İTÜSBD, Cilt 18, Sayı 36 (Hukuk Sayısı) , Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Tbk madde 316 kapsamında kiracının kira sözleşmesini ihlali(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2019) Tekelioğlu, Tuğbaborçların yanı sıra yasadan doğan bazı yan borçlar da yüklenmiştir. Bunlardan biri de TBK m. 316 kapsamında düzenlenen kiralananı sözleşmeye uygun özenle kullanma ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara saygı gösterme borcudur. Söz konusu borca aykırı davranışların neler olduğu çeşitli Yargıtay Kararları ışığında incelenmiştir. Saygı gösterilmesi gereken kişilere kimlerin dahil olacağı belirtilmiştir. Yeri geldikçe Eski ve Yeni Borçlar Kanununun ilgili maddeleri birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Söz konusu borcun, uygulamada sık sık karıştırılan TBK m.331’de düzenlenen önemli sebeple fesih kavramından farklarına değinilmiştir. Borca aykırılığın sonucunda hangi yaptırımların uygulanacağından bahsedilmiş olup, söz konusu yaptırımların daha iyi anlaşılabilmesi için, ilk kısımda,genel kavramlar olarak sürekli edimli sözleşmelerin haklı nedenle feshi konusundan da kısaca bahsedilmiştir.Öğe Borçlunun haline münasip evinin tasarrufun iptali davasına konu olup olamayacağı sorunu(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2019) Gürtürk, DamlaMallarına haciz konulması ya da haklarında iflas kararı verilmesi ihtimali olan borçlular, uygulamada çeşitli tasarruflarda bulunarak alacaklılarından mal kaçırmaktadır. Borçlunun mevcut malvarlığından alacağını tahsil edemeyen alacaklı, kendisine zarar veren tasarrufların iptali için dava açabilmektedir. Borçlunun haline münasip evi İcra İflas Kanunu’nun m. 82/I, b. 12 hükmü gereği haczi kabil olmayan malvarlığı değerlerinden biridir. Tasarrufun iptali davasıyla borçlunun hangi tasarruflarının iptal edilebileceği doktrin ve Yargıtay içtihatlarıyla ortaya konulmakta olup borçlunun haline münasip evini üçüncü bir kişiye devretmesi halinde, bu işlemin tasarrufun iptali davasına konu olup olamayacağına ilişkin farklı görüşler ileri sürülmektedir.Öğe Konut ve çatılı işyeri kiralarında feshi ihbar(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2019) Varol, İlbars DorukhanKira sözleşmeleri; bir eşyadan yararlanılması ve eşyanın kullanılmasına ilişkin hakkın, bir ücret karşılığı, belirli ya da belirli olmayan bir süre zarfında başka birine devredildiği sözleşmelerdir. Türk Borçlar Kanunu’nun 300. maddesinin II. fıkrasında, “belirli süreli” kira sözleşmelerinin dışında kalan diğer tüm kira sözleşme çeşitlerine yönelik “belirsiz süreli” hükmü yer almaktadır. Belirli süreli kira sözleşmelerinde, taraflarca belirlenmiş belirli bir süre sonunda tarafların ayrı bir irade göstermesi gerekmeksizin sözleşme kendiliğinden sona erebilirken, sürenin belirsiz olduğu yani sözleşme konusu ilişkinin taraflarca sözleşmede belirlenmemiş olduğu durumlarda kurulan ilişkinin kendiliğinden sonlanması mümkün olamamaktadır. Bu durum da belirsiz süreli sözleşmelerde kurulan ilişkinin sona ermesine yönelik bir eksiklik doğurmaktadır. Bu eksikliği gidermek amacıyla Türk Borçlar Kanunu’nda farklı ilişki konularındaki sözleşmelere yönelik taraflara bir olağan fesih hakkı sunulmuş, bu fesih hakkı da belirli bir süre sonunda sözleşmeyi sona erdirme özelliği olan bir feshi ihbar koşuluna bağlanmıştır. Makalemiz konut ve çatılı işyerlerinde feshi ihbar konusunu, süresine göre (belirli ve belirsiz süreli) ve sebebin kaynağı olan tarafa göre (kiracı ve kiraya veren) feshi ihbarı özelinde yoğunlaşacaktır.Öğe Culpa in contrahendo sorumluluğu(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2019) Görener, AylinCulpa in contrahendo sorumluluğu Türk Hukukunda kanuni düzenlemeler içerisinde yer alan bir sorumluluk türü değildir. Kanunen düzenlenmiş bir sorumluluk yapısı da değildir. Bu sorumluluk türü ancak Yargıtay kararlarında ve doktrinde görülmektedir. Bu kaynaklardan edinilen bilgiler doğrultusunda ve hâkimin takdir yetkisiyle hakkaniyet gereğince, sorumluluk türü varlığını sürdürmektedir. Sözleşmenin kurulması aşamasında ve daha sonrasında söz konusu olmasının yanında dürüstlük kuralından kaynaklanan sonuçlarla koruma altındadırlar. Sözleşme kurulacağına dair haklı beklenti içerisine giren tarafın, karşı taraf nezdinde zararlarının tazmini sonucu ortaya çıkmaktadır ve bu sorumluluk asli edim yükümlüklerinden bağımsız borç ilişkisi olarak adlandırılmaktadır. Bu çalışmamızda culpa in contrahendo sorumluluğunun hukuk niteliğini hakkında bilgi vereceğiz.Öğe Evaluations on the scope of job security in Turkey in light of the judgements rendered by the supreme court of appeals(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2019) Yürekli, SabahattinOne of the most significant aspects and purposes of the Labour Law is to preserve the existence of the labour relations between employers and labourers and secure the jobs of labourers. The purpose of the job security provisions is to deter employers from termination of employment contracts arbitrarily without a valid reason and thereby, ensure continuity in labour relations. Every labourer, whose employment contract has been terminated, is not entitled to benefit from the job security provisions. Due to those conditions required in the job security system, the job security provisions apply to a certain part of labourers only.Öğe İş sözleşmesinin kuruluş aşamasında cinsiyet ayrımcılığı(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2019) Zeytinoğlu, EminAnayasanın 10. maddesinde ifadesini bulan “kanun önünde eşitlik” kavramı, kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep vb. nedenlerle ayrımcılık yapılmasını engellemeye çalışmaktadır. Maddedeki vb. ibaresi, anılan kavramların gerektiğinde genişletilebileceğini göstermektedir. Maddenin ayrımcılık yapılmasını engellediği alanlardan en önemlisi “cinsiyet” ayrımcılığıdır. Mevzuatımız iş sözleşmesi sürerken kadın işçinin korunmasını çeşitli hükümlerle sağlamaya uğraşmışsa da, sözleşme hukuken kurulmadan evvelki dönem için ayrıntılı koruyucu hükümler içermemektedir. Bu incelemede kısaca sözleşmeÖğe 2017 anayasa değişikliği ile getirilen sistemde cumhurbaşkanı(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2019) Gören, Zafer2017 Anayasa değişikliği ile Anayasanın 8. maddesine getirilen: “Yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” kuralı Anayasanın tek başlı (monist) yürütmeyi kabul etmiş bulunduğunu göstermektedir. Yürütmenin tek başlı oluşu parlamenter hükümet sisteminin terk edildiğini göstermekle birlikte monist tek başlı yürütmenin, sistemi başkanlık sistemi olarak nitelendirmek için yeterli olmadığı, 2017 Anayasa değişikliği ile, başkanlık sisteminin vazgeçilmez ögelerini içermeyen ve bu sistemi parlamenter sisteme ait bazı ögelerin dahil edilmesiyle başkalaştıran bir sistemin getirilmiş olduğu görülmektedir. Bu sistemin, odak noktasını başkan ya da Anayasadaki nitelendirme ile Cumhurbaşkanı oluşturmaktadır.