illegal activities by altering the faces ad voices of well-konwn individuals. This study was conducted to examine social media-mediated deepfake fraud in Türkiye. Facebook and Instagram were scanned using four different accounts over a sixteen-month period, resulting in the collection of fifty-six deepfake videos. It was found that these videos featured significant political figures, scientists, artists, journalists, and businesspeople, all of which were fraudulent. It was observed that Lip-Sync (m = 0.75) was the primary model used in video production, followed by Text-toSpeech (m = 0.18) and a combination of Lip-Sync & Text-to-Speech (m = 0.5). The group with the highest number of deepfake videos consisted of businesspeople (m = 0.35), followed by political figures (m = 0.33), scientists (m = 0.14), journalists (m = 0.12), and artists (m = 0.03). Deepfake videos featuring Ali Koç, Ekrem İmamoğlu, Emine Erdoğan, Hakan Fidan, and Murat Ülker, selected based on their Lip-Sync performance, were analysed using Deepware, and the detec on architecture was found to be insufficient. This study employed a mixed-method approach, incorporating thematic analysis and quantitative data, with frequency distributions generated using IBM SPSS Statistics 22.0. In light of the findings, suggestions for preventing vicmisation are presented.Öğe Sarmaşık: Foucaultcu bir analiz(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Körük, TürkerOtorite, isyan ve itaat kavramlarını normatif ögelerin belirlendiği totaliter bir olgu olan moralite, sınırlandırıcı bir iktidarın karşısında konumlanan biyo-iktidar ve tutuklunun izlenme altındaki otokontrolünü hedefleyen panoptikon aracılığıyla yeniden tanımlamaya olanak sağlayan düşünceleriyle 20. Yüzyıl’ın önde gelen düşünürlerinden olan Fransız filozof Michel Foucault’nun, iktidar pratiklerini incelerken kullandığı belirli kavramların etkisiyle şekillenecek olan bu çalışma, Tolga Karaçelik’in Sarmaşık (2015) filmi üzerinden bu kavramları açıklamayı ve görünür kılmayı amaçlamaktadır. Bir anlamda itaat ve otorite ikileminin yarattığı bir kırılmanın, yani tahrip edilmiş bir iktidar mekanizmasının çözülüşünü anlatan film Foucault’cu bir paradigmayla incelendiğinde, yukarda bahsettiğimiz kavramların yanında özneleri yaratma biçimiyle de Foucault’un fikirleriyle koşut bir düzlemde durmaktadır. Sarmaşık, otorite-itaat ilişkisinin sürekliliğinde, itaat eden bireyin ve itaat edilen otoritenin tutumunu, toplumun birey üzerindeki üstün etkisine karşıt olarak; bir öznenin, geminin kaptanı olan karakterin geminin mürettebatı olan küçük topluma benimsetmeye çalıştığı kurallar bütünü üzerinden sorunsallaştırır. Bu sorunsal, Foucault’nun deyişiyle sınırlandırıcı bir iktidar bakışının artık değiştiği, iktidar kavramının daha kapsayıcı ve pozitif bir hale geldiği bir yaklaşımla içerik analizi çerçevesinde incelenmiş ve Foucaultcu kavramlar irdelenmiştir.Öğe Unfounded religious rituals in television series(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Kutlu, MahmutThis study aims to raise social awareness and consciousness in the context of religion. The “Camdaki Kız” series, which is examined among the series that reach millions on the screens, constitutes the sample of the study, and the unfounded religious rituals shown in the series constitute the problem of the study. While screens convey healthy information to the audience on the one hand, they can sometimes turn into a tool for conveying false information on the other. In this context, it can negatively affect and change the social, cultural and psychological attitudes of individuals. In our country, where media literacy is not at high levels in terms of society, it is among the possibilities that the audience perceives the erroneous religious content they see on the screen correctly and thus applies it in their own practices. In the study, the semiotic method and discourse analysis method, which are frequently used in qualitative research, were used together. With this design, the integrity of religion - ritual and the character relationship were tried to be analyzed. It was found that the first season of the examined television series was mostly associated with religious rituals. The events experienced between Nalan and Feride among the fictional characters constructed in the series and the dialogues in some scenes constitute examples of some incorrect rituals in terms of religion. The study draws attention to these mistakes and emphasizes the negative aspects of television productions.Öğe Transformation of communication and management strategies of corporations in digital age(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Gülay, BelisGlobalisation, development of new communication technologies at hypervelocity and the necessity of organisations to be accountable and transparent has compelled the change in all areas as well as communication. Due to the gaining importance of stakeholder empowerment construct, the consideration towards stakeholders' needs and preferences has increased, which is considered as a revolution by some practitioners. Digitalizing world has been changing and converting communication management, which is one of the crucial tools and assets for corporations. The increase in the interaction of the organisations with the stakeholders has changed business and communication practices. In this new ecosystem all organisations are doomed to survive in case only they make digital innovations. Due to emerging digital technologies, it becomes more and more complicating and frustrating to understand their stakeholders for the organisations; and the virtual medium, full of images where multiple identities are produced and consumed, leads to the development of new markets and different purchasing forms every day. It is vital to analyse the consumers to shape the new business practices for the sake of sustainability. Within this scope, prominent management strategies in terms of corporate communication will be discussed in this article.Öğe Kriz iletişim teorileri bağlamında sosyal medya krizi olarak Patiswiss örneği(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Özgür, Ömer FarukKrizler her işletmenin farklı zamanda karşılaşması muhtemel istenmeyen durumlardır. İletişim literatürüne göre krizler yönetilebilir durumlardır. Krizlerin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda kriz iletişimi yaklaşımları zengin bir literatür sunmaktadır. Bu çalışmada Ankara merkezli Patiswiss çikolata markası CEO’sunun bir sosyal medya platformunda tüketiciyle girdiği polemik sonucu oluşan krizin marka tarafından yönetilme süreci halkla ilişkiler literatüründeki kriz iletişim yaklaşımları bağlamında analiz edilmiştir. Çalışmada nitel yöntemlerden içerik analizi tekniği ile veriler elde edilmiştir. Analiz için markanın resmi sosyal medya platformları olan Facebook, X (eski adı Twitter) ve Instagram’da 20 Nisan 2024 tarihi ile 1 Ağustos 2024 tarihleri arasında kriz süreci ile alakalı yaptığı paylaşımlar nitel içerik analizi ile incelenmiştir. Nitel verilerin analizi için NVivo programından istifade edilmiştir. Sonuç olarak markanın kriz yönetimi sürecinde özellikle marka CEO’sunun ciddi iletişim hataları yaptığı ve markanın da kriz iletişim sürecinde hatalı ve eksik kaldığı yönler olduğu görülmüştür. Çalışmada markaların kriz iletişim sürecinde sakin, planlı ve kriz iletişimi ilkelerine uygun davranmasının kriz yönetiminde olumlu sonuçlar doğuracağı iddia edilmektedir.Öğe Kriz iletişimi bağlamında sosyal medyada siyasal iletişim(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Böyük, MustafaDijital çağda iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, siyasal iletişim alanında köklü değişimlere yol açmıştır. Sosyal medya platformları, siyasi aktörlerin ve kurumların mesajlarını geniş kitlelere hızlı ve doğrudan iletmelerine olanak tanırken, kriz dönemlerinde kriz iletişiminin dinamiklerini kökten değiştirmektedir. Bu çalışma, sosyal medyanın kriz iletişimindeki rolünü ve siyasal iletişim süreçlerine etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun Instagram erişim kısıtlaması sürecinde X (Twitter) platformunda sürece dair açıklamaları içerik analizi yöntemi kullanılarak, kriz iletişim stratejileri değerlendirilmiştir. Araştırma kapsamında, 2-10 Ağustos 2024 tarihleri arasında Bakan Uraloğlu'nun X platformunda paylaştığı 10 adet tweet incelenmiştir. İçerik analizi için oluşturulan kodlama çerçevesi, mesajın teması, duygu durumu, kullanılan dil, hedef kitle, etkileşim türü ve kriz yönetimi stratejileri gibi kategorileri içermektedir. Bu sayede paylaşımların tematik ve duygusal özellikleri, iletişim stratejileri ve hedef kitleye ulaşma düzeyi analiz edilmiştir. Paylaşımlarda bilgilendirme, savunma, çözüm arayışı, uyarı ve iş birliği çağrısı gibi kriz iletişim stratejilerinin sıklıkla kullanıldığı tespit edilmiştir.Öğe Yapay zekâ destekli sanal etkileyiciler: Türkiye’deki sanal etkileyicilere yönelik kullanıcı tepkileri üzerine bir araştırma(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Öksüz, Burak; Ormancı, MalikeYapay zeka destekli oluşturulan sanal etkileyiciler, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ilgi çekmektedir. Sanal etkileyiciler, insan olan etkileyiciler gibi sosyal medya kullanıcılarını etkileyebilmekte, belirli duygulara sahip olması ve istenen şekilde davranması yönünde kullanıcıları teşvik edebilmektedir. Sanal etkileyicilerin giderek daha fazla önem kazanması, bu konudaki araştırmaları da zorunlu kılmaktadır. Şöyle ki sanal etkileyicilere ilişkin cevaplanmamış ve merak edilen güvenirlik, etkileyicilik, satışları destekleme durumu gibi pek çok soruyla karşı karşıya bulunulmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’de varlık gösteren sanal etkileyicilere yönelik Instagram kullanıcılarının tepkilerini ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu doğrultuda Türkiye’de bulunan Alin ve Alara X adlı iki sanal etkileyicinin Instagram paylaşımlarına gelen kullanıcı yorumları içerik analiziyle incelenmiştir. Elde edilen verilere göre, kullanıcıların sanal etkileyicilere karşı yorumları genellikle olumlu yöndedir. Ardından kullanıcıların sanal etkileyiciye şüpheyle yaklaştığı, yapay zeka olup olmadığını, gerçekçi olup olmadığına gönderme yaptığı sorgulayıcı yorumlar gelmektedir. Az sayıda kullanıcı, fiziksel görünüşün korkutucu olduğuna ilişkin fikirlerini de paylaşmıştır. Araştırmanın sonucuna göre, sanal etkileyicilerin sosyal medya kullanıcıları tarafından benimsendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.Öğe Sağlık hizmeti talebinde influencer etkisinin belirlenmesine yönelik bir ölçek geliştirme çalışması(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Karaşin, Yusuf; Törün, Ufuk; Karagöz, Yalçın; Temizer, Ali MesutBu çalışmanın amacı, influencerların sağlık hizmet talebi üzerindeki etkisini belirleyen psikometrik bir ölçüm aracının geliştirilmesidir. Bu doğrultuda, İstanbul ilinin Silivri ilçesinde ikamet eden 379 birey çalışma kapsamına dahil edilmiştir. Çalışma kapsamında ölçek geliştirme süreci uygulanmıştır. Bu bağlamda ilk olarak konu ile ilgili literatür taraması yapılıp 30 maddeden oluşan taslak ölçek oluşturulmuştur. Uzman görüşü ve pilot çalışma aşamalarının ardından 3 madde ölçekten çıkarılmıştır. Kalan 27 madde örneklem grubuna uygulanıp veri toplanmıştır. Katılımcılardan veriler yüz yüze ve çevrimiçi yöntemle toplanmış olup, katılımcılara kolayda örneklem yöntemi ile ulaşılmıştır. Toplanan verilerin analizi aşamasında ilk olarak açıklayıcı faktör analizi uygulanmıştır. Yapılan analiz sonucunda 4 faktör, 27 ifadeden oluşan bir yapı tespit edilmiştir. Açıklayıcı faktör analizi ile belirlenen yapının doğruluğunu tespit etmek amacıyla verilere doğrulayıcı faktör analizi uygulanmıştır. Yapılan analiz sonucunda, elde edilen modelin verilere mükemmel uyum sağladığı istatistiki olarak belirlenmiştir. Bu çalışma kapsamında geliştirilen ölçeğin sağlık hizmeti talebinde influencerların etkisinin belirlenmesi için kullanılabileceğine karar verilmiştir.Öğe Bilim iletişimi perspektifinden bilim insanlarının sosyal medya kullanımı: Türkiye’nin ve dünyanın en etkili bilim insanları üzerine karşılaştırmalı bir analiz(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Boztepe Taşkıran, Hatun; Ağca, Mahmut EnesBilim iletişimi; odağında bilimsel bilgi, yenilik ve gelişmelerin yer aldığı çok aktörlü bir yapıya ve geniş kapsama sahip bir alan olarak ön plana çıkmaktadır. Bilimin iletişimle desteklenmesini sağlayan bilim iletişimi, bilimin hedef kitleler tarafından anlaşılması, bilimsel kültürün yaygınlık kazanması, bilimin önerdiği tutumların benimsenmesi gibi amaçlara ulaşılmasını hedeflemekte; bu yönüyle bilimin toplumların ve insanlığın gelişimi açısından sahip olduğu kritik işlevi güçlendirmektedir. Bilim iletişimine yönelik alan yazında son yıllarda ön plana çıkan görüşler ise sosyal medyanın bilim iletişimi yönünden önemli bir kapasite sunduğuna işaret etmektedir. Bu çalışma alandaki söz konusu görüş birliği doğrultusunda sosyal medya aracılı bilim iletişimi faaliyetlerine odaklanmakta ve bilim insanlarının kaynak konumunda bulunduğu bilim iletişimi faaliyetlerini incelemektedir. Türkiye’nin ve dünyanın en etkili bilim insanları listesinde yer alan 20 bilim insanının X platformu üzerinden gerçekleştirdikleri bilim iletişimi faaliyetlerinin nitel araştırma yöntemlerinden içerik analizi tekniği ile incelendiği araştırmada karşılaştırmalı bir analiz yapılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular bilim insanlarının sosyal medya üzerinden bilim iletişimi faaliyetlerini gerçekleştirdiklerine işaret etmiş (yüzde 78,1), yabancı bilim insanlarının (n= 897), Türk bilim insanlarıyla kıyaslandığında (n=376) sosyal medya aracılı bilim iletişimi faaliyetlerini daha yoğun yürüttüklerini ortaya koymuştur. Türk bilim insanlarının içeriklerinde en çok açıklama temasına yoğunlaşıldığı (n=211), yabancı bilim insanlarının odaklandıkları içerik temasının bilimsel analiz/değerlendirme (n=441) olduğu ve her iki grupta da bilim iletişiminin bilgilendirme amacına odaklanıldığı tespit edilmiştir.Öğe The child's right to privacy within the framework of disaster journalism and ethics: The case of the Kahramanmaraş earthquake(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2025) Tok, İpekThe media plays a crucial role in disaster situations by generating a substantial amount of news and informing the public. While the need for information surges during such times, it is paramount that disaster reporting is conducted within the framework of ethical considerations. However, there are instances where media outlets prioritize commercial interests over ethical practices in their coverage of disasters. Examples such as disregard for the right to privacy of victims, portraying death and suffering as mere numbers, and providing unnecessary details about the deaths of victims are frequently encountered during disaster periods. This study aims to examine the news coverage about children related to the 6 February 2023 Kahramanmaraş earthquake within the framework of disaster journalism and ethics, focusing on the right to privacy. A total of 556 news articles about children, published in Sabah, Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Yeni Şafak, and Sözcü newspapers during the 7-day national mourning period (February 7-13, 2023) declared after the earthquake, were analyzed using quantitative and qualitative content analysis methods. The findings reveal that children's privacy rights were violated through the overt publication of their identities and photographs, neglecting their best interests. The news stories often objectified children, utilizing them as instruments to amplify dramatic impact. It can be argued that these reports primarily served public interest rather than upholding public good.