Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1478
  • Öğe
    Türkiye'de aşı karşıtlığının sosyolojik boyutlarının incelenmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2022) Gülmez, Tarık; Doğan, Necmettin
    Salgın hastalıklar tarih boyunca tüm toplumlar için yaygın ve yıkıcı etkilere neden olmuşlardır. 2019 yılı sonunda Çin'de ortaya çıkan Covid-19 pandemisi de kısa sürede tüm dünyaya yayılarak yüz milyonlarca kişinin hasta olmasına ve milyonlarca kişinin de hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Ayrıca, pandemiyle mücadele etmek için uygulanan kapanma tedbirleri nedeniyle eğitim, ekonomi, ulaşım vb. pek çok alanda büyük kayıplar oluşmuştur. Hastalığın ve tedbirlerin yol açtığı korku ve endişe nedeniyle de pek çok olumsuz sosyal ve psikolojik etkiler de görülmüştür. Covid-19 pandemisiyle mücadele edebilmek için farklı türde aşılar üretilmiş ve uygulanmıştır. Ancak toplumun önemli bir kesiminde bu aşıların kabullenilmediği ve aşılanma oranlarının istenen düzeylere gelmediği gözlemlenmiştir. Aşılanmama pandeminin sürmesine neden olduğu gibi pandemi nedeniyle oluşan kayıpların devam etmesine de neden olmaktadır. Bu denli ciddi bir sorun olmasına rağmen aşı karşıtlığı ve bu tutumun nedenleri yeterince araştırılmamıştır. Özellikle bu konu hakkında yapılan nitel araştırmaların sayısının sınırlı olduğu görülmektedir. Alanyazındaki bu boşluğu doldurmak adına bir katkı sunmak için bu araştırmada Covid-19 aşılarına karşı olma olgusunu incelemek amaçlanmıştır. Bu kapsamda bireylerin Covid-19 virüsü, Covid-19 aşıları, aşıların yakın ve uzak yan etkileri, aşılara duygulan güven, aşılara karşı olma tutumu ve bunun nedenleri hakkındaki görüşlerinin açığa çıkartılması hedeflenmiştir. Araştırmanın verileri yaklaşık yarısı erkek ve yarısı kadın olan, çoğunluğu 20-30 yaş aralığında olan, yarısından fazlası lisans ve daha üzeri bir eğitim düzeyine sahip olan ve bunlardan bazı bireyler Açık öğretimden eğitimlerini tamamladıkları, yarısından fazlası bekâr olan ve yarısından fazlası bir işte çalışan 30 kişiden yüz yüze görüşme tekniği ile toplanmıştır. Araştırma da okuma yazma bilmeyenlerle görüşme yapılmaya çalışıldı fakat görüşme teklifleri reddedildi. Bundan dolayı görüşmeler eğitim seviyesi belli bir düzeyin üzerinde olan bireylerle gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri içerik analizi yöntemiyle analiz edilmiştir. Araştırmanın bulguları Covid-19 pandemisinin genel değerlendirmesinin; pandeminin insanların psikolojini olumsuz etkilediği, pandeminin yanlış yönetildiği, pandeminin bir kurgu/oyun olduğu ve pandeminin iletişimi ve sosyalleşmeyi azalttığı şeklinde yapıldığını göstermiştir. Katılımcıların yaklaşık yarısının Covid-19 aşıları hakkında araştırma yaptığı veya yeterli bilgiye sahip olduklarına inandıkları bulunmuştur. Diğer yarısının ya hiç bilgisi olmadığı veya net bilgileri olmadığı anlaşılmıştır. Buna rağmen bu bireylerin yine de aşıyla ilgili fikir sahibi oldukları bulunmuştur. Görüşmeciler Covid-19 aşıları hakkında en sık başvurdukları bilgi kaynaklarının uzmanlar, sosyal medya, yakın çevre ve haberler olduğu anlaşılmıştır. Covid-19 aşısı olmamanın öncelikli nedenlerinin aşıların Covid-19 hastalığına karşı yeterince koruyucu olmamasına inanma, aşıların çok kısa sürede yeterince test edilmeden üretilmiş olmasına inanma, aşıların güvenilir olmadığına inanma, aşıların sonradan ortaya çıkacak uzun vadeli yan etkileri olacağına inanma ve aşılar hakkında yeterli ve açık bilgilerin olmadığına inanma olduğu anlaşılmıştır. Aşı olmama nedenlerinin siyasi, ekonomik, bilimsel bakış açılarıyla oluşturulduğu bulunmuştur. Katılımcıların yarısının Covid-19 aşısının insan genetiğini değiştirebileceğini düşündükleri anlaşılmıştır. Covid-19 aşıları yapılmasına rağmen yeni varyasyonların ortaya çıkmasının ve hastalığın artmasının nedenleri çok büyük oranda aşıların etkisiz ve faydasız olmasıyla ve aşı olmanın verdiği rahatlıkla insanların dikkatsiz ve tedbirsiz davranmalarıyla ilişkilendirildiği anlaşılmıştır. Görüşmecilere aşı karşıtlığıyla ilgili birçok teori sunuldu. Aşı olmama konusunda görüşmecilere en inandırıcı gelen teorilerin başında; aşılar kullanılarak dünya nüfusunun kontrol ediliyor olması teorisi, aşıların uzun vadede kısırlık gibi istenmeyen sonuçlara yol açabileceği teorisi ve aşıların uzun vadede başka hastalıklara neden olacağı teorisi olduğu anlaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Covid-19, Pandemi, Aşı, Aşı Karşıtlığı, Salgın.
  • Öğe
    Fransa ve Türkiye'deki Çadlı öğrencilerin uyum süreçlerinin karşılaştırması
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2022) Mahamat, Hadje Fana; Poyraz, Mustafa
    Bu araştırma Fransa ve Türkiye'deki Çadlı öğrencilerin uyum süreçlerini karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır. Çadlı öğrencilerin iyi bir eğitim alabilmek için yurtdışına gitmelerine olanak sağlayan yeni bir yol açılmıştır. Her sene çok fazla artan sayıda Çadlı öğrenci Fransa ve Türkiye'ye gelmektedirler.özellikle de yurt dışında okuyan Çadlı öğrencilerin uyum süreçleri ile ilgili hiç bir çalışma olmadığı için bu konunun altı çizilmek istenmiştir. Araştırmamızda Fransa ve Türkiye'de eğitim almakta olan Çadlı öğrencilerin uyum süreçlerinde: finalsal, kültürel, sosyal, ve akademik sorunlarının incelenmesine yöneliktir. Bu çalışma da öğrencilerin göreniminde ve günlük yaşamında karsılaştıkları zorluklar, sosyal iletişim becerileri ve ekonomik problemleri incelenektir. Bunun birlikte Fransız ve Türk kültürüne adaptasyon süreçlerine dair konular araştırılmıştır. Bunun için, akademik çalışmalardan faydalanılarak hazırlanan kapsamlı bir görüsme ve anket yolu ile bulgular elde edilmiştir. Söz konusu bulgular ışında Çadlı öğrencilerin sorunları: medeni durum, cinsiyet, yaş, Fransa ve Türkiye'de kalma süreleri gibi değişkenlernaçısında karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Çalışmanın konusu, adaptasyon sürecinde meydana gelen sorunlardan akademik olarak dil soru, finansal sorunlar ve kültürel uyum olarak görülmüştür. Bu araştırmada Çadlı öğrencilerin Fransa ve Türkiye'yi tercih etme sebepleri incelenirken gittikleri yeni ortamın uyum sağlama süreçlerine odaklanmıştır. Görüşmeler Fransa'daki öğrenciler ile çevirimiçi olarak yapılmış Türkiye'deki öğrencilerle hem yüz yüze hemde çevrimiçi olarak gerçekleştirilmiştir. Ayrıca Fransa'dan Türkiye'ye çeşitle nedenlerle gelenld-er ile yüz yüze olarak görüşme yapılmıştır. Özellikle geçtiğmiz son 10 yılda Çadlılar Türkiye'ye gelmeye başlamışlardır. Öğrenciler Türkiye'ye eğitim için gelip mezun olduktan sonra çeşitli sebeplerle geri dönmemek üzere Türkiye'ye yerleşmeye başlamışlardır. Bunun sonucunda Afrika jeopolitiği bazında Çad'a istinaden Türkiye ile eskiden beri var olan ilişkisi yeniden canlanmaya başlamışlardır. ANAHTAR KELİMELER: Çadlı öğrenciler, Çad Fransa, Türkiye, yükseköğretim, adaptasyon, sosyo-kültürel sorunlar, akademik sorunlar.
  • Öğe
    Türkiye ve Azerbaycan arasındaki yatırımların hukuki ve iktisadi açıdan incelenmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2015) Hasanova, Sabina; Özkan, Ömer
    Azerbaycan'ın özgürlüğünü kazandığı günden bugüne kadar ekonomisinde ve hukuk sisteminde kazandığı başarılar onun dünya piyasasında da yerini güçlendirmeye ve başka ülkelerde de yatırım yapmaya yardım etmiştir. Dış yatırımların ülke ekonomisine yönlendirilmesi Azerbaycan devletinin belirlediği ekonomik gelişim stratejisinde önemli yer kaplıyor. Son dönemde ülkede politik istikrar ve ekonomide gelişim, dış devletlerin Azerbaycan ekonomisine uzun vadeli yatırım yapmaları için ilgilerini arttırmıştır. Bu güne kadar ülkede yatırımcıların hukuk ve karlarının korunması, mülkiyetin dokunulmazlığı, yerli ve yabancı iş adamlarına aynı imkânların verilmesi, sağlanılmış, kardan engelsiz yararlanmak imkanları yasalaştırılarak hukuki temel oluşturulmuştur Ülkede ekonomik reformların devam ettirilmesi, iş ortamının daha da iyileştirilmesi, petrol sektörü ile birlikte, petrol dışı sektörün de gelişimine ilişkin programlar yatırımcıların ilgisini arttırmaktadır. Benim de bu çalışmada maksadım ilgili olduğum ticaret hukukunu kendi ülkemde ve Türkiye'deki işleyişini incelemektir. Azerbaycan'ın doğal kaynaklarının yaratmış olduğu fırsatlardan nasıl yararlandığını ve yabancılara nasıl fırsatlar sağladığı konularını görmek mümkündür. Geçiş ekonomisi ülkesi olan Azerbaycan Sovyet rejiminin yıkılması ile yabancı yatırımcılar için yeni bir pazar olarak yatırım alanına dönüşmüştür. Zengin hammadde kaynakları ve coğrafi yerleşim açısından avantajları Azerbaycan'ı kısa sürede yabancı yatırımcıların tercihi olan bir ülke yapmıştır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye sağladığı büyüme ve gelişmeyi daha da arttırmak için ülkede yatırımları teşvik edici maliye politikalarının uygulanmasına hız verilmiştir. Petrolün ülkemize verdiği avantajların tükene bileceğini göze alarak ülkemiz hem de kayıt işlemleri kolaylaştırmış ve hem de diğer sektörlere finans yardımı sağlayarak yatırıma teşvik etmiş, yabancı ve yerel yatırımcıların yatırımlarını artmasını sağlamıştır. Azerbaycan'a yabancı yatırımların getirilmesi ve iş olanaklarının iyileştirilmesi ülkede belirlenmiş ekonomik gelişim stratejisinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Son dönemde ülkedeki politik istikrar ve ekonomik gelişim yabancı devletlerin, Azerbaycan ekonomisine uzun süreli yatırım yapmaları için ilgilerini arttırdı. Bugüne kadar ülkede yatırımcıların hak ve çıkarlarının korunması, mülkiyetin dokunulmazlığı, yerel ve yabancı işverenlere aynı iş ortamının sağlanması, kazanılmış karların hiçbir engel olmadan kullanılmasına ilişkin önemli yasalar kabul edilerek uygun hukuki ortam oluşturuldu. Azerbaycan'ın ve Türkiye'nin her zaman dostluk ilişkileri olmuş ama bunu bir de ekonomiye yansıtması zaman alsa da sonunda mümkün olmuştur. Bir de ilginç nokta diğer tüm ülkeler Azerbaycan'a sadece petrole bağlı yatırımlar yapmak istemiş, ama Türkiye petrol dışında inşaat ve diğer sektörlere de yatırım yapmaya çalışmıştır. Buna ilave olarak Azerbaycan'ın Türkiye'de yaptığı yatırımlar bulunmaktadır ve bunlar da son dönemlerin en büyük yatırımlarından sayılmaktadır. Bu özgün çalışmamda her iki ülkenin yaptığı yatırımların hukuki ve ekonomik anlamda incelemeye çalıştım ve çalışmamı 4 bölüm olarak yaptım. Çalışmamın ilk bölümünde Azerbaycan'ın ve Azerbaycan ekonomisinin genel durumu, ikinci bölümünde Azerbaycan ekonomisinde yabancı yatırımın yeri, üçüncü bölümünde Türkiye ve Azerbaycan ilişkileri ve son bölümünde Azerbaycan'ın Türkiye'de yaptığı yatırımları ele alınmıştır.
  • Öğe
    Korumacı eğilimler ve çok taraflı ticaret sistemi hukuku
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2015) Sar, Mustafa Seyfullah; Özkan, Ömer
    Sanayi devriminden bu yana dünya teknoloji sayesinde artan bir hızla gelişmektedir. Ticaret de insana bağlı olarak bu gelişim sürecinden bir o kadar hızlı şekilde etkilenmiştir. Siber küreselleşme çağı da dediğimiz bu dönem, sanayi çağından bilgi çağına geçişle, günlük hayatımızda daha da hissedilebilir bir hale gelmiştir. Ülkelerde bu çağın iletişim ve ulaşım teknolojilerinin getirdiği avantajları kullanarak, ticaret kanallarını geliştirmiş ve yeni pazar arayışlarını yaygınlaştırmışlardır. Bu pazar arayışları içerisinde pazar yeri haline gelmek istemeyen ülkeler ise serbest ticaretin olası zararlarına karşı alternatif politikalar geliştirerek korumacı eğilimlerde bulunmuşlardır. Günümüzde ise korumacılık anlayışı hem nerdeyse yok olma eşiğindedir hem de yeni bir boyut kazanmıştır. Bu çalışmada korumacı eğilimlerin nasıl ortaya çıktığı, neler olduğu, neden ve nasıl kaldırıldığı, değiştirildiği, GATT ve DTÖ'nün bu süreçteki rolüyle bunun hukuka yansımaları eski ve yeni kaynaklar kullanılarak olabildiğince objektif bir şekilde incelenmeye çalışılmıştır. AnahtarKelimeler: Korumacı Eğilimler, Çok Taraflı Ticaret Sistemi, Hukuk
  • Öğe
    Cezaevinden şarta bağlı olarak çıkan hükümlülerin sosyoekonomik durumu ile suç profilleri arasındaki ilişki Bakırköy DSM örneği
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Şahin, Rabia; Tuna, Ahmet Korkut
    Bu tezde şartla tahliye ile cezaevinden çıkarak Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'nde infaz süreçlerine devam edilen yükümlülerin sosyoekonomik durumları ile suç profilleri arasındaki ilişki analiz edilmek istenmiştir. Araştırma kapsamında yükümlülerin demografik durumları, eğitim düzeyleri, iş arama süreçleri, aile özellikleri ve toplumsal dışlanma süreçleri incelenerek kronik suç ve mükerrer suçluluk durumları gün ışığına çıkarılmaya çalışılmıştır. Ayrıca suç ve ceza kavramları Denetimli Serbestlik sisteminin Batı'da ve Türkiye'deki tarihsel gelişimi üzerinde durularak yeniden değerlendirilmiştir. Öte yandan, yükümlülerin cezaevi öncesi ve sonrasındaki yaşamları irdelenerek bireyin cezaevi sonrası yaşamındaki mahpusluk etkisi ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte Türkiye için yeni bir ceza infaz anlayışı olan Denetimli Serbestliğe yönelik yükümlülerin bakış açıları gösterilmek istenmiştir. Bu minvalde Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'nde amaca yönelik örneklem yoluyla seçilen infaz süreçleri devam eden 66 yükümlü ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir.
  • Öğe
    Beden ve iktidar: 2000 sonrası Türk sineması'nda kadın
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Gürer, Leyla; Doğan, Necmettin
    Sosyolojide bedenin ciddi olarak inceleme alanına girmesi 1980'li yılların başlarına denk gelir. Felsefede ruh-beden bağlamında incelenmiş olup yaygın olarak ruh beden hiyerarşik algısı ile çözümlemeler yapılmıştır. İnsan bedeni, sosyal ve kültürel olarak inşa edilmesi ve biçimlendirilmesi nedeniyle benliklerin ve kimliklerin de ifade edildiği bir yapıdır. Sosyal yaşamda bedenin, toplum içinde varlığını sürdürmesinin şartı kontrol edilmesi mecburi olan önemli bir güç merkezi olarak görülmüştür. Bedeni kontrol etmek ve iktidara tabi tutmak toplumsal yaşamın içinde benliklerin ve kimliklerin kontrolünü de beraberinde getirmiştir. Beden, üretimin olduğu kadar kültürün ve sanatında popüler nesnesi haline gelmiştir. Günümüzde yaygın sanat dalı olan sinema da hem ideolojinin üretilmesinde hem de eleştiriye açmasında etkin bir role sahiptir. Birey toplum tarafından ilk olarak bedensel özelliklerine göre tanımlanır. Cinsiyet bu tanımlamaların başında yer alır. İktidar kendi düzenini devam ettirmek için kadınlık ve erkeklik üzerinden güçlü söylevler üretir. Bu nedenle sinemada temsil edilen kadın imgesinin toplumsal cinsiyet bağlamında konumu ele alındığında, iktidar yapılarında gelenekselliğin ve ataerkilliğin etkileri görülmektedir. Son dönem Türk Sineması'nda kadın bedeni üzerinden, geleneksel ataerkil toplumun kurduğu iktidar güçleri analiz edilecektir. Kadın bedeni, cinsiyet, namus, töre, kadınlık, erkeklik, modernlik, şiddet, cinsel istismar, ensest, aidiyet, yabancılaşma, gibi kavramları içeren filmler eşliğinde irdelenecektir. Sinema mevcut iktidar kavramlarını besliyor ya da eleştiriye açıyor mu? Geleneksel kadınlık ve modern kadınlık gibi tanımlamaların sinemadaki temsilleri iktidarı pekiştiriyor mu? Sinemada kadın bedeni görsel bir sunumdan öteye gidip, toplumda ki kadın sorunlarını temsil edebiliyor mu? Sinemada kadın dostluğundan bahsedilebilir mi? Bu sorular ışığında, merkezde Foucault'un beden/iktidar kuramsal çerçevesi olmak üzere kadın bedeninin, iktidar söylevleriyle olan bağı filmler üzerinden şekillendirilecektir. Anahtar Kelimeler; Kimlik, beden, kadın, sinema, iktidar
  • Öğe
    Türkiye'de tutunma stratejisi olarak evlilik: Mülteci evliliği
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2022) Çamurluoğlu, Kamer; Doğan, Necmettin
    Mülteci kadınların, sığındıkları ülkelerdeki topluma ve toplumsal ilişkilere uyum süreçlerinin hangi dinamikler ile gerçekleştiğini, Suriyeli mülteci kadınlarla görüşme yapılarak öğrenilmesi gerekmektedir. Bu araştırmanın temel problemi, Türkiye'de tutunma stratejisi olarak göçmen evliliğinin incelenmesidir. Araştırmanın temel problemi kapsamında Türkiye'ye göç eden Suriyeli kadınların hayata tutunma biçimleri incelenecek olup, bu tutunma stratejilerinden evliliği kullanıp kullanmadıkları tespit edilecektir. Bu araştırmada sosyal bilimler alanındaki bilimsel araştırmalarda sıklıkla tercih edilen bir yöntem olan nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması deseni kullanılmıştır. Araştırmanın örneklem grubunu Suriye'den Türkiye'ye göç eden 15 mülteci kadın oluşturmaktadır. Verileri toplamak için araştırmacı tarafından hazırlanmış yarı yapılandırılmış görüşme formu oluşturulmuştur. Görüşme formu toplam 20 sorudan oluşmaktadır. Mülakatlar araştırmacı tarafından mülteci kadınlarla yüz yüze yapılmış olup ses kaydı alınmıştır. Alınan ses kayıtları çözümlenerek yazıya dökülmüş ve analiz yapılmasına hazır hale getirilmiştir. Çalışmada toplanan veriler betimsel analiz yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Verilerden elde edilen bulgulara göre mülteci kadınlar savaş öncesi Suriye'deki hayatlarından memnun olduklarını belirtmişlerdir. Eşin ölümü gibi zor durumlarda bile hayata tutunmak için çaba gösterdiklerini belirtmişlerdir. Mülteci kadınlar savaş başladıktan sonra ise ülkelerini hemen terk etmek istememişler, üç-beş yıl civarında zorlu savaş koşullarında hayata tutunma için mücadele etmişlerdir. Görüşme yapılan kadınların tamamı, Suriye'deki savaş koşulları yaşamı tehdit eden boyuta ulaştığında Türkiye'ye göç etmişlerdir. Araştırmada elde edilen bulgulara göre Türkiye'ye göç eden Suriyeli mülteci kadınlar, Türkiye'deki hayata tutunma ve uyum sağlama konusunda evlilik stratejisini tercih ettikleri sonucuna ulaşılmıştır. Mülakatlar sonrası mülteci kadınlar arasında evliliğin uyum ve tutunmayı kolaylaştırdığı durumlar olmuştur. Ama evliliğin uyum ve tutunma konusunda pozitif bir etkisinin olmadığı durumlar da ortaya çıkmıştır. Bunun dışında mülteci kadınlar evlilik yolunu tercih etseler bile sosyal anlamda dışlanmaya da maruz kalmaya devam etmektedirler.
  • Öğe
    Orta sınıf kadın tüketicilerin marka bağımlılıklarının moda algısı üzerinden bedene müdahalesi: İstanbul 2016 yılı HM ve Zara markaları örneği
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2017) Develi, Ayşe Bilsay; Tuna, Ahmet Korkut
    moda genel kullanımıyla insanların içinde bulunan belirli bir zaman periyodundaki daha çok giyim ile ilgili tercihlerine referans eden popileritesi yükselen genel giyim tarzına verilen isimdir. modayı oluşturan markalardır, benimsenmesi ve yayılması aşamasında markalar kültür sosyal sınıf gibi sosyolojik faktörlerde taşımaktadır. bu çalışmada 21.yy Türkiyesinde moda bağlamında tüketici alışkanlıklarının psikolojik ve sosyolojik alandaki sonuçları incelenmiştir. bu bağlamda HM ve Zara markalarının reklam içeriklerinin arketip analizi yapılmıştır. Nicel yöntemlerle yapılan saha araştırmasında araştırma evreni orta sınıf kadınların tüketime yönlendiren moda ve marka bağımlılıklarının tüketim açısından sonuçları ölçülmüştür; çalışma 57 orta sınıf çalışan ve çalışmayan kadın ile yapılmıştır. elde edilen veriler SPSS paket programı ile yüzde- frekans hesaplanması yapılarak gösterilmiştir. sonuç olarak genç kadınların her iki markanın hedef kitlesinde oldukları anlaşılmaktadır. ayrıca bekar kadınlarında modaya uygun haraket etme hissi evli kadınlara göre daha iyi durumdadır. bunun nedeni olarak evli kadınların eşleri ve çocukları için aile içi bütçe dengesinden dolayı kısıtlamalara gittiği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Yaşlılığı mekân üzerinden okumak: İstanbul'un Kadıköy ve Bağcılar ilçelerinde yaşlılığın mekânsal boyutu
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2022) İsen, Beyza; Doğan, Necmettin
    Sosyolojinin gündemine aldığı güncel meseleler arasında, yaşlılık konusu önemli bir araştırma problemi olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır. Tüm dünyada ve ülkemizde değişen demografik özellikler çerçevesinde içinde bulunduğumuz dönemde "yaşlılık" meselesi farklı bir konum kazanmıştır. Toplumsal konular ele alınırken ülkemiz için gençler, gençlik meseleleri ön plana alınmaktayken, hali hazırda yaşlanan nüfusa sahip bir ülke konumuna geçişimizin önemi, son birkaç yıldır fark edilmekle birlikte, bu yeni oluşuma bağlı değişim ve dönüşümler dikte edilmeye başlanmıştır. Bu çalışma da yaşlılık meselesini konu edinerek, bireyin mekândan bağımsız düşünülemeyeceğini ön planda tutarak, yaşlıların mekân ile ilişkisine odaklanmaktadır. Kentte yaşayan yaşlıların, mekân ile ilgili memnuniyetlerinin nasıl olduğu, kendilerini yaşadıkları yere ait hissedip hissetmedikleri, mekânsal değişime tepkileri, mekânın onlara hangi imkânları sağladığı, mekânın onlar için bütünleştirici mi yoksa ayrıştırıcı bir tavır mı sergilediği gibi sorular, bu araştırma için temel soruları oluşturmaktadır. Bu çalışma kapsamında araştırma sorularının içeriğini yaşlıların mekân algıları, aidiyetleri ve beklentilerine ilişkin görüşleri Henri Lefebvre'in mekân kavramına yaklaşımları perspektifinde ele alınmıştır. Araştırmaya yönelik, yaşlı bireylerin mekânsal pratiklerinin okunmasına yönelik, farklı habituslarda yaşayan 65 yaş ve üzeri kişilerle görüşme sağlanmış, yaşlı bireylerin mekânsal ilişkileri analizi yapılmış ve yaşlıların mekâna ilişkin beklentileri ön plana çıkarılmıştır. Bu bağlamda İstanbul ilinde iki farklı semt örneği ele alınarak, mekânsal değişim, mekân algısı ve yaşlı bireylerin mekâna yönelik ilişkilerinin ve beklentilerinin değerlendirmesine yönelik bir çalışma sunulmuştur. Çalışma kapsamında Kadıköy ve Bağcılar ilçeleri seçilerek, 65 yaş ve üzeri bireylerden oluşan örneklem seçimi ile Kadıköy'de ikamet eden beş kişi ve Bağcılar'da ikamet eden beş kişi ile olmak üzere, toplam on kişi ile mülakat yapılmıştır. Nitel araştırma yöntemleri kapsamında, içerik analizi yöntemi ile bulgular analiz edilmiştir. Bu araştırma ile yaşlı bireylerin, toplumsal devinimler sonucu kentsel mekânda meydana gelen değişimler karşısında onların da karşılıklı değişime uğradığı ve mekânın yapısını etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Henri Lefebvre, mekân, mekân algısı, yaşlılık
  • Öğe
    Sosyal değişim açısından mabetlerin kurumsal işlevselliği İstanbul camileri örneği
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2020) Yılmaz, Rümeysa; Mermutlu, Mehmet Bedri
    Bu çalışmada Osmanlı'dan günümüze kadar uzanan süreçte, camilerin işlevleri ve sosyal değişim kapsamında nasıl bir kurumsal dönüşüm yaşadıkları İstanbul camileri üzerinden incelenmiştir. Sosyal değişme kuramları çerçevesinde, batıda başlayan değişim dalgalarının, ideoloji ve yöntemsel farklılaşmaların camilerin fonksiyonları üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Çalışmada Osmanlı klasik dönemi olan on beş ve on altıncı yüzyıllardaki caminin kurumsallığı referans alınarak günümüze ulaşan ve sosyal değişime uğrayan işlevler incelenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu dönemi boyunca Cami toplumsal hayatın önemli bir merkezidir. Özellikle Klasik Dönemde cami sosyal bir merkez ve toplumsalın onun çevresinde konumlandığı bir sosyalizasyon arenası olarak görülmektedir. Oluşan bu fiziki ve manevi merkeziliğin vesilesiyle camiler birçok işleve sahip sosyal kurumlar olarak betimlenmektedir. Câmilerin, tarihî süreç içinde, bu işlevlerinden bazıları yönetimsel nedenler amacıyla değiştirilmiş; bazen de gelişen ve genişleyen toplumun ihtiyaçları doğrultusunda sosyal değişme ile revize edilmiş ve yeni işlevlere sahip olmuştur. Cami sadece şehrin değil aynı zamanda mahallenin de merkezini oluşturmakta ve çeşitli sosyal işlevlerini mahalle içinde de sürdürmektedir. Yaptığımız araştırma göstermektedir ki sosyal değişimin etkisinde Osmanlı camilerinin birçok işlevi dönüşüm geçirmiştir. Bu değişimlerin neler olduğu ve nasıl gerçekleştiği çalışmamızın temel konusu olup, İstanbul camileri üzerinden incelenerek günümüz camilerinin işlevleri ile karşılaştırılacaktır. Anahtar Kelimeler: Sosyal değişme, Modernleşme, Camilerin İşlevleri
  • Öğe
    Suriyeli mülteci çocukların eğitim durumu ve sosyal uyum örneklemi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2020) Sever, Mürşide Beyza; Poyraz, Mustafa
    Mülteci, ülkesinde ırk, din, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri gibi nedenlerden ötürü baskıya uğrayan, ülke yönetimine olan güvenini kaybeden, yönetimin kendisine tarafsız davranmayacağından korkarak başka bir ülkeye sığınma başvurusunda bulunan ve geri dönmek istemeyen kişidir. Mülteci aileler çoğunlukla çocuklarının eğitimini ve geleceğini düşündükleri için ülkelerinden kaçtıklarını bildirmektedirler. Bu insanlarla ortak paydada buluşmak ve birlikte umut dolu yarınları kurmaya çaba sarf etmek, ülkemizin geleceğini korumak için çok önem arz etmektedir. Mülteci çocuklar göç öncesi, göç sırası ve göç sonrası dönemleri boyunca birbirinden farklı deneyimler yaşamaktadırlar. Göç dönemleri boyunca deneyimlenen travmatik olaylar ve yeni bir yere yerleşim süreci boyunca yaşanan stres, mülteci çocuklarda problem davranışların ve psikopatolojilerin ortaya çıkma olasılığını arttırmaktadır.
  • Öğe
    Velilerin özel okul veya devlet okulunu tercih etme nedenleri (İstanbul - Arnavutköy örneği)
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Usta, Sadık; Poyraz, Mustafa
    Bu araştırmanın amacı, velilerin özel okul veya devlet okulu tercihlerinde etki eden faktörlerin değerlendirilmesidir. Araştırmanın kaynak verileri, yüz yüze görüşme yoluyla, demografik bilgi formu ve yarı yapılandırılmış bir görüşme formu kullanarak elde edilmiş olup nitel araştırma yöntemi ve olgu bilim deseni kullanılan bir çalışmadır. Verilerin analizinde de tematik analiz kullanılmıştır. Çalışma grubunu 2021-2022 yılında İstanbul ilinin Arnavutköy ilçesinde eğitim gören öğrencilerin velilerini oluşturmaktadır. Çalışma grubu toplam 26 veliden oluşmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, çocuklarının okulu tercih etmesinde "ebeveynlerin" etkili olduğu bunu "öğrencinin kendisi" ve "öğretmen çevresinin etkisi" takip ettiği görülmektedir. Okulun velilere yaklaşımı konusunda görüşlerde de "kuvvetli iletişim" ve "ilgilenmiyorlar" görüşlerinin ağırlıklı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Okulun sağladığı fiziksel imkanlarla ilgili görüşlere bakıldığında, "Verimli" ve "Verimsiz" gibi farklı görüşler savunulmaktadır. Okulun sağladığı akademik imkanlarla ilgili görüşlere bakıldığında ise "Verimli", "Bilgi sahibi değilim" ve "Verimsiz" görüşleri ortaya çıkmaktadır. Çocuğunuzun geleceği için hangi açılardan seçilen okulun daha avantajlı olduğunu düşünüyorsunuz? İle ilgili görüşlere bakıldığında "Meslek sahibi olma", "Bilgili olmalı", "iyi bir vatandaş" görüşleri öne çıkmaktadır. Sizce devlet okullarına güven azalıyor mu? Sorusuna ağırlıklı olarak "Evet" cevabı verildiği görülmektedir. Sizce özel okullarına güven azalıyor mu? Sorusunda ise neredeyse yarı yarıya bir oran ile karşılaşılmaktadır. Okulların yetiştirme tarzına dikkat ediyor musunuz? Soruna ağırlık olarak "Evet" cevabı verildiği görülmektedir. Sizce devlet ve özel okullar arasındaki fark nedir? Sorusuna "Özel okullar daha nitelikli", "Özel okulların hocaları iyi" görüşleri ön plana çıkmaktadır. Anahtar kelimler: Okul tercihi, Özel okul, Devlet Okulu, Arnavutköy, İstanbul
  • Öğe
    İstanbul'a göç eden uygur kadınların durumu: Zeytinburunu ve Sefaköy örneği
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2017) Maihaimu, Tajinuer; Mermutlu, Mehmet Bedri
    Uygurlar uzun bir geçmişe ve zengin bir kültüre sahip olup Uygur kadınları bu kültürde önemli bir rol oynamaktadır. Uygur kadınları tarihte kültürel mirasa sahip çıkmış, şimdi ise gelenek ile modernlik arasındaki ilişkiye arabuluculuk etmektedir. Nüfusunun %46'sı Uygur olan Doğu Türkistan'da (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) Uygur kadınlarının eğitim, iş, ailedeki konumu olumlu yönde olsa da yakın zamanda Uygur bölgesinde uygulanan asimilasyon politikalarının kadınlara etkisiyle çok sayıda Uygur kadınlarının göç etmesine sebep olmuştur. Bu tez çalışmasında İstanbul'a göç eden, Zeytinburnu ve Sefaköy'de yaşayan Uygur kadınlarının göç etme nedenleri, İstanbul'da Uygur kültürünü nasıl yaşadıkları, İstanbul'a nasıl uyum sağladıkları, uyum sağlama sürecinde yaşadığı sorunları ele alınmış, ayrıca kadınların kendi içinde sosyal-finansal desteklerde bulunarak çocukların kültürel eğitim görmesinde önemli katkılarda nasıl bulunduğu incelenmeye çalışılmıştır. Uygur kadının konumu ile ilgili bu çalışmamda katılımcı gözlem ve yaşanmış örneklerle araştırma yapılmıştır. Bu süreçte Uygur kadınlarıyla ilgili çalışmalara neredeyse hiç rastlanmamaktadır. Uygur diasporası kimliğinin karmaşıklığına hitap edebilmek için daha fazla araştırmanın yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
  • Öğe
    Özgül öğrenme güçlüğü, otizm veya zihinsel yetersizlik tanısı almış çocukların annelerinin depresyon ve anksiyete düzeylerinin karşılaştırılması
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2024) Albaş, Yasemin; İlerisoy, Melike
    Araştırmanın amacı, zihinsel yetersizlik, özgül öğrenme güçlüğü (ÖÖG) ve otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanısı almış çocukların annelerinin depresyon ve anksiyete düzeyleri arasında ilişkinin incelenmesidir. Araştırmada nicel araştırma metodolojisi kullanılmış ve ilişkisel tarama modeliyle gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın katılımcıları İstanbul ili Arnavutköy ilçesinde RAM'a yönlendirilen ve özel eğitim merkezlerinde kayıtlı 40 zihinsel engelli, 40 OSB ve 40 ÖÖG tanısı almış toplamda 120 öğrencinin annelerinden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak "Kişisel Bilgi Formu", "Beck Depresyon Ölçeği" ve "Beck Anksiyete Ölçeği" uygulanmıştır. Verilerin analizinde; "Mann-Whitney U Testi","Kruskal-Wallis H Testi ve "Pearson Korelâsyon" testleri kullanılmıştır.
  • Öğe
    Milletlerarası tahkim anlaşması
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2015) Kılıç, Fatih Oğuz Han; Özkan, Ömer
    Dünya ticaretinde yapılan ekonomik faaliyetlerin değişik coğrafya ve devletlere göre çeşitli riskler taşıdığı bilinen bir gerçektir. Bu risklerin en önemlilerinden biri de; ticaret yapılan devletlerin iç hukuk sistemlerinin bu ticareti yapma konusundaki farklı kuralları ve hukuki uygulamalarıdır. Bunlar genel olarak ticaretin yapıldığı ülkelerin hukuk sistemindeki değişiklikler, milli hukukun korumacı hükümleri, yargılama usulleri, fazla süren yargılama süreçleri, yargı kararlarının uygulanabilirliği gibi nedenlerdir. Bu riskleri kabul edilebilir noktalara getirmek yolunda en önemli yol "tahkim" olarak gelişmiştir. Tarihte tahkimin var olduğu ve uygulandığı, kadim din kaidelerinden ve değişik medeniyetlerin uygulamalarından tespit edilmiştir. Son yüzyılda devletlerin tahkim konusunda uluslararası sözleşmeler aracılığı ve milli hukuk sistemlerinde bu yönde düzenlemeler yaparak yaygınlaştırıldığı, halen yaklaşık 160 ülke tarafından bu antlaşmalara taraf olduğu ve milli hukuk sistemlerinde düzenleme yaptıkları görülmektedir. Bu çalışmamızda, uluslararası sözleşmeler ve milli hukuka göre "milletlerarası tahkim anlaşması" ve "milletlerarası tahkim yargılaması usulü" ana hatlarıyla açıklanacaktır. AnahtarKelimeler: Tahkim Anlaşması, Milletlerarası Tahkim, Tahkim Yargılaması
  • Öğe
    Türkiye'de 2003-2019 tarihleri arası aile politikalarının analizi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2020) Nas, Şeyma; Doğan, Necmettin
    Aile kurumu, bireyin hayatında önemli bir role sahip olması nedeniyle işlevleri, yapısal nitelikleri ve kendi içerisindeki ilişkileri gibi konularda farklı disiplinler tarafından sıkça incelenmiştir. Aile, bireyi ve toplumu etkileyen bir kurum olduğu gibi aynı zamanda birey ve toplumdan da etkilenen bir sosyal kurumdur. Toplumsal değişimle birlikte ailenin yapı ve fonksiyonlarında değişimler meydana gelmiştir. Zaman içerisinde gerçekleşen her türlü değişim ve dönüşümün izlerine aile kurumunda rastlamak mümkündür. Bu değişim ve dönüşümler aile üzerinde kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz, bazı durumlarda da hem olumlu hem olumsuz etkilere yol açmıştır. Bu nedenle bu alanda çalışmalar yapmak fazlasıyla önem arz etmektedir. Aile kuramı kültürden, tarihten, dinden ve içinde bulunduğu toplumun ona yüklediği anlamdan etkilendiği kadar, sosyal politikalardan, ülkenin ekonomik düzeyinden ve devlet ideolojisinden de etkilenmektedir. Bu kurum tüm toplumlar için her zaman önemli kabul edilmiştir. Her bir ülke için farklı dönemlerde aile, sosyal politikalar alanında gündeme gelmiş ve bu alanda çalışmalar yapılmıştır. Bu araştırmada Türkiye'de 2003-2019 yılları arasında gerçekleştirilen aile politikalarının yıllara göre gösterdikleri değişimi anlamak adına tarihsel araştırma yöntemi kullanılarak eleştirel bir bakışla incelenmesi amaçlanmıştır. Aile politikalarını değerlendirmek amacıyla hazırlanan bu çalışmada; Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde uygulanan aile politikalarının toplumsal değişim ile ilişkisi, politikaların genel özellikleri, tarihsel süreç içerisindeki farklılıkları ve sosyal politikalardaki yeri değerlendirilmiştir. Araştırma için tarihsel araştırma yöntemi tercih edilmiştir. Bunun için; yıllık faaliyet raporları, resmi gazete ilanları, kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, yönetmelikler ve bu alanda daha önce yapılmış akademik çalışmalar belirlenmiştir.
  • Öğe
    Türkiye'ye göç eden Suriyeli çocukların sosyalleşme süreci ve eğitim konusunda geliştirilen farklı pratikler
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2020) Canpolat, Günnur; Poyraz, Mustafa
    Suriye'deki iç karışıklıktan ve savaş ortamından kaçarak kendilerine bir sığınak arayan milyonlarca göçmen Türkiye'ye sığınmak zorunda kalmıştır. Resmi rakamlara göre Türkiye 3 milyon 600 binden fazla Suriyeliye ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye'de bulunan Suriyeli nüfusunun demografik özellikleri incelendiğinde; 1 milyondan fazla zorunlu eğitim çağında, yarım milyon Suriyelinin ise potansiyel eğitim çağında olduğu görülmektedir. Bu çalışma, çocukların bulunduğu topluma adapte olmasını ve kendi geleceklerini inşa etmelerini sağlamada en etkili aracın eğitim olduğu düşüncesinden hareket edilerek oluşturulmuştur. Çalışmada, Türkiye'ye çocukken sığınmış Suriyeli mülteci gençlerle ve çocuklarla ülkemize göç ettikleri günden bugüne kadar geçen süreçte; literatürde tespit edilen kayıt ve dil sorunu, okul yöneticileri ile öğretmenlerin tutum ve davranışlarından kaynaklanan sorunlar, arkadaşları ile yaşadıkları iletişimsizlik, çocukların çalışmak zorunda bırakılması gibi sorunlarda nelerin değişip-değişmediğini anlama amacıyla görüşmeler yapılmış, okulda yaşadıkları bütün sürecin genel bir değerlendirmesi de yapılmıştır. Bunların yanı sıra çocukların okul dışındaki sosyalleşmeleri de çalışmamızın bir bölümünü oluşturmaktadır. Çalışma, nitel araştırma yöntemi kullanılarak Başakşehir, Şahintepe, Güvercintepe ve Göçmen Konutları'nda yapılan uygulamalı bir alan çalışmasıdır. Alan çalışması 2019 Nisan ve Mayıs aylarında gerçekleştirilmiştir. Kartopu yöntemi ile ulaşılan 25 aileden 79 kişilik bir örneklem guruba ulaşılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre; örneklemlerimizin çoğunluğunun Arap kökenli Suriyeli olduğu tespit edilmiştir. Buna bağlı olarak Türk okuluna giden gruplar dil sorunu, okul öğretmenleri ve arkadaşları ile yaşadıkları iletişim sorunları, bunların yanı sıra anlatılan dersleri anlayamama ve konulara vakıf olamama, ödevlerini yapamama gibi oldukça önemli problemler yaşamışlardır. Türk okuluna gitmeyi tercih eden veyahut bir süre sonra Türk okuluna gitmeye karar veren örneklemlerin eğitimi önündeki sorunlarının bugün itibariyle aşıldığı tespit edilmiştir. Ancak ilkokula 2. 3. veya 4. sınıftan itibaren 6 gitmeye başlayan çocuklar, ilkokula 1. sınıftan başlayan çocuklara göre bu süreci daha zor geçirmişlerdir. Ancak son iki yıldır bütün ilkokullarda açılan Türkçe kursları ile bu soruna da çözüm getirilmiştir. Açılan bu kurslar ile Türkçesi iyi olmayan Suriyeli çocukların dillerini geliştirmeleri ve buna bağlı olarak da eğitime daha hızlı entegre olmaları sağlanmıştır. Devlet yetkileri, Suriyeli çocukların ileriki eğitim hayatlarında sorun yaşamamaları için sadece devlet okullarına gitmelerini sağlamak amacıyla Arap okullarının kapatılmasına karar vermiştir. Bu nedenle Türkiye'ye geldikleri andan itibaren kendi dillerinde eğitim almayı tercih eden örneklemler, bu yıl itibariyle devlet okullarına gitmeye başlayacaklardır. Bu çocuklar, Türkçeyi anlama kabiliyetlerini daha çok geliştirmiş, ancak konuşma becerilerini oldukça az geliştirebilmişlerdir. Bu durumda olan örneklemlerin bu süreci daha kolay atlatmaları için sadece ilkokullarda oluşturulan Türkçe kurslarının orta ve liselerde de oluşturulması gerekmektedir. Aksi takdirde özellikle özel Türkçe eğitimi almaya imkanı olmayan örneklemlerin, eğitimlerinde başarısızlığa uğramaları neticesinde okullarını terk etmeleri ile sonuçlanacaktır. Okullaşmış örneklemlerin okul dışındaki sosyalleşmeleri konusunda da önemli bir yol alınmıştır. Türkiye'ye geldikleri andan itibaren çalışmak zorunda kalan örneklemler ise uyum sağlayabilme noktasında dezavantajlara sahip oldukları için sosyal uyum sağlamada zorluk çekmektedirler. Ayrıca kimlikleri olmadığı için okullaşamayan örneklemlerin de ileriki yıllarda sosyal uyum sorunu yaşayabilecekleri ön görülmektedir.
  • Öğe
    Termik santral yatırımları sırasında oluşabilecek sosyo-ekonomik sorunların giderilmesine yönelik sosyal sorumluluk stratejileri
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2011) Levend, Duygu; Aslan, Kahraman
    Ülkelerin toplumsal gelişimlerinin sürükleyici unsurlarının başında enerji kullanımı gelmektedir. Enerji kaynakları günlük yaşamımızın, enerji ve sanayi ürünleri ise üretimimizin en önemli yaşamsal girdileridir. Bu nedenle de ülkenin ve enerji alanının yönetimini üstlenenler, toplumun ve ekonominin gereksinim duyduğu enerjiyi kesintisiz, güvenilir, zamanında, temiz ve ucuz yollardan temin etmek ve gerek en uygun fiyatlarla sağlayabilmek, gerekse enerji arz güvenliği açısından bu kaynakları çeşitlendirmek zorundadırlar.Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye de, enerji arzı için santral çeşitlerine yönelmekte, gelecek yıllardaki hedeflerini bu doğrultuda belirlemektedir. Bu hedeflerden birisi olan kömüre dayalı termik santral projeleri son dönemde adını sıkça duyurmaya başlamıştır. Termik santraller gelecek dönem enerji politikaları arasında yer almakla birlikte yatırımcı açısından da yakıt maliyetinin yüksek olmasına rağmen yatırım maliyetinin düşük olması ve inşat süresinin diğerlerine nazaran daha kısa süreli olması açısından tercih sebebi olabilmektedir. Bununla birlikte halk üzerinde kömüre dayalı termik santrallere karşı olumsuz bir bakış açısı bulunmaktadır. Bu noktada sosyal sorumluluk kavramı devreye girmektedir.Kömüre dayalı termik santrallerin insanlar üzerindeki etkilerini belirleyerek bu etkileri en aza indirebilecek çözüm önerileri sunmayı amaçlayan bu çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Termik santral kurulması planlanan Sinop ili Ayancık ilçesi Ağaçlı köyünde yaşayan halkın, santralin kurulumuna yönelik bakış açılarını öğrenmek amacıyla anket yapılmıştır. Anket 956 kişiye uygulanmış olup, bu sayının %55.9'unu Sinop Merkez, %41.0'ını Ayancık ilçesi ve %3.0'ını ise Ağaçlı köyü oluşturmuştur.Ağaçlı köyünde anket uygulanan kişilerin sayısının az olması köy nüfusunun 102 olmasından kaynaklanmaktadır. Seçilen bölgedeki insanların termik santrale karşı bakış açıları, olumlular, olumsuzlar, birincil hedef kitle, ikincil hedef kitle, olumsuzlar ve ilgisizler olarak ortaya koyulmuştur. Halk, yaşadıkları bölgeye yapılacak termik santrale bakış açılarına göre sınıflandırıldıklarında %63.0 oranında olumsuz yaklaşım tespit edilmiştir. Aynı zamanda ankete katılan bölge halkının %60'ının santralin fayda ve zararları konusunda bireysel olarak bilgilendirilmeye ihtiyaç duydukları belirlenmiştir. Bunun yanında, Türkiye'de gerekli enerji yatırımları yapılmadığında gelecek dönemlerde olası bir enerji krizi yaşanabileceğini düşünenlerin oranı ise %40 olarak tespit edilmiştir. Halkın santrali istememesindeki en önemli sebepler; %30.1 oranında çevreye zararlı olması (hava kirliliği), %18.6 oranında hayvancılık ve balıkcılığa zararlı olduğunu düşünmeleri olarak belirlenmiştir.Sağlığa zararlı olduğunu belirtenlerin oranı ise %9,2 olup, çevreye ve doğaya zarar vermemesi durumunda destekleyenlerin oranı ise %9.2 olarak belirlenmiştir. Santral kurulumu sırasında alınabilecek teknolojik önlemler olarak yüksek kalorili ve daha düşük atıklı kömür kullanması, baca gazı toz emisyonlarının en üst düzeyde tutulması, suyun denize püskürtücüler ile yüksek hızda ve çok noktadan verilmesinin sağlanması, denizden kömür nakli sırasında kapalı konveyör sistemlerinin kullanılarak tozumanın önlenmesi şeklinde öneriler sunulmuştur. Anket sonucunda belirlenen sorunlara karşı oluşturulabilecek sosyal sorumluluk projeleri için hayvancılığa destek sağlamak amacıyla santralin kurulacağı arazi çevresinde yem bitkilerinin üretimine katkıda bulunulması, tarım açısından; fidelerini Antalya'dan getiren bölge halkına tohumdan fide yetiştirilmesi konusunda gereken desteğin verilmesi, santrale yönelik istihdam sağlanabilmesi için bölgede teknik eğitim verebilecek kurslar açılması, teknik liselere destek verilmesi, ?Sağlıklı Toplum? adı altında bölgede yaşayanlara yönelik belirli periyotlarda sağlık taramalarının yapılması, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde sağlık merkezlerinin kurulması şeklinde sosyal sorumluluk önerileri sunulmuştur.. İşletmelerin sosyal yönden sorumlu davranmalarının gerekliliğini savunan bu çalışmada; Kurumsal Sosyal Sorumluluk kampanyaları aracılığıyla sürdürülebilir iletişim anlayışının geliştirilebileceği ortaya koyulmuştur.
  • Öğe
    Glokal pazarlama ve glokal pazarlamanın Türkiye'nin ihracatına etkileri
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2011) Adsoy, Aysun; Arslan, Kahraman
    Türkiye'deki işletmeler global pazarlama stratejilerini kullanarak, birçok pazarda seslerini duyurmayı başarmıştır. Ancak gelinen nokta ,dış ticaret dengesinin oluşturulması için hiçbir zaman yeterli olamamıştır. Bu nedenle ihracatın geliştirilmesi için çeşitli akademik ve saha çalışmaları sürdürülmektedir.Bu durum Türkiye'nin çağdaşlık ve refah düzeyini etkilemektedir; bunun sebebi ise ekonomik anlamda gerekli olan güce ulaşamayan Türkiye'nin, dünya pazarlarında da istenen ve gerekli başarıları ve dolayısıyla rekabet gücünü yakalayamaması olarak açıklanabilir.Türkiye, sahip olduğu ekonomik potansiyele bakıldığında, mevcut kapasitesi, eğitimli iş gücü ve gerek tarım, gerekse sanayi açısından belirli bir büyüklüğü yakalamış durumdadır.Bununla birlikte, dünya üzerindeki statüsü irdelendiğinde, yönlendirici, rekabeti şekillendiren veya pazarlara hakim olan bir ülke konumunda değildir.Bu hedeflere ulaşabilmek için ülke içi ekonomik istikrarın sağlanması, devamında da bu tezde belirtilen pazarlarda lider ülke konumuna gelmesi gerekmektedir.Bu çalışmada, glokal pazarlama stratejilerinin ihracata etkileri incelenerek alternatif çözüm yolları sunulmuştur. Türkiye'nin rekabet gücünün arttırılabilmesi için glokal pazarlama stratejileri Porter'ın Elmas modeli yaklaşımı ile hedef glokal pazarlar olan Ortadoğu, Rusya Federasyonu ve Balkanlar açısından analiz edilmiştir.Bu çalışmanın, glokal pazarlama stratejilerini uygulamayı hedefleyen ve hedef glokal pazarlar hakkında bilgi almak isteyen işletmeler için bir kaynak niteliğinde olacağına inanıyorum.
  • Öğe
    Kapitalizmin yaşam mücadelesi ABD tipi piyasa kapitalizmi ve Çin tipi devlet kapitalizminin karşılaştırılması
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2013) Kılıç, Serpil; Alkin, Kerem
    1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılması ile dünya, ABD liderliğinde tek kutuplu bir döneme girmiştir. Piyasa kapitalizminin daha da güçlenmesine sebep olan küreselleşme olgusu da yine bu dönemde ABD liderliğinde küresel siyasi alan tek kutuplu bir alana dönüşmüş ve tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Ülkelerin arasında ticari ve finansal sınırların ortadan kalktığı bu model içerisinde, bu modele alternatif bir başka kapitalist ekonomi modeli de, devlet kapitalizmi adı altında bir süre sonra küresel kapitalizm aktörlerinin gündemine girmiştir. Nitekim 2008 de ABD de yaşanan ve tüm dünyayı etkileyen kriz sonrasında devlet kapitalizmi ile yönetilen ekonomilerin daha az zarar gördüğü gözlenmiştir. Bu kriz sonrasında devlet kapitalizmi yükselen yeni değer olma yolunda hızla ilerlemektedir. Anahtar kelime: devlet kapitalizmi, piyasa kapitalizmi, küreselleşme, soğuk savaş, tek kutupluluk.