Dış Ticaret Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 304
  • Öğe
    Avrupa Birliği müzakerelerinde gümrük birliği fasılı ve sta
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Lanpir, Merkut; Özkan, Ömer
    1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) ile çerçevesinde Türkiye, Ortak Ticaret Politikasına uyum amaçlı olarak Topluluğun üçüncü ülkelere uyguladığı Ortak Gümrük Tarifesini kabul etmekle kalmaz Birliğin çeşitli ülkelerle yaptığı Serbest Ticaret Anlaşmalarına (STA) benzer anlaşmalar yapmayı da taahhüt etmektedir, bu kapsamda çalışmamızın ana konusunu Türkiye'nin imzalamış olduğu STA'lar oluşturmaktadır. Çalışmamızın mahiyeti Serbest Ticaret Anlaşmalarının Gümrük Birliği çerçevesinde incelenerek AB ile müzakere aşamalarının anlaşmalar yönüyle ele alınması olup, iktisadi ve siyasi alanlarda yazılmış pek çok değerli çalışma gözden geçirilmiş tekrar eden bilgilerden kaçınılması tercih edilerek bu bilgilere gerektiği kadar yer verilmiştir. STA konusunda iki önemli madde bulunmaktadır, Birincisi Bölgesel Ticaret Anlaşmalara olanak sağlayan GATT 24. Madde, ikincisi ise 1/95 sayılı OKK uyarınca AB'nin Ortak Ticaret Politikasına uyum amaçlı AB politikasını izlemekle zorunlu kılındığı 16. Maddedir. Gümrük Birliği'nin yürürlüğe girişi 1996 yılı ve AB ye adaylık müzakerelerinin başlangıcı olarak 2005 yıllarını düşünecek olursak günümüze kadar ki geçen zaman oldukça uzundur hal böyle iken ilk yıllarda izlenen politikanın yakından takibi geçen uzun zaman ile birlikte zorlaşmıştır, Türkiye'nin hala adaylık statüsünde tutulması buna mukabil AB'nin üçüncü ülkelerle imzalamış olduğu STA'ları takip etme yükümlülüğü Türkiye'nin AB tarafından istenen bütüncül olarak hareket edebilme kabiliyetini olumsuz etkilemektir çünkü Ortak Ticaret Politikasına uyum noktasında tek başınadır, AB STA anlaşmasını kapsamında bulunan tüm üye ülkelerin bugün için 27 ülke koşullarını ve menfaatlerini gözeterek kurar iken Türkiye nihai sonuca varmada AB'ye uyum gösterirken müzakereleri de anlaşmaları da tek ülke olarak kendi ticari gücü ile yapmak durumundadır ve bu çalışmada incelemeye alınan konu Türkiye'nin uyum sağlama noktasındaki konumu ve STA'lar olarak değerlendirilen konu iken Gümrük Birliği güncellemesinin görüşüldüğü şu dönemde Türkiye'nin AB ile dış ticaretinde Gümrük Birliği tek yol mudur yoksa alternatif ticaret birlik seçenekleri değerlendirilmeli midir sorusu da bu çalışmada ele alınıyor olacaktır. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Gümrük Birliği, Serbest Ticaret Anlaşmaları.
  • Öğe
    Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) ve kararlarının iptali
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2024) Gürbüz, Aytekin; Malkoç, Ebru Şensöz
    CAS, uluslararası düzeyde geniş kabul görmüş, sporun "Supreme Court'u" olarak kabul edilen en üst yargı mercidir. CAS tahkimi, spor ile ilgili uyuşmazlıkları uzman hakemler vasıtası ile sporun doğası gereği süratle çözüme kavuşturmak amacı ile kurulmuş olup geleneksel tahkim gibi kural olarak ihtiyaridir. Ancak sportif kurum ve kuruluşların statü, talimat vb. kurallarında yer alan ve CAS'ın yetkisini tanıyan tahkim şartı sebebiyle CAS tahkimi, bu kurum ve kuruluşların üyeleri için zorunlu tahkimi de barındırır. "Lex sportiva'nın" gelişimine büyük katkı sağlayan CAS hakem kararları, başta uluslararası mahkemeler daha sonra yerelde de İsviçre Federal Mahkemesi (İFM) tarafından sürekli olarak denetim altında tutulmaktadır. Bu çalışma kısa bir CAS takdiminin ardından CAS tahkiminin ayırt edici özelliklerini usul kuralları ile işleyerek CAS hakem kararlarının iptal davası özelinde İsviçre'de nasıl ve ne şekilde denetlendiği, hangi iptal nedenlerine tabi olduğu, Türkiye'de verilmiş spor ile ilgili kararların CAS tahkiminden geçip iptal nedenleri kapsamında İFM'de iptal davasına konu edilip edilemeyeceği, CAS hakem kararlarının tanıma ve tenfiz yapılıp yapılamayacağı sorularına cevap arayacaktır.
  • Öğe
    Uluslararası ticarette kripto para kullanımı
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2021) Yılmazer, Onur; Malkoç, Ebru Şensöz
    Günümüzde teknolojinin geldiği nokta itibariyle birçok ürün yerini teknolojik buluşlara bırakmaya başladı. Bunlardan biri ve belki de en önemlisi paradır. Dijitalleşen dünyada paranın dijitalleşmesi ticari açıdan büyük önem arz etmektedir. Paranın hayatımızdaki önemini göz önüne aldığımızda bu değişimin kusursuz olması ve herhangi bir hataya yer bırakmaması gerekmektedir. Paranın dijitalleşmesiyle birlikte ticarette oluşan kolaylıkların yanı sıra, paranın kullanımı, aktarımı ve güvenliği gibi konularda çeşitli durumlar gündeme gelmeye başladı. Son dönemde gündemde olan dijital paralar (kripto paralar) bahse konu olayların merkezinde yer almaktadır. Kripto paralar, gerek banka ve benzeri kurumların uyguladıkları işlem ücretlerinin büyüklüğüne kıyasla uyguladıkları küçük işlem bedelleri nedeniyle gerekse para aktarımlarının daha hızlı ve daha kolay yapılabilmesi açısından kendilerine bir yer edinmiş olsalar da kabul edilirlikleri ülkelere göre farklılık gösterebilmektedir. Bu yüzden, kripto paralarla yapılacak ticari işlemlerde uygulanacak ticaret hukuku kurallarında ülkelerin kripto paralara karşı tutumlarından dolayı anlaşmazlıklar ya da belirsizlikler görülmektedir. Bu çalışmada, kripto paralar ve akıllı sözleşmelerin avantajları, dezavantajları, dünya ülkelerinin akıllı sözleşmeler üzerinden kripto para ile ticarete bakış açıları ve kripto paralar ile yapılacak ticaretlerin hukuktaki yeri incelemiştir. Anahtar Kelimeler: Kripto Para, Akıllı Sözleşme, Ticaret, Ticaret Hukuku, Kripto Para Kullanımı, Bitcoin, Blockchain
  • Öğe
    Avrupa Birliği Rekabet Hukuku'nda ayrımcılık yasağı
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Bısultanova, Amınat; Yavaşlar, Funda Başaran
    Avrupa Birliği Rekabet Hukuku'nda "ayrımcılık yasağı", etkin ve sağlıklı bir rekabet ortamının sağlanabilmesinin yanı sıra Birliğin amaçları ışığında bir iç pazarın oluşumu için önemli bir kural haline gelmiştir. Rekabet Hukuku'nda genel olarak refah ve tüketicinin korunması hedefleri ön plana atılmakta ancak eşitlik ilkesi rekabet ortamının etkin bir şekilde işleyebilmesi için gereklidir. Çevrimiçi satışların da artması ile beraber eşit bir rekabet ortamının gerekliliği birçok Adalet Divanı ve Komisyon kararı ile gündeme gelmiştir. Dolayısıyla, eşitlik, sadece Birlik içerisinde önemli bir ilke olarak kalmamakta, küreselleşen ticaret alanında da uyulması gereken önemli bir kriter haline gelmiştir. Bu çalışmada, Rekabet Hukuku'nda ayrımcılığın yeri saptanarak Adalet Divanı ve Komisyon kararlarına, doktrin görüşlerine yer verilmiş ve ayrımcılık yasağının rekabet üzerindeki konumu belirlenmiştir.
  • Öğe
    Uluslararası ticarette kullanılan belgelerin elektronik ortama taşınması
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2020) Sezer, Tafsire Nur; Civelek, Mustafa Emre
    Uluslararası ticarette işlemler sadece ithalatçı ve ihracatçı arasında geçen bir süreç değildir. Dış ticaret işlemleri lojistik, sigorta, finans ve gümrük gibi birden fazla tarafı birbirine bağlı bir şekilde içermektedir. Tüm bu taraflara ait belgeler kağıt olarak dış ticaret işlemlerine dahil edildiğinde işlem süreçleri zorlaşmakta, zaman kayıpları yaşanmakta, arşiv maliyetleri artmakta, insan hatalarından kaynaklanan sorunlar artmakta ve böylece dış ticaret tarafları zaman ve maddi kayıplara uğramaktadır. Küreselleşen dünyada artık zaman her şeyin önünde gelmektedir. Bu çalışmada dış ticaret işlemlerinde mevcut süreçler, bu süreçlere dahil olan taraflar, belgeler ve elektronik imza hakkında bilgi verilmiştir. Dış ticaret işlemlerinin nasıl elektronik ortama aktarılabileceği ve bu elektronikleşme ile tarafların sağlayacağı kazançlardan bahsedilmiştir. Dış ticaret işlemlerinin elektronikleşmesi için yapılan çalışmalar ve mevcut çalışmalar incelenmiş dış ticaret işlemlerinin tamamen kağıtsız olarak yürütülebilmesi için gereken süreç ve altyapılar hakkında bilgi edinilmesi amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Ticari davalarda arabuluculuk
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Yıldırımoğlu, Hakan; Malkoç, Ebru Şensöz
    Dünya genelinde, uyuşmazlıkların mahkeme dışında alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ile çözülmesi konusunda artan bir eğilim bulunmaktadır. Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından biri de arabuluculuktur. Arabuluculuk gönüllülük esasına dayanan bir uyuşmazlık çözme biçimidir. Arabuluculuk sistemi, AB'ye üye bazı ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede özellikle ticari uyuşmazlıklarda uygulanmakta ve sonuçları itibariyle tarafları memnun etmekte, yargının yükünün de ciddi şekilde azaltılmasına destek olmaktadır. Yargının iş yükünün hızla arttığı, yargılamadaki gecikmeler nedeniyle adalete duyulan güvenin azaldığı bir ortamda arabuluculuk uygulamaları birçok ülkeye örnek olmaktadır. Ülkemizde de arabuluculuk uygulanmaya başlanmış; hatta en sık karşılaşılan uyuşmazlıklardan iş uyuşmazlıkları, ticari uyuşmazlıklar ve tüketici uyuşmazlıkları dava şartı arabuluculuk kapsamına alınmıştır. Ticari davaların zorunlu arabuluculuk yoluyla çözülmesi uygulamada bazı sorunlara ve çelişkili yargı kararlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Arabuluculuk, Ticari Davalar, Ticari Davalarda Arabuluculuk, Avrupa Birliği, Zorunlu Arabuluculuk, Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları, Dava Şartı Arabuluculuk, Uzlaşma
  • Öğe
    Bilgi çağında bioteknoloji patent koruması; Türkiye ve Avrupa Birliğinde yasak koruma
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Jankoska, Elena; Malkoç, Ebru Şensöz
    Biyoteknoloji, 20. yüzyılın sonlarında ortaya çıkışından bu yana patent hukuku sisteminin karşı karşıya kaldığı en karmaşık teknoloji alanlarından biri olduğunu kanıtlamıştır. Bunun nedeni hem yeniliği hem de karmaşıklığıdır ve bu çalışma, uzun süredir aranan haklar dengesine katkıda bulunmak amacıyla iki disiplin arasındaki bu çatışmayı incelemektedir. Tez, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Türkiye'deki biyoteknoloji patent korumasının karşılaştırmalı analizini sunmanın yanı sıra bu korumanın TRIPS Anlaşması tarafından uluslararası olarak nasıl sağlandığını inceleyerek, tüm yargı alanlarında ortaya çıkan sorunları bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. Biyoteknoloji patentleri ve sağlık hizmetlerine erişim, tüm fikri mülkiyet hakları ortamını iyileştirebilecek ve sağlığa erişim ile patent koruması arasında uzun süredir devam eden çekişmeyi hafifletebilecek alternatif, oldukça dolaylı bir çözüm sunmayı amaçlayan çalışmanın odak noktasıdır. Çalışma, gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkelerde daha iyi eğitim sağlanması yoluyla genel standardın yükseltilmesinin ve bunun da fikri mülkiyet hakları kaynaklarıyla desteklenmesinin, sağlık hizmetlerine ve yeni patentli ilaçlara daha iyi erişime katkıda bulunabileceğini savunmaktadır. Bu amaçla, insan hakları, kamu-özel çıkarları, bilgi ve patentler, bireycilik ve fikri mülkiyet hakları gibi fikri mülkiyet haklarına ilişkin çeşitli yaklaşımların yanı sıra bilgi ekonomisi kavramını da inceleyen analitik bir yöntem kullanılmaktadır. Çalışma, fikri mülkiyet haklarının eğitime katkısının hem fikri mülkiyet hakları sahipleri hem de genel toplum için faydalı olabileceği bulgularıyla sonuçlanmaktadır.
  • Öğe
    Türkiye ile Rusya arasındaki iki taraflı yatırım anlaşması çerçevesinde Rusyada yatırım
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Toma, Arsen; Malkoç, Ebru Şensöz
    Yabancı Yatırım, liberalleşen dünya düzeniyle birlikte ülkelerin ekonomileri ve kalkınmaları üzerinde oldukça etkili bir araç haline gelmiştir. Yabancı Yatırımlar - sermaye oluşumu, teknoloji, insan kaynakları gelişimi ve yönetimi, ticaret ve rekabetçilik ile çevre kanalı yoluyla ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınma süreçlerini etkilemektedir. Küresel ekonomi, çok kutuplu bir büyüme perspektifi göstermektedir. Bu küresel eğilimde, gelişmekte olan ülkelerin uyguladıkları politikalar oldukça önem taşımaktadır. Nitekim gelişmekte olan ülkelerin çektikleri Yabancı Yatırımların büyüklüğü ve sektörel dağılımı, bu ülkelerin teknolojik gelişmelerine ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına önemli derecede katkı sağlamaktadır. Bu noktada, ülkelerin ulusal ve bölgesel düzeyde uygulayacakları stratejilerin hem küresel hem de ülke ekonomileri bağlamında önemli etkileri olmaktadır. Çalışmada, öncelikle dünyada sermaye hareketi hakkında literatür çalışması yapılmıştır. Ardından, Rusya'da mevcut durumu analiz edilmiştir. Rusya'da yatırım mevzuatının özelliklerini analiz etmek ve yatırım iklimini iyileştirmek için alınacak tedbirleri özetlemek amaçlanmıştır. Rusya'da bir yatırım ortamı yaratmak ve yatırım fırsatları hakkında yatırımcılara bilgi erişimini sağlamak amacıyla yapılmıştır. Belirlenen görevleri çözmek için, gözlem yöntemi, bilgisayar modelleme yöntemleri, ekonomik-matematiksel yöntemler uygulanmıştır. Araştırmanın teorik ve metodolojik temelleri uluslararası ekonomik ilişkiler ve sermaye transferi teorisi alanındaki önde gelen yabancı ve Rus ekonomistlerin eserleri olmuştur. Çalışmada, Rusya'nın yasama organları, Rusya Federasyonu Başkanı, Rusya Federasyonu Hükümeti Kararnameleri, Rusya Federasyonu yürütme organlarının kararları incelenmiştir. Tez araştırmasının veri tabanı aynı zamanda Rusya ve uluslararası organizasyonların istatistiki kaynakları, bilimsel, pratik, konferans ve seminer materyalleri ile arşiv verileri olmuştur. Bu çalışmanın amacı, bilimsel yenilik ve küreselleşme koşullarında Rus ekonomisine Yabancı Yatırım çekmek, uyuşmazlıkları çözmek için kamu politikalarının oluşumuna kavramsal yaklaşımlar geliştirmektir. Sistematik tedbirler arasinda yüksek teknoloji, doğrudan yabancı yatırımların ve devlet desteğinin dünya tecrübesi analizi, ülkenin dünyadaki jeoekonomik konumunun geliştirilmesi ve güçlendirilmesi, yenilikçi bir modele geçişi hızlandırmak için Rus ekonomisinin yüksek teknoloji sektörlerinde Uluslararası yatırımların çekilmesi için etkili mekanizmalar kurmak sayılabilir. Anahtar Kelimeler: Yabancı Sermaye, Türkiye Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Portföy Yatırımları, Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Yatırım İklimi.
  • Öğe
    Doğrudan yabancı yatırım politikaları ve hukuki dayanakları (Türkiye ve Özbekistan karşılaştırması)
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2016) Mırzayev, Bahrom; Özkan, Ömer
    Günümüzde, ister gelişmiş ister gelişmekte olsun, dünyadaki tüm devletler, iktisadi kalkınmayı hızlandırmak için doğrudan yabancı yatırımlara ihtiyaç duymaktadırlar. Bir ülkenin doğrudan yabancı yatırımını çekebilmesi için ise pek çok konuda elverişli yatırım ortamını iyileştirilmesine yönelik yatırım politikaları üretmeleri gerekmektedir. Böyle yatırım politikalarının geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi için ise, genel olarak, ev sahibi ülkeler tarafından yabancı yatırımları teşvik edici ve koruyucu hukuki düzenlemeler kabul edilmektedir. Türkiye, bu bağlamda gerçekleştirmiş olduğu köklü hukuki reformlar sonucunda dünyanın önde gelen yatırım merkezlerinden biri haline gelmiştir. Ancak, Özbekistan doğrudan yabancı yatırımlar konusunda istenilen düzeyin çok gerisinde kalmıştır. Dolaysıyla, bu çalışmanın amacı, Türkiye'de uygulanan doğrudan yabancı yatırım politikalarının tüm yönlerini hukuki açıdan inceleyerek Özbekistan için yabancı yatırımları çekme yollarının araştırılması olmuştur. Yapılan araştırmaya göre, Özbekistan için üç temel sonuca ulaşılmıştır. Öncelikle, doğrudan yabancı yatırımlara yönelik bürokratik izin ve onay işlemlerin mümkün olduğunca azaltılmaya çalışarak bilgilendirme sistemine geçilmesi zaruret teşkil etmektedir. İkinci olarak, yabancı sermayeli şirket kuruluş işlemlerinde uygulanan tüm sermaye kısıtlamalarının kaldırılması gerekmektedir. Son olarak da, döviz kontrollerine ilişkin kısıtlayıcı düzenlemelerin yeniden gözden geçirilerek ortaya çıkan çoklu döviz kuru sisteminin kaldırılması icap etmektedir.
  • Öğe
    Kuzey Buz Denizi'nde yaşanan güncel gelişmeler ve CMI'nin bu konudaki çalışmaları
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2017) Karasoy, Ceyhan; Lıght, Dıdem Algantürk
    Kutuplar, bulunduğu konum ve hassas yapısı nedeniyle hem ekonomik hem de coğrafik olarak tüm dünyayı etkilemektedir. Kuzey Buz Denizi'nde yaşanan gelişmeler sonrasında Kanada denetimindeki kuzeybatı geçişi (NWP) ve Rusya kontrolündeki kuzey geçişi (NSR) deniz ulaşımının önemi giderek artmaktadır. Öte yandan, etki ve önemi giderek artan bu bölgede, düzenlemeler gecikmeli olarak yapılmakta ve yetersiz kalmaktadır. CMI sorunlar oluşmadan ya da büyümeden gerekli çalışmaları yapmakta ve dikkatleri çekmektedir. Bu çalışmada Kuzey Kutbu ve Kuzey Buz Denizi incelenerek küresel ısınmanın ve artan insani faaliyetlerin bölge üzerindeki etkileri ve bu değişimin hukuki etkileri incelenmiştir. Bu çalışma, bölgenin uluslararası arenadaki konumu nedeniyle yapılacak her eylemin denetlenmesi ve sonuçlarının incelenmesi gerekliliğinden yola çıkarak, bölgedeki en önemli hukuki düzenlemeler olan Polar Code başta olmak üzere IMO'nun yapmış olduğu düzenlemeler, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku sözleşmesi ışığında sahil devlerinin hazırlamış olduğu kurallar incelenmiştir. Uluslararası hukuki gelişmeler ayrıca Türkiye'deki boğazların ve Kanal İstanbul Projesinin hukuki durumu için de emsal teşkil edebileceği için çalışma sonunda Kutuplardaki gelişmelerin Türkiye'ye olası etkisi incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, Kutuplar, Arktika, Kuzey Buz Denizi, Kanal İstanbul, Boğazlar, Küresel Isınma, Uluslararası Denizcilik Organizasyonu
  • Öğe
    Milletlerarası Özel Hukuk boyutuyla finansal kiralama sözleşmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Öz, Neslihan; Hatemi, Hüseyin
    Ticari faaliyetlerinin küreselleşmesi ile birlikte finansman sağlamak amacıyla klasik yöntemler yanında diğer yöntemler tercih edilmeye başlanmış, leasing ( finansal kiralama) bu yöntemlerden en çok tercih edilenler arasında yerini almıştır. Leasing, diğer finansman yöntemlerine göre daha az bedel ödenmesi, finansal kiralamaya konu olan varlıkların yurt içinde bulunmaması veya varlığın yurt dışında daha avantajlı olması gibi etkenler nedeniyle uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Bununla birlikte finansal kiralama sözleşmelerinin yabancılık unsuru içermesi kendi yapısı itibariyle karmaşık olan sözleşmenin daha da karmaşık hale gelmesine sebebiyet vermiştir. Ortaya çıkan sorunların çözümü de bu nedenle daha zor olmuştur. Yabancılık unsuru taşıyan finansal kiralama sözleşmelerinden ortaya çıkan uyuşmazlıklarda öncelikle sözleşmeye uygulanacak hukukun tespiti gerekir. Fakat, Türk Milletlerarası Özel Hukuk mevzuatında bu sözleşmelere uygulanacak hukuk konusunda, özel bir düzenleme yapılmamıştır. Ayrıca Türkiye, Uluslararası Finansal Kiralama İşlemleri Hakkında UNIDROIT Konvansiyonu'na (UNIDROIT Convention on International Financial Leasing) taraf değildir. Bu nedenle yabancılık unsuru taşıyan finansal kiralama sözleşmesine uygulanacak hukuku tespit ederken 5718 sayılı MÖHUK'un (Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında Kanun, bundan sonra MÖHUK olarak anılacaktır.) ilgili kanunlar ihtilafı kurallarının uygulanması gerekir. Bu sebeplerden dolayı, finansal kiralama sözleşmesinin genel kavramları, tarihsel gelişimi,sözleşmenin şartları, tarafların hak ve yükümlülükleri, sözleşmenin sona ermesi halleri ile bunların Türk Hukukunda düzenlenmesi ve son olarak milletlerarası finansal kiralama sözleşmesi ve milletlerarası hukuk açısından bu sözleşmelere uygulanacak hukukun tespiti çalışmamızda ayrı ayrı incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Milletlerarası finansal kiralama sözleşmesi, uygulanacak hukuk, finansal kiralama
  • Öğe
    Gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2020) Çelen, Salih; Hatemi, Hüseyin
    Gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi; yüklenicinin, arsa sahibinin teslim edeceği arsa üzerinde bağımsız bölümler inşa etmeyi ve bunları pazarlayıp arsa sahibinin verdiği temsil yetkisine dayanarak üçüncü kişilere satmayı üstlenmesine karşılık, arsa sahibinin de yükleniciye, satış yetkisi vermeyi ve yapacağı bağımsız bölümlerin üçüncü kişilere satışından elde edilen geliri yüklenici ile paylaşmayı üstlendiği sözleşmedir. Gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi; eser, satış, vekâlet ve ortaklık sözleşmelerinin birer unsurundan oluşan isimsiz karma bir sözleşmedir. Arsa sahibi ile yüklenici arasında yapılan gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin geçerliliği, özel hukuk kişileri, yani gerçek kişilerle özel hukuk tüzel kişileri arasında resmi şekle, kamu kurum ve kuruluşları arasında ya da taraflardan biri kamu kurum ve kuruluşu, diğer taraf özel hukuk kişisi olması durumunda yazılı şekle bağlıdır. Sözleşmenin tarafları yalnız kârı değil, tüm geliri paylaşmayı üstlenmektedir. Bu nedenle gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi, adi ortaklık sözleşmesi değildir. Bu sözleşmenin çeşitli türleri bulunmaktadır. Bunlardan birinde yüklenici, arsa sahibine asgari gelir vaadinde bulunur. Sözleşmede bu yükümlülüğün bulunması ile yüklenici, riskin büyük bölümünü yüklenir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin aksine bu sözleşmede taraflar, bağımsız bölümlerin mülkiyetini paylaşmazlar. Taraflar yalnızca bağımsız bölümlerin satışından elde edilen gelirleri paylaşmayı üstlenirler. Anahtar kelimeler: Gelir paylaşmalı inşaat sözleşmesi, eser sözleşmesi, arsa sahibi, yüklenici, adi ortaklık, satış vaadi sözleşmesi
  • Öğe
    Türkiye'nin uluslararası ticaretiyle ilgili mevzuatı çerçevesinde ikili ve çok taraflı sözleşmelerin incelenmesi ve değerlendirilmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Ak, Sener; Adıgüzel, Muhittin
    Dünya Ticaret Örgütü(DTÖ) Serbest Ticaret Anlaşmalarının (STA) temelini oluşturmaktadır. DTÖ'nün nihai amacı üye ülkelerin ekonomik ve ticaret alanında ki ilişkilerini güçlendirerek sürekliliğini sağlamaktır. DTÖ'nün temeli 1947 yılında imzalanan Tarifeler ve Ticaret Genel Antlaşmasına (GATT) dayanmaktadır. Bu antlaşmanın temel hedefi üye ülkelerin birbirleri arasında ki ticareti yaygınlaştırıp artmasını sağlamaktır. Ancak DTÖ düzenlemelerinin günümüz gereksinimlerini karşılamada yetersiz kalması ve devletlerin; yaptıkları çok taraflı ticaret düzenin yeni pazar açılımları konusunda yetersiz kalması ,ülkelerin ikili ve çok taraflı bölgesel anlaşmalar yapmaya yöneltmiştir. Bu antlaşmalar gerek politik gerek ekonomik gerekse de Gümrük Birliği gibi etmenlerle ilişkili olup ülkelerin nihai hedefleri olan ticaretin sürekliliğini ve gelişmesini sağlamak için ikili STA'lar imzalanmıştır. Türkiye'nin de dış ticaretini arttırmak için gerek bölgesel gerekse ürün bazlı olmak üzere bir çok STA imzalamış birliklere üye olmuştur. Bu çalışmada Türkiye'nin yapmış olduğu tüm STA'ları inceleyerek Türkiye'nin dış ticaret hacmine etkilerini değerlendireceğim. Anahtar Kelimeler: Dünya Ticaret Örgütü, Serbest Ticaret Anlaşması, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması(GATT), Gümrük Birliği, Dış Ticaret
  • Öğe
    Uluslararası Hukukta ve Türkiye'de eğitim hakkı
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2016) Adıgüzel, Selminaz; Özkan, Ömer; Hatemi, Hüseyin
    Bu çalışmada eğitim hakkı, Uluslararası hukuk ve Türk Hukukundaki düzenlemeler çerçevesinde incelenmiştir. Eğitim ve eğitim hakkı kavramlarının ne anlama geldiği ifade edilmiş, daha sonra uluslararası düzenlemelerde ve özellikle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (madde 26), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne Ek 1. Protokol'ün 2. maddesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (madde 13 ve 14) kapsamına eğitim hakkının ne şekilde düzenlendiği ve sınırları incelenmiştir. Sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda eğitim hakkı anlatılmaya çalışılmıştır. Bu tezin amacı rluslararası hukukta, Türk hukukunda eğitim hakkının içeriğini ve devletlerin ilgili ödevlerini açıklamaktır. Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından kabul edilen uluslararası sözleşmeler ile Birleşmiş Milletler (BM) uzmanlık örgütlerinin ortaya koyduğu belge ve çalışmalarda eğitim hakkının, haklarını kullanma yönünden dezavantajlı kabul edilen kişi ve gruplara özgü içerik ve anlamı da belirlenmiş engellilerin, azınlıkların, çocukların eğitim hakkı, insan hakları belgelerinin konusu olmuştur.
  • Öğe
    Avrupa Birliği eşleştirme projelerinin işleyişi ve Türk hukuk sistemine katkıları
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2016) Keleş, Ahmet; Özkan, Ömer
    AB'nin yeni üye devletleri kabulü sürecinde 1998 yılında uygulamaya koyduğu bir yakınsama aracıda eşleştirme mekanizmasıdır. Başladığı zamandan bu güne aday ülkelerin yakınsanması kapsamında 1300'ün üzerinde proje gerçekleştirilmiştir. Bu projeler sayesinde aday ülkelerin idari ve adli sistemleri amaçlar doğrultusunda yeniden yapılandırılmıştır. Böylelikle topluluk mevzuatının uygulanabilirlik kapasitesi artırılmış ve Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) kapsamında, tüm sektörlerde kurumsal yapıları güçlendirmek için bu programlar kullanılmıştır. Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB)'ne üyelik sürecinde AB müktesebatına uyum sağlaması, bu kapsamda AB tarafından verilen Katılım Ortaklığı Belgesi ve Türkiye tarafından hazırlanan Ulusal Programda yer alan yükümlülükleri yerine getirmesini kolaylaştırmak maksadıyla AB tarafından çeşitli fonlar 17 Aralık 2001'den itibaren Türkiye'nin kullanımına açılmıştır. Araştırmamızda birinci bölümünde AB'nin aday ülkeleri yakınsama yaklaşımını ikinci bölümünde AB Fonları ile bu fonların kullanım çerçevesi, üçüncü bölümünde eşeleştime projelerinde bilinmesi gereken hususlar, dördüncü bölümde hukuki mevzuat incelemesi, beşinci bölümde kurumların proje yönetim teşkilatlanmaları, altıncı bölümde projelerin üst yönetici onayının alınması süreci, yedinci bölümde proje fişinin hazırlanamsı, sekizinci bölümde proje yönetim süreci, dokuzuncu bölümde proje sözleşmesinin çerçevesi, onuncu bölümde kullanılan yazışma örnekleri, onbirinci bölümde örnek bir AB projesinin incelenmesi, onikinci bölümde AB projeleriyle Türk Hukuk Sisteminde Uygulayıcı konumda bulunan kurumlara sağlanan katkılar ele alınmıştır.
  • Öğe
    Dış ticarette yeni ödeme şekli banka ödeme yükümlülüğü BPO-etkinlik analizi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2017) Bayram, Orkun; Arslan, İsmet Kahraman; Gerni, Cevat
    Küreselleşme sayesinde sınır ötesi ticaretin hacmi giderek artmaktadır. Uluslararası ticarette kullanılan geleneksel ödeme şekilleri (akreditif, mal mukabili, peşin ödeme vb.) taraflara aynı anda hem ödeme garantisi hem de işlem süreçlerinin hızlı ve basit bir şekilde yapılması olanağını sunamamaktadır. Dijitalleşmenin çok hızlı bir şekilde yayıldığı günümüzde, sınır ötesi ticaretin teknolojik bir tabanda, hızlı, basit ve ödeme garantisi altında yapılma zorunluluğu doğmuştur. Milletler arası Ticaret Odası, dünya ticaret hacminin giderek artmasına rağmen akreditif işlem hacminde bir artış olmamasından, hatta giderek pazar payını kaybediyor olmasından rahatsızlık duymaya başlamıştır. Diğer yandan, sınır ticaretinin ağırlıklı olarak açık hesap işlemleri üzerinden gerçekleşiyor olması ve bankaların bu pastadan yeterince pay alamıyor olması, bankaları, Milletler Arası Ticaret Odasını ve SWIFT Şirketini bir araya getirerek yeni bir ürün tasarlamalarına neden olmuştur. BPO (The Bank Payment Obligation), 2013 yılında Milletlerarası Ticaret Odasının, BPO için yayınladığı bir örnek kurallardan sonra (URBPO 750E) uygulama alanı bulan, akreditif işlemlerinin ödeme garantisi ile mal mukabili işlemlerin hız ve basit işlem süreçlerini, fiziki evrak ibrazı olmadan, veri setlerinin bilgisayar ortamında eşleştirme yazılımları aracılığı kontrol edildiği yeni ödeme şeklidir. BPO, sınır ötesi ticaretin %80+ kısmına hitap etmesine rağmen hâlihazırda kullanılmamaktadır. BPO'nun neden kullanılmadığının sorusuna cevap bulabilmek amacı ile hem bankalar hem de firmalar ile derinlemesine mülakat tekniği ile görüşmeler yapılmıştır. Mülakatlar sonucunda, bankaların BPO hakkında detay bilgi sahibi olmasına rağmen, kullanım oranının artmamasından dolayı çoğunun alt yapı çalışmalarını tamamlamadığı ve şirketlere BPO ile ilgili bilgilendirme yapılmadığı tespit edilmiştir. Diğer yandan bankaların bu ürünü piyasaya sürmekte geç kalma korkusu yaşadıkları da görülmüştür. Anahtar Kelimeler: BPO, Banka Ödeme Yükümlüğü, Akreditif, Blockchain, TMA
  • Öğe
    Uluslararası ticarette kripto paralara devletlerin bakış açısı: Avrupa Birliği örneği
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Ekiz, Aslı Tuğba; Çetin, Güldenur
    İnsanlık tarihi boyunca çağın koşullarına göre şekillenen para, teknolojik gelişmelerle birlikte çok kez değişime uğramıştır. Bu değişim sürecinde finansal teknolojinin getirmiş olduğu son yenilik, paranın dijitalleşmesi ile ortaya çıkan kripto paralardır. Paranın dijitalleşmesi ile dolaşım hızı azalan para, kripto varlıkların küresel alanda yaygınlaşmasını sağlamıştır. Kripto varlıkların yaratılmasının altında yatan blok zincir teknolojisinin banka gibi finansal aracı kuruluşları etkisiz hale getirmesi ve transfer ücretlerinin küçük tutarlarla gerçekleştirmesi, ticari alanda önemini gitgide arttırmaktadır. Ancak kripto varlıkların henüz yasal bir dayanağının olmaması nedeniyle ülkeler bu varlıklara karşı şüphe ile yaklaşmakta ve kripto varlıkların düzenlenmesi konusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Bu sebeple söz konusu çalışmada, her geçen gün artan işlem hacimleri nedeniyle kripto varlıklar konusu incelenerek; kripto varlıkların doğuşu, düzenlenmesi, altında yatan blok zincir teknolojisi, uluslararası ticarette kullanımı ve gelecek beklentilerine yönelik araştırma yapılmıştır. Ayrıca başta Türkiye olma üzere Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, El Salvador, Çin, Japonya, Rusya, İngiltere, İsviçre gibi ülkeler seçilerek kripto varlıklar hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir. İlaveten Türkiye'de ve dünyada etkili olan düzenleyici kuruluşların kripto varlıklar ile ilgili düzenleme çalışmaları incelenmiştir. Son olarak Avrupa Birliği üye ülkelerinin kripto varlıklar hakkındaki yaklaşımı üzerinde durulmuştur.
  • Öğe
    Almanya'nın tarihi, Avrupa Birliği içindeki rolü ve diğer birlik ülkelerine siyasal ve ekonomik etkisi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2020) Felekoğlu, Huriye; Oğurlu, Yücel
    Bu çalışma, Almanya Federal Cumhuriyetinin geçmişten bugüne yaşadığı tarihsel oluşumu, Orta Avrupa' da yer alan jeopolitik konumu ile doğu ve batı arasındaki geliştirdiği stratejiler, uyguladığı politikalar, diğer Avrupa ülkeleri ile olan ilişkileri, ekonomik stratejileri, Avrupa Birliğine giden süreçte oynadığı etkin rol ve ülkesindeki ırkçı radikal hareketlerin dünya savaşları sonucunda zayıflaması ile bugün dev ekonomiye dönüşümünü sağlayan sanayi yapılandırması adımlarının atılması süreçlerini incelemiştir. Almanya'nın bugün Avrupa Birliği içindeki etkin ve yetkin rolü, Birliğin politikalarını şekillendirmedeki aldığı kararlar ve diğer birlik ülkeleri üzerindeki etkisi, Dünya ekonomisindeki ticaret hacmi, Avrupa Birliği'nin hedefleri için izleyebileceği stratejiler ve Birliğin geleceğine dair olası izleyeceği yol değerlendirilmiştir. Birinci bölümde, Almanya Tarihi, Ortaçağ'dan bugüne ele alınmıştır. İkinci Bölümde, Almanya etkisinde oluşan Avrupa Jeopolitiği, Avrupa Birliği oluşum süreçleri, amaçları, hedeflerinden bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde, Almanya'nın dünyadaki konumu, ekonomisi, Avrupa Birliğini şekillendirmede olası izleyeceği roller tartışılmıştır.
  • Öğe
    Viyana satım sözleşmesi uyarınca teslim borcu
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2017) Davarcı, Atakan Adem; Hatemi, Hüseyin
    CISG, yeknesak satım hukuku oluşturma çabasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. CISG'in temelini satım sözleşmesi oluşturur. Satım sözleşmesi insanların mal alımını sağlayarak ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayan bir sözleşmedir. Satım hukukunun temelini satım sözleşmesi oluşturmaktadır. Satım sözleşmeleri tarafların mal ve satım bedeli üzerinde anlaşmaları ile kurulur. Satım sözleşmesinde satıcının asıl borcu ise sözleşmeye konu malın teslimidir. Malın doğru yer ve zamanda teslim edilmesi ve teslim edilen malın sözleşmeye uygun olması konuları teslimin en önemli unsurlarıdır. Malın sözleşmeye uygun olmaması veya sözleşmeye uygun yer ve zamanda teslim edilmemesi satıcının sözleşmeye aykırı davrandığını gösterir. Sözleşmeye aykırılığın tespiti, aykırılığın derecesine göre alıcıya bazı haklar tanımaktadır. Bu çalışma, hem teslim borcunun içeriğini hem de teslim borcu açısından sözleşmeye aykırılığı ayrıntılı olarak ele almaktadır.
  • Öğe
    Milletlerarası tahkime tabi uyuşmazlıklarda Türk mahkemelerinin geçici hukuki koruma kararı verme konusunda görev ve yetkisi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Çağlar, Erdem; Malkoç, Ebru Şensöz
    Dünya ticaret sisteminin gittikçe globalleştiği günümüzde ticari ilişkiler tam anlamıyla küreselleşmiş durumdadır. Aynı kıtada dahi yer almayan şirketler küresel sistem içerisinde birbirleriyle ticari ilişkiler kurmaktadırlar. Gelişen milletlerarası ticari ilişkilerin bir sonucu olarak ticari uyuşmazlıklar da milletlerarası nitelik kazanmaktadır. Geleneksel yargı sistemlerinin küresel ticaret sistemine yeterli gelmediği noktada tahkim yargılaması taşıdığı avantajlar ile giderek daha çok tercih edilmektedir. Zira tahkim yargılaması devlet yargısına nazaran; tarafsız, hızlı, gizli ve alınan kararların uzman hakemlerce verilmesi sebebiyle de daha tatmin edici sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Milletlerarası tahkimin giderek artan önemi de bu ticari ilişkilerden pay almak isteyen devletlerin tahkim düzenlemelerine ağırlık vermesi sonucunu doğurmaktadır. Dünya ticaret sistemi içerisinde en büyük yirmi ekonomi arasında bulunan ve coğrafi konumu itibari ile ticari geçiş noktaları üzerinde bulunan Türkiye için de tahkim yargılamasının gelişmesi bir zorunluluk olarak göze çarpmaktadır. Tahkim yargılamaları ve klasik yargılama içerisinde, basit anlamıyla, dava konusu şeyin korunması ve çıkacak hükmün anlam ifade etmesi bakımından geçici hukuki koruma tedbirleri büyük önem arz etmektedir. Çalışmamız içerisinde evvela tahkim kavramı genel hatları ile aktarılmaya çalışılmıştır. Sonrasında tahkimde geçici hukuki koruma tedbirlerinin önemi, şartları ve çeşitleri ortaya konmuştur. Son olarak ise hakemler ve mahkemeler tarafından tahkim yargılaması içerisinde geçici hukuki koruma kararı verilmesinin Türk hukuk mevzuatı çerçevesinde kıstasları üzerine açıklamalar yapılmıştır. Milletlerarası tahkim yargılaması kapsamında ihtiyati tedbir talepleri yönünden Türk mahkemelerinin yetkisi tartışması ise doktrin ve uygulama örnekleri üzerinden aktarılmaya çalışılmıştır. Milletlerarası tahkime tabi bir uyuşmazlıkta 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 390'ın mahkemelerce ihtiyati tedbir kararı alınmasını engellediği meselesi çalışmanın özünü teşkil etmektedir. Doktrince ortaya atılan çözüm önerileri sonrasında ise tarafımızdan getirilen çözüm önerisi ile çalışmamız sonlanmıştır.