İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Reklama içerden bir bakış(Erciyes Üniversitesi, 2021) Çamdereli, MeteReklam tarihiyle ilgili çalışmalara çok az rastlanıyor. Bu temel kaygıdan hareketle bu çalışmanın amacı, reklamın bir belge niteliğiyle dönem okumasına imkan verip vermeyeceğidir. Bunu anlayabilmek için reklam hakkında çeşitli yerlerde yazılmış yazılara değil de salt reklam amacıyla Türkiye’de çıkan gazete ve dergilere ve onların da sadece sunuş yazılarına odaklanmak tercih edildi. Çeyrek yüzyıla yayılan ve ilk sayıları erişilebilir durumdaki on reklam gazete ve dergisi inceleme nesnesi olarak seçildi. Çalışma, zamansal olarak 1948-1974 yıllarına karşılık gelen yirminci yüzyılın üçüncü çeyreğiyle sınırlanmış oldu. Bu amaç, kapsam ve sınırlılık çerçevesinde, reklam gazetelerinin ilk sayılarında yer alan sunuş yazılarının okunması yoluyla dönemin reklama ilişkin söylemi betimlenmiş, aynı zamanda reklamın dönemsel yapı ve işleyişi ortaya çıkmış oldu.Öğe Online mağaza atmosferinde satın almayı etkileyen unsurlar: Online kitap satınalma örneği(Avrasya Bilimler Akademisi, 2021) Doğuer, Taner; Öymen, GözdeMobile-based technological developments have enabled consumers to shop at any time and from anywhere with just a few clicks through their smartphones. E-commerce, which has increased in parallel with technological development, has also changed the way retailers do business. Today, retail is shaped around three main axes: physical store, multi-channel store and online store. Having the opportunity to inspect multiple online stores with a few clicks in a very short time, It has accelerated the shopping decisions of the digital consumer like never before. As a result of the economic benefit and comfort of the consumer, online stores has achieved 50% growth in Turkey last 5 years. Technological developments in favor of the consumer at the purchasing decision point, It has also forced the brands to change their way of doing business. Today's consumer, whether to stay in the online store or not, depending on whether it can reach the information it is looking for quickly and consistently It makes a decision within 1-2 seconds. The e-commerce market shaped by the internet and especially smart phones, It brought competition with it. In the growing e-commerce market with the widespread use of digitalization, brands must attach great importance to customer experience in order to stay at the point of decision of the consumer and to compete with other brands. In this study aimed to conceptually examine the effect of online store atmosphere elements on purchasing.Öğe “Gerçeğin” peşinde: Dil, kültür, medya ve insan üzerinden gerçekliğin sosyal inşasına dair eleştirel bir değerlendirme(Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2021) Kara, Ayşe Siminİnsan, en önemli bilişsel süreçlerden biri olan dil yetisi kazanımını elde ettiğinden bu yana geçmişten günümüze hikâye anlatıcılığında değişmeyen unsurlar olduğunu görüyoruz. Değişmeyen unsurlara baktığımızda iyi bir hikâyenin kişisel ve duygusal bağ kurduğunu, dinleyiciyi alıp götürdüğünü ve herşeyden önemlisi harekete geçirdiğini söyleyebiliriz. Değişen tek şeyin ise hikâye anlatımının araçları olduğunu söylemek mümkün. Hikâye anlatıcılığı bir anlatı yöntemi olarak iletişimin her türünde karşımıza çıkmakta, iletişim uzmanları tarafından etkin iletişim adına bir strateji olarak konumlandırılmaktadır. Her türlü içeriğin üretildiği ve yeniden üretildiği dolayımlı bir medya ortamında yaşıyoruz. Teknolojik gelişmeler sayesinde hikâye anlatıcıların ikna gücü öyle kuvvetlenmiştir ki şekillendirilen dünyamızın aslında “gerçek” olmadığını unutuyoruz. Bu çalışmanın amacı, “gerçek” kavramına eleştirel bir bakış açısı sunmaktır. Bu bakış açısı, hipergerçekliği (gerçek ötesi), medyanın toplumun kimlik ve gerçeklik anlayışı üzerindeki etkisini vurgulayarak gerçeğin inşasını eleştirel, stratejik ve sözbilimsel olarak inceleyen post-modern perspektiften sunacaktır. Ayrıca, gazeteciliğin geleceği olarak ifade edilen mekânsal gazetecilik örneği üzerinden hakikatın inşasını konu alıp yeni teknolojilerin hiper ortam üzerinden nasıl “gerçeği” inşaa ettiklerini eleştirel bir dille yansıtacaktır.Öğe Kamu diplomasisi bağlamında Türkiye’nin ulus markalama faaliyetlerinin değerlendirilmesi(Mustafa YİĞİTOĞLU, 2021) Yazar, FarukKamu diplomasisi ve ulus markalama birbiri ile çok yakından ilişkili iki konsepttir. Kimi yazarlar bu iki kavramı aynı çerçevede değerlendirirken bazı yazarlar da farklı olduklarını ifade etmektedir. Ulus markalama; ülkelerin turizm, ihracat, kültür gibi değerlerinin hedef ulus ve kamular nezdinde istenilen algı ve imajın oluşturulması ile sağlanan bir marka değeridir. Kamu diplomasisi, yumuşak güç unsurlarının oluşturduğu itibar ve imaj ile ulus markalamasına önemli katkı sağlamaktadır. Türkiye 2000’li yıllardan itibaren kamu diplomasisi ve ulus markalama alanlarında faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Her iki alanın amacı da ülke algısını geliştirmek ve itibar sermayesi oluşturmaktır. Kamu diplomasisi uluslararası ilişkiler, halkla ilişkiler, yumuşak güç, kültür, sanat gibi çok kapsamlı bir alanda faaliyet yürütürken, ulus markalama yaklaşımının temel odağı imajdır. Ulus markalama, kamu diplomasisi perspektifi ile ele alındığında her iki kavram da zengin bir çalışma alanı haline gelmektedir. Kamu diplomasisi ve ulus markalama, yumuşak güç temelinde şekillenmektedir. Literatürde bu iki alanın ilişkisine dair temelde beş farklı yaklaşım bulunmaktadır. Makalede, bu ilişkisel tartışmalara değinilerek benzerlikler ve farklılıklar ele alınmaktadır. Türkiye’nin ulus markalama faaliyetlerini yoğunlaştırdığı dönem aynı zamanda kamu diplomasisinin kurumsallaştığı süreçle paralellik arz etmektedir. Bu bağlamda her iki kavramın birbiri ile olan etkileşimi incelenmiş ve Türkiye’nin Turkey Home, “Turkey: Discover the Potential” gibi ulus markalama kampanyaları analiz edilmiştir. Çalışmada, kamu diplomasi ve ulus markalama konseptleri arasındaki ilişki Szondi’nin kamu diplomasi ve ulus markalama yaklaşımlarına göre incelenmektedir. Bu incelemede Türkiye’nin Szondi’nin belirttiği beş farklı görüş arasında hangi yaklaşımı benimsediği tespit edilmeye çalışılmış ve iki alan arasındaki ilişkiler değerlendirilmiştir. Çalışmada, Türkiye’nin kamu diplomasisi ve ulus markalama yaklaşımı ülke markası algısının geliştirilmesi yönünde benzer amaçlara sahip oldukları ve farklı konseptler olarak birbirlerini besledikleri tespit edilmiştir.Öğe Yeni nesil kurumsal kriz nedeni olarak negatif halkla ilişkiler kavramı(Galatasaray Üniversitesi, 2019) Altuntaş, Elgiz Yılmaz; Öztürk, GülayNegative public relations, which is defined as the non-compensatory distribution of disparaging news about an individual or institution through media or word of mouth, is considered within the scope of strategic communication management. Since public relations is mostly oriented towards creating a positive image, negative public relations, which is based on consciously producing negative content about competitors, is rarely seen in the literature. The framing strategies in public relations; aiming to change the attitudes and behaviors of both the organization and the target audience in the desired manner; can protect the corporate reputation in the face of negative public relations. This study aims to underline that negative public relations may cause a new generation crisis. The importance of the concept in terms of strategic communication management has been revealed through sectoral examples. It has been concluded that negative public relations based on competitors’ performance-based and values-based practices may damage the corporate reputation.Öğe Türkiye’de medya ve din araştırmalarını yeniden düşünmek: Eksiklikler nasıl doldurulabilir ?(Erciyes Üniversitesi, 2019) Kocabay Şener, NihalTürkiye’de medya ve din araştırmalarına yönelik çalışmalar özellikle 2000’li yıllarda görünür olmaya başlamıştır. Televizyon programlarında popüler olarak temsil edilmeye başlanan din, akademik çalışmaların konusu olmuştur. Ardından ise din olgusu kendisine internet ve sosyal medyada da yer bulmuş ve farklı çalışma alanları açılmıştır. Bu çalışma, Türkiye’de medya ve din araştırmalarının gelişimini incelemektedir. Araştırmaların kısmen gecikmeli olarak başlamasının nedenleri çalışmanın içinde sorgulanmıştır. Çalışmada, Türkiye’de medya ve din alanında yapılmış çalışmalar konularına göre değerlendirilmiştir. Bu akademik alanın gelişimi için bazı önerilerde bulunulmaya çalışmaktadır. Çalışmanın bulgularına göre, Türkiye’de medya ve din alanında yapılan çalışmalar büyük çoğunlukla İslam’a ilişkindir. Türkiye’de yer alan diğer mezhep ve dinlere yapılan çalışmalarda pek yer verilmediği tespit edilmiştir. Bu eksikliğin giderilmesi yönünde yapılacak çalışmaların çeşitliliği arttırması için önemli olacağı düşünülmektedir. Konularda yaşanacak olan çeşitlilik araştırmacılardaki çeşitliliği de arttıracaktır. Diğer yandan medya ve din alanındaki araştırmacıların birlikte çalışmalar yürütmesinin alanın gelişimi için gerekli olduğu savunulmaktadır. Periyodik toplantılarla ve bilimsel etkinliklerle araştırmacıların bir araya gelebilmesi sağlanmalıdır. Akademik çalışmalarda tespit edilen sorunların çözümleri için de gerekli adımların atılmasının önemli olduğu düşünülmektedir.Öğe Türkiye`deki kuşakların reklamda “toplumsal cinsiyet” konusuna yönelik bakış açıları(Tuncay AYDEMİR, 2020) Öztürk, GülayCinsiyet algılarının kişinin içinde yaşadığı toplum tarafından belirlendiğini öne süren bir kavram olan toplumsal cinsiyet, biyolojik cinsiyetten farklı olarak doğ-duktan sonra şekillenmektedir. Bu şekillenme sürecinde toplumun sosyal bir par-çası olan insan, sosyalleşme sürecinde duygu ve düşüncelerini yönlendirmede devletin ideolojik aygıtları ve kültür endüstrisi öğeleri ile karşı karşıya kalmakta-dır. Topluma adapte olabilmesi için ise kendisine belirtilen kalıplara uyması ge-rekmekte, onların istediği gibi davranmak durumundadır. Zaman içerisinde sahip olduğu biyolojik yapının toplumsal yorumlanması sonucu kadın ve erkeğin nasıl davranması gerektiğini öğrenir hale gelmesi ise bu öğreti sürecinin bir çıktısı ola-rak değerlendirilebilir. Bu süreçte kültür endüstrisinin bir parçası olarak reklamların ürünleri cinsiyet te-melinde kategorize ettiği, hangi cinsiyetin toplum içerisinde nasıl bir role sahip olduğunu hedef pazara öğrettiği gözlenmektedir. R. Pollay (1989) her ne kadar “Reklam toplumun aynasıdır.” demiş olsa da, bir noktada gerçek hayatta olmayan şeylerin de reklamlarla yansıtılması, topluma bu kalıpların benimsetilmesi aşama-sında reklamların bir işlevi olması söz konusudur. Tüketicilerin ise reklam aracı-lığıyla sunulan değer ve varsayımları sorgulamadan reklam tarafından yaratılan ya da yaratılmak istenen gerçeklikte olmaları dolayısıyla bunu “normal” olarak kabul etme davranışı sergilemeleri dikkat çekmektedir. Dolayısıyla reklamların bir anlamlandırma yöntemi olarak toplumsal ve kültürel oluşumları etkilediğini söylemek mümkündür. Yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarında yaşamış ve dolayı-sıyla birbirine benzer sorumluluklarla yükümlü olmuş kişiler topluluğu olarak karşımıza çıkan kuşaklar ise son dönemlerde önem arz eden konulardan biridir. Kuşak kavramında onları oluşturan topluluğun deneyimleri ve düşünceleri de ku-şakları sınıflandırmak için önem arz etmektedir. Çünkü her kuşağın nitelikleri, değişimlerin ve önceki kuşaklardan gelen aktarımların bir sonucu olarak şekillen-mektedir. Bununla birlikte her kuşağın hayatı algılama ve yaşam biçimleri açısın-dan farklılık taşıdığı görülmektedir. Bu bağlamda çalışmanın amacı derinlemesine mülakat yöntemi kullanılarak Tür-kiye’de yaşamakta olan Sessiz Kuşak, Baby Boomers Kuşağı, X,Y,Z ve Alfa Ku-şaklarını temsil eden 404 (203 kadın, 201 erkek) katılımcı ile ile yapılan görüş-melerle onların reklamda toplumsal cinsiyet konusuna yaklaşımını ortaya koy-maktır. Araştırmanın bulgularına göre kuşakların reklamda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farklılıklar olduğu ve kuşak kavramının bu bakış açısı üzerinde yönlendirici bir özelliği olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca en eleştirel ve eşitlikçi yaklaşımın Y kuşağında olduğu; onları Z ve Alfa kuşaklarının takip ettiği sonu-cuna ulaşılmıştır.Öğe Maskot kullanımının marka kişiliği üzerindeki rolü(İshak KÜÇÜKYILDIZ, 2020) Öymen, Gözde; Çokyaşar, DeryaGünümüzde yoğun rekabet koşulları nedeniyle birbirine benzer ürün ve hizmetlerin arzı artış göstermektedir. Buna bağlı olarak işletme sahipleri pazarlama iletişimi stratejilerini belirlerken, kendi markalarını ön plana çıkarabilmek için tüketicilerin zihninde kaliteli ve güçlü bir imaj oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu bağlamda, işletme sahipleri satın alma sürecinde tüketicilerin duygu ve deneyimlerine hitap edebilmek için maskot kullanmaya başlamışlardır. Pazarlama iletişimi ve markanın bir parçası olan marka maskotları, hedef kitlenin duygularına seslenmesiyle birlikte en etkili ve yaratıcı varlıklar olarak karşımıza çıkmıştır. Bu çalışmanın birinci ve ikinci bölümünde, marka ve marka kişiliği kavramından bahsedilerek markanın maskotlarla nasıl bir bağa sahip olduğu ayrıntılı olarak incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise maskot kullanımının özellikle bankacılık sektöründe fazla tercih edilmesinden dolayı Yapı Kredi, İş Bankası ve Garanti Bankası’nın maskotları reklam filmleri üzerinden göstergebilimsel yöntemle incelenmiştir.Öğe İletişimin Ekonomi Politiğine Dallas W. Smythe’ın Perspektifinden Bakmak(2020) Kocabay Şener, NihalDallas W. Smythe, iletişimde ekonomi politik yaklaşımın kurucularından biri olarak kabul edilmektedir. Smythe, çalışmalarıyla iletişimin ekonomi politiğine yön vermiştir. Ancak, son yıllarda sosyal medya ve emek çalışmalarında adı sıklıkla geçmektedir. Daha önce televizyon izleyicisi için kullanmış olduğu izleyici emtiası/metası kavramı, sosyal medya kullanıcılarını tanımlamak için sık başvurulan kavramlardan biri olmuştur. Smythe’ın düşünceleri izleyici emtiası kavramı ile sınırlı değildir. Smythe, medya kuruluşlarının tüketici ürettiği tespitini yapmıştır. Smythe’ye göre medya ile tekelci kapitalizm arasında önemli bir bağ bulunmaktadır. Medya, tüketici üretimi yapmaktadır. Smythe’nin ifade ettiği bir diğer önemli konu ise, medya kuruluşlarının, reklamverenlere izleyici satmasıdır. Smythe, reklamverenlerin sadece zaman ve yer değil, asıl olarak izleyiciyi satın aldıklarını ve izlerkitlenin medya tarafından yaratıldığına dikkat çekmiştir. Smythe’nin üzerinde çalıştığı önemli kavramlardan biri de bilinç endüstrisidir. Smythe’ye göre, bilinç endüstrisi başlıca enformasyon sektörü ve tüketim maddeleri endüstrisini kapsamaktadır. Her emtianın bir anlamda öğretim makinesi olduğunu savunan Smythe, üretim gücü olarak bilinç endüstrisine odaklanmaktadır.Öğe Reklamda Egemen İdeolojiyi Çözümlemek: Cinsiyet Rolleri ve Fanatizm Okuması(2019) Kocabay Şener, NihalHer medya metni gibi reklam metinleri de birincil işlevlerinin dışında işlevlere sahiptir. Bu işlevlerden biri de, egemen ideolojinin taşıyıcısı olmaktır. Reklam metniyle taşınan ideoloji, anlamlandırma sürecinde ortaya çıkmakla birlikte anlamlandırma sürecini etkilemektedir de. Çok katmanlı bir yapıya sahip olan medya metinleri, çözümleme işlemine tabi tutularak anlamlandırma sürecine yoğunlaşılır. Bu çalışmanın sorunsalını, sıkı dokunmuş bir medya metninin nasıl özgürleştirilebileceği sorusu oluşturmaktadır. Bunu yapmakta kullanılan yöntemlerden biri de göstergebilimsel çözümlemedir. Çalışmada Roland Barthes’ın göstergebilimsel yönteminden yararlanılmıştır. Ancak anlamlandırma sürecinde ideoloji kavramının önemi de göz önünde bulundurularak Marksist çözümleme yönteminde yer alan ideoloji kavramı çözümlemeye dahil edilmiştir. Çalışma, tek bir çözümleme yönteminin bazı medya metinlerinde yeterli olamayacağı varsayımından hareketle farklı yöntemlerden ödünç alınan basamaklarla metin çözümlemesi yapabilme önerisi sunmayı amaçlamaktadır. Bu yöntem, Clay marka çamaşır deterjanı reklamında uygulanmıştır. Çözümlemenin sonucunda, reklamın toplumsal cinsiyet rollerini ve sporda fanatizm olgusunu yeniden ürettiği tespit edilmiştir. Varılan bu sonuç reklamın egemen ideoloji desteklediğini vurgular niteliktedir.Öğe Türkiye’deki reklamlarda selfie kullanımı ve ben kuşağının yansımaları(Beykent Üniversitesi, 2016) Öztürk, Gülay; Öymen, GözdeSon dönemlerde gündemden düşmeyen bireyin kendi kendinin fotoğrafını çekme modası olarak tanımlanan “selfie” (özçekim) nin modern kültür üzerindeki dönüşümsel etkisinin iletişimden psikoloji ve dijital medya çalışmalarına kadar her alanda görülmesi dikkat çekmektedir. Günümüz sosyal medyasıyla birebir etkileşim içerisinde olan küresel ve ulusal markalar ise bu yeni trendi gerek pazarlama stratejilerine, gerekse reklam iletişim çalışmalarına dahil etmeyi ihmal etmemektedir. Bu noktada reklamların değer, inanç veya normları ve buna bağlı toplumsal yapıyı yansıttığı düşünüldüğünde, “selfie” kullanımının reklamları ne şekilde etkilediği sorusu gündeme gelmektedir. Türkiye özelinde selfie ve reklam etkileşimi konusunda literatürde çok fazla kaynağın olmadığı dikkate alındığında, çalışmanın bu alandaki boşluğu dolduracağı öngörülmektedir. Buna göre çalışmada reklamlarda giderek yaygınlık kazanan bir çekicilik öğesi olan “selfie” kullanımı incelenerek; Hofstede’in kültürel boyutları temelinde kollektivist bir toplum olarak tanımlanan Türkiye’de selfie kültürünün reklamlar aracılığıyla “biz” kuşağından “ben” kuşağına geçişteki rolü, Türkiye’deki TV reklam örneklerinin Kraineva’nın (2014) üçlü ayrımı üzerinden değerlendirilerek analiz edilmeye çalışılmıştır. Yapılan analiz sonucunda temelinde selfie kullanımının reklamlarda çok farklı sektörler tarafından reklama ve markaya dikkat çekmek, samimi bir dille hedef kitleye seslenmek, hatta Türkiye İş Bankası reklamında olduğu gibi imaj yaratabilmek için kullanıldığı görülmüştür. Ağırlıkta birey ve grup sunumlarının yapıldığı ve “biz” ve “ben” söyleminin birlikte kullanımının yer aldığı reklamlarda Türk toplumunun kollektivist yapısından uzaklaşılmadığı; ancak marka vaadini sunumu sırasında vurgulanan öğelerin “Ben Kuşağı’na” has özelliklerle uyum içerisinde olduğu dikkat çekmiştir.Öğe Neuromarketing in Turkey: optimization strategies for establishing emotional appeal and heightening advertising effectiveness(International Organization for Research and Development, 2015) Kara, Ayşe SiminStudies on neuroscience regarding emotional processes emphasize that it is majorly emotions and not rationality that plays a crucial role in effecting processes involved in decision-making, perception, cognition, and behavior. Shedding light into emotional processes serves to be crucial for effective development of marketing and advertising campaigns as effective branding and advertising depend on understanding and developing an emotional appeal towards consumers. As emotional appeals vary between collectivist and individualist cultures, emotion elicitation and assessment across the target culture is necessary for a successful neuro-marketing strategy to be implemented within a given marketing practice. Lately Turkish brands are heavily investing in neuro-scientific studies and consulting with neuro-marketing research companies to improve advertising effectiveness. This research provides case studies of Turkish brands from industries including telecommunications, food and beverage, pharmaceutical, information and communication technologies and reflects on assessment scores on attention, memory and emotion retrieved from simultaneously run electroencephalography (EEG) and eye tracking experiments provided by Turkish neuro-marketing research company; ThinkNeuro. By analyzing case findings and deducting implications, this paper reveals the Turkish consumer code as seeing and embracing loved ones which is proposed as the ultimate trigger towards captivating audience attention, decreasing emotional stress and elevating emotional impact additionally, the findings conclude that emotion can not be triggered at a superficial level; human brain processes knowledge (concrete information associated with a brand), experience (actions associated with a brand) and feeling (intuition influencing behavior and decisions) altogether to form the final emotion (the value of the brand across multiple dimensions).Öğe Bir halkla ilişkiler aracı olarak kurumsal sosyal sorumluluk: Sosyal refah için araç mı amaç mı?(Altınbaş Üniversitesi, 2019) Kara, Ayşe SiminDünya çapında en çok ciro yapan şirketlere bakıldığında bu şirketlerin gelişmiş ülkelerde faaliyet gösterdiği görülür ancak nasıl bir ironidir ki bu şirketler faaliyet gösterdikleri topraklarda üretimde yetersizlik ve gelir dağılımında eşitsizlik problemine çözüm getirmekte çoğunlukla başarısız olmaktadır. Özünde, şirketlerin kuruluş amacı topluma katkı sağlamaktır; şirketler, fakirliği azaltmada ve yaşam standardını yükseltmede toplumların güçlü kaynaklarıdır. İki anahtar slogan olan ‘herkes için üretim’ ve ‘gelir dağılımında eşitlik’ kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) kavramının temelini oluşturur. Değişen rekabet anlayışıyla sürdürülebilirliğin gittikçe önem kazandığı global toplumda şirketler; ekonomik, çevresel ve sosyal performans yönetim politikalarını hesap verilebilirlik, şeffaflık ve sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda sergilemek durumundadırlar. Kurumların sosyal sorumluluk projelerini artan bir hızla hayata geçirme gayretlerine tanık olsak da kavram için ne bir üniversal tanım ne de uygulamalara yönelik bir standart vardır. Günümüz piyasası sosyal refahı arttırmaya yönelik çalışmaları ödüllendirmektedir; bu da, işletmeler arasında kendini bu alanda en iyi göstermek için yarış başlatmıştır. Bu yarışı konu alan en popüler argüman ise KSS çalışmalarının araç mı yoksa amaç mı olduğudur. Bu çalışma literatürde yer alan teorileri, model, öneri ve eleştirileri detaylarıyla ele alıp sosyal ve ekonomik hedeflerin birbirinden ayrı mı yoksa farklı mı olduğunu irdelemeyi ve KSS için kapsamlı bir tanım önermeyi amaçlamaktadır.Öğe Kuramlar Ekseninde Medya Ve Bireysel Roller(2016) Karagülle, Ayşegül Elif; Çaycı, Berk; Kırık, Ali Murat; Orkan, Serraİletişim olgusu Antik Çağlar’dan beri Aristoteles gibi düşünürlerin çalışma alanlarının merkezinde yer almıştır. Kitle iletişimine olanak tanıyan araçların toplumlar tarafından içselleştirilmeye başladığı XIX. Yüzyılın ikinci yarısı itibariyle, sosyal bilimlerin farklı inceleme alanları içerisinde “iletişim” alanına yönelik ilgi dikkat çekmektedir. Günümüze kadar uzanan bu süreçte konvansiyonel ve yeni medya araçları, sahip olduğu teknik yeterlilikler paralelinde toplumun tüm faaliyet alanlarını etkilemişlerdir. Böylelikle iletişimin bilimsel bir disiplin haline gelmesi sürecinde kitle iletişim araçları merkezli olarak bilimsel nitelikli araştırmalar yapılmış, model ve kuramlar geliştirilmiştir. Bu çalışmada iletişimin bir bilim olarak biçimlendirilmesinde, söz konusu öncü çabaların etkisinin ne denli belirleyici olduğu ele alınmıştır ve kuramcıların bakış açısına yer verilmiştir.Öğe Mobil İletişim Teknolojileriyle Değişen Örgütlenme Biçimleri: Ağlarda Örgütlenen Toplumsal Hareketler(Yaşar Üniversitesi, 2014) Çaycı, Berk; Karagülle, Ayşegül ElifSon yıllarda, enformasyon ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler, hayatın her alanını etkilediği gibi insanların bir araya gelme ve örgütlenme biçimlerini de etkilemektedir. Bu değişimlerin yaşanmasında;bütün bir beşeri faaliyet alanına nüfuz etmekte olan enformasyon teknolojileri devrimi etkili olmaktadır. 1970’li yıllarda yaşanan teknolojik bölünme ile birlikte; bugünün interneti haline gelen elektronik iletişim ağı, askeri sınırların dışına çıkarak; toplumsal değişimin yeni bir boyut kazanmasını sağlamıştır. İnternetin kısa süre içerisinde küresel bir iletişim aracı haline gelmesiyle, toplum teknoloji merkezli olarak yeni bir dönüşüm sürecine girmiştir. Gelinen bu noktada, iletişim teknolojileri ile aracılanmış bir iletişim biçimi ortaya çıkmaktadır. Sosyal ilişkilerden, siyasal örgütlenmelere kadar, her türlü örgütlenme faaliyeti, bugün iletişim teknolojileri aracılığı ile gerçekleşmektedir. Geleneksel dönemde kafeler, parklar, misafirlikler ve dernekler gibi gerçek ortamlarda bir araya gelen insanlar; bugün sosyal ağlarda bir araya gelmektedir. Benzer durum toplumsal iradenin ortaya koyulması sürecinde de kendini göstermektedir. Kablosuz internetin mobil iletişim teknolojileri ile ağlar oluşturduğu, görüntü ve fikirlerin virüs gibi hızla yayılmaya başladığı günümüzde; ağlar oluşturan toplumsal hareketlerin güncel örneği; Ukrayna’da başlayan hükümet karşıtı eylemlerdir. Bu çalışmada, Ukrayna’da 2013’ün son günlerinde ortaya çıkan hükümet karşıtı isyanı hazırlayan koşulların neler olduğu ortaya konulduktan sonra; toplumsal dayanışma ağlarının ve mobil iletişim teknolojilerinin süreci nasıl şekillendirdiği sorusuna cevap aranacaktır. Bu amaçla; enformasyon ve iletişim teknolojilerinin, özelinde de mobil iletişim araçlarının sunmuş olduğu olanakların, örgütlenme sürecine etkileri, Ukrayna’daki hükümet karşıtı toplumsal eylemler üzerinden, argümantatif bir çalışma çerçevesinde incelenecektir.Öğe X Kuşağından Z Kuşağına Değişen Mahremiyet Algısı(Iticam, 2014) Karagülle, Ayşegül Elif; Çaycı, BerkEnformasyon ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler, toplumsal hayatta köklü dönüşümler yaratmaktadır. Yaşanan dönüşümler; iletişim, iş ve gündelik yaşam dinamikleri üzerinde etkisini göstermenin yanında; toplumların kavramlar üzerindeki algılarının değişmesine de neden olmaktadır. Bu makalede; enformasyon teknolojisi devrimiyle birlikte değişen mahremiyet algısı analiz edilecektir. Başta teknolojik olmak üzere, farklı sosyoekonomik ve siyasi dönemlerde yetişmiş olan insanları niteleyen X,Y ve Z kuşakları merkezinde değişen mahremiyet algısı, sosyal medya ve teknoloji merkezli incelenecektir. Böylece, her kuşağın farklı biçimde algıladığı mahremiyet kavramının, enformasyon teknolojileriyle birlikte, kamusal ve özel yaşamda nasıl yeniden biçimlendiği, yeni dünyadaki mahremiyet ihlalleri paralelinde analiz edilecektir. Çalışma kapsamında, değişen mahremiyet algısını belirlemeye yönelik bir anket uygulaması yapılacaktır. Bu kapsamda, panoptik bir yapıya evrimleşmeye başlayan sosyal ağların ve iletişim teknolojilerinin, kuşakların mahremiyet kavramına ilişkin algılama biçimlerinin oluşmasındaki rolü ortaya konulacaktır.Öğe Sosyalleşme Yanılsaması: Dijital Kalabalıklar İçinde Yalnızlaşan Bireyler(Sakarya Üniversitesi, 2017) Çaycı, Ayşegül Elif; Çaycı, BerkDijital çağ olarak adlandırılan yeni dönemde, bireyin yeni sosyalleşme mekanları Facebook, Instagram, Twitter, Snapchat gibi sosyal medya platformalarıyla WhatsApp gibi yeni iletişim kanallarıdır. Bu platformalar mobil iletişim araçlarıyla zaman ve mekandan bağımsız bir şekilde kullanıldıklarında bireyin sanal ortamlarda kendisini ifade etmesini ve sosyalleşmesini kolaylaştırmaktadır. Ancak tüm iletişimsel faaliyetlerin mobil iletişim araçları ve sosyal medya aracılığıyla gerçekleştirilmesi, yabancılaşma, toplumsal izolasyon ve yalnızlaşma gibi bireyin ruh halini ve davranışlarını olumsuz yönde etkileyen bir dizi psikolojik ve sosyolojik durumla karşı karşıya kalınmasına neden olmaktadır. Bu durum hızla gelişmekte olan disiplinlerarası çalışmalarında odak noktası haline gelmiştir. Bu bağlamda çalışmanın amacı: tüm iletişimsel faaliyetlerin ve beşer ilişkilerin mobil iletişim araçları, sosyal medya platformları aracılığııyla gerçekleştirildiğinde ortaya çıkan soosyal izolasyon ve yalnızlaşma durumlarını ortaya koymaktır. Çalışma kapsamında, öncelikli olarak sosyal medya platformlarının kullanıcıları büyük ölçüde kendine, çevresine ve topluma karşı yabancılaştırdığı, bu nedenle gerçek ilişkiler kurma noktasında sorun yaşadıkları savunulmaktadır. Bu noktada sosyal ilişkilerin önemi ve sosyal sermaye kavramı detaylı bir biçimde, farklı görüşler perspektifinde incelenmektedir. Her konuda olduğu gibi, sosyal medya da hangi maksatla kullanılırsa o amaca hizmet etmektedir. Sosyal medya platformları, zaman ve mekan birliğini ortadan kaldırarak uzakları yakın hale getime, herhangi bir organizasyona dahil olma, bir etkinlikte yer alma gibi fırsatlar sunmaktadır. Diğer taraftan her konuda olduğu gibi, sosyal medya kullanımının da aşırı hale gelmesi, sosyal medya bağımlılığı, bireyin yakın çevresindekilerle iletişim kurmak yerine sosyal mecralar üzerinden iletişime geçmesi gibi durumlara sebebiyet vermektedir. Bu durumda bireyin yakın çevresinden uzaklaşması, interaktif ve duygusal unsurlar içermeyen sosyal temasların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Gerçek ortamda kurulan yüz yüze iletişim insanda tatmin duygusu sağlarken; sanal ortamda kurulan iletişim biçimleri doğal olmayan, fazla sayıda insanla iletişim kurulmasına rağmen, bireyin gerçek sosyalleşme ihtiyaçlarına karşılık verememektedir. Bu da yalnızlaşma, asosyalleşme, hayata ve kendine yabancılaşma gibi sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.Öğe Sosyal Medyanın Bir İletişim Ortamı Olarak Müşteri Memnuniyetinde Kullanımı(Iticam, 2014) Karagülle, Ayşegül Elif; Çaycı, BerkOnline shopping have been more preferred by the customers day by day through developing communication technologies. These costumers, also, keep in proceeding via the Internet if they have any feedback about the goods and service they purchased. By the way, the Internet offers a bidirectional flow of communication instead of one-way flow for these consumers. The active users are not only the consumers in the present that social media has become a power. Brands and companies use actively the social media as well. They aim not to have a complaint from the customers thanks to consumer relation management, in contradistinction to decreasing or solving the customers’ complaints in social media. Shortly, the social media, as a communication platform, is one of the most effective mediums to provide the consumer satisfaction. In this study, it will be examined that the effects of the new age consumers who prefers to directly communicate with the companies via the Internet after the good or service purchasing process, to consumer relations management. By the way, the role of the social media to ensure the consumer satisfaction will be attempted to put forth. Online shopping have been more preferred by the customers day by day through developing communication technologies. These costumers, also, keep in proceeding via the Internet if they have any feedback about the goods and service they purchased. By the way, the Internet offers a bidirectional flow of communication instead of one-way flow for these consumers. The active users are not only the consumers in the present that social media has become a power. Brands and companies use actively the social media as well. They aim not to have a complaint from the customers thanks to consumer relation management, in contradistinction to decreasing or solving the customers’ complaints in social media. Shortly, the social media, as a communication platform, is one of the most effective mediums to provide the consumer satisfaction. In this study, it will be examined that the effects of the rising generation consumers who prefers to directly communicate with the companies via the Internet after the good or service purchasing process, to consumer relations management. By the way, the role of the social media to ensure the consumer satisfaction will be attempÖğe İletişimin Dijitalleşmesi ve Kültürel Melezleşme(Yeditepe Üniversitesi, 2016) Çaycı, Berk; Karagülle, Ayşegül ElifKültür herşeyden önce paylaşılan bir bellek (dil, tarih, gelenek) ve toplumsal mutakabatlar ve davranış kuralları gibi ortak yaşama olanak tanıyan kurallar bütünüdür (Haviland, 2002, s. 65). Bu çerçevede kültürlerin birbirlerinden etkilenmesi, prehistorik atalarımızdan günümüze yaşanan doğal bir süreçtir. İletişim ve taşıma teknolojilerinin sahip olduğu imkanlar paralelinde bu etkileşim süreci yüzyıllar içerisinde yoğunlaşmıştır. Geleneksel dönemde göç, fetihler ve/veya rastlantısal olarak gerçekleşen geleneksel kültürel alışveriş süreci, modern dönemde geçerliliğini yitirme noktasına gelmiştir. Özellikle XX. yüzyılın son on yıllık diliminde, iletişimin dijitalleşmesi ve mobil iletişim teknolojileriyle bireyin artan hareketliliği zaman ve mekân birlikteliğinin çözülmesine, böylelikle kültürler arasındaki iletişimin ve/veya etkileşimin yoğunlaşması sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Dahası, taşıma ve iletişim teknolojileri sayesinde mal ve hizmet akışındaki ulusal sınırların silikleşmeye başlamışı ile küresel bir ekonomik ilişkiler bütünlüğünün yayılmacı süreçleri; küresel bütünleşmenin önündeki tüm engellerin hacminin azaldığını göstermektedir. Böylelikle küresel kültür ürünleri, ulus ötesi medya kuruluşları ve dijitalleşen iletişim, ulusal kültürlerin içerisinde önemli gedikler açmaktadır. Bu çalışmanın amacı: dijital iletişimin küreselleşmesi sonrası yerelin yeniden cazip bir hale gelmesiyle ortaya çıkan kültürel melezleşme olgusu argümantatif bir çalışma çerçevesinde ele almaktır.Öğe Dijital İletişim Çağında Teknolojinin Açığa Çıkardıkları: Gözetim Ve Mahremiyet(İstanbul Aydın Üniversitesi, 2017) Çaycı, Ayşegül Elif; Çaycı, BerkGözetim ve mahremiyet sorunsalı, dijital iletişim araçlarına özgü olmamakla birlikte, son yıllarda teknolojik inovasyonlarla birlikte yaygınlaşmakta ve tüm insani faaliyet alanını etkisi altına almaktadır. Bu durum, kamusal ve özel alan arasındaki sınırların silikleşmesine neden olmaktadır. Gelinen noktada özel alan, öz seçime bağlı gerçekleşen teşhir ve dijital gözetim pratikleri aracılığıyla siber uzamda kamusallaşmaktadır. XXI. Yüzyılda mahremiyet sorunsalının yoğunlaşmasının merkezinde, binlerce yıldır gelişim halindeki fiziksel uygarlığımız ile henüz oluşum aşamasındaki sanal uygarlığımızın birbiri içerisindeki çatışması yer almaktadır. Bu çatışmanın itici kuvveti ise dijital alanın ve onun teknik yeterliliklerinin kullanıcılar tarafından iletişim sürecinde tam anlamıyla içselleştirilememesidir. Bu durumun sonucunda kullanıcılar siber uzamda var olmak gayesiyle fiziksel dünyada değer taşıyan mahremiyet, güvenlik, kişisel veri gibi bireye özgü enformasyonu siber alanda erişilebilir hale getirmektedir. Bu çalışmada; gözetim olgusu, toplumsal denetim ve iktidar ilişkileri çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu bağlamda, gücü elinde bulunduran egemenlerin, bireylerin gündelik yaşamlarını denetim mekanizmaları aracılığıyla kontrol altında tutarken, bu süreçte dijital gözetim tekniklerine başvurması konusunda ortaya çıkan mahremiyet sorunsalları, literatür taraması yöntemiyle tartışılmaktadır.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »