İTÜSBD, Cilt 11, Sayı 22, Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 19 / 19
  • Öğe
    Mavi Marmara olayının uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Reçber, Sercan; Öğüt, Selman
    Uluslararası hukuk açısından Mavi Marmara gemisine yapılan müdahaleyi konu alan bu çalışma soru ve cevaplardan oluşan bir pratik çalışma şeklinde hazırlanmıştır. Çalışmanın temel tezini İsrail güçlerince Mavi Marmara gemisine yapılan müdahalenin uluslararası sorumluluk hukuku anlamında haksız fiil kapsamında değerlendirilmesi oluşturmaktadır. Bu bağlamda, yapılan müdahale uluslararası hukuk açısından BM Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun örf ve adet hukuku kurallarını yansıtan “Uluslararası Haksız Fiilden Ötürü Devletin Uluslararası Sorumluluğu’na” ilişkin maddeleri kapsamında incelenmiştir. Haksız fiil boyutu ve ablukanın uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi konusunda da Birleşmiş Milletlerin konuya ilişkin çeşitli tarihlerde yayınlamış olduğu raporlardan yararlanılmıştır. Bütün bu veriler ışığında yapılan müdahalenin mevcut uluslararası hukuk kuralları açısından bir ihlal olduğu ileri sürülebilir.
  • Öğe
    Uluslararası hukuk komisyonu çalışmaları çerçevesinde uluslararası andlaşmalara getirilen çekincelere ilişkin hukuki rejim
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Özturanlı, Beyza
    Çok taraflı andlaşmalar, hem uluslararası hukukun bir kaynağını, hem de devletlerarası ilişkilerin temelini teşkil etmektedir. Devletlerin, aralarındaki hak ve yükümlülükler üzerinde anlaşması, uluslararası alanda uyuşmazlıkların çıkması ihtimalini de en aza indirmektedir. Devletlere, andlaşmalara taraf olmalarını kolaylaştırmak amacıyla tanınan imkanlardan biri de andlaşmalara getirebilecekleri çekincelerdir. 1969 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, andlaşmalara getirilen çekinceler meselesini düzenlemekle birlikte, uluslararası andlaşmaların sayısının hızla arttığı günümüzde, uygulamada ortaya çıkan bir takım sorunlara cevap verememektedir. Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu, konuyu kodifiye etmek üzere ele almış ve çekincelere ilişkin hukuki rejimi, daha ayrıntılı değerlendirerek büyük ölçüde açıklığa kavuşturmuştur. Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun çalışmaları, çekince meselesinin özellikle önem arz ettiği andlaşma hükümleri söz konusu olduğunda, andlaşmaların bütünlüğünün korunması ve devletlerin böyle andlaşmalara taraf olmalarının teşvik edilmesi bakımından önemlidir.
  • Öğe
    Birleşik Krallık’ta organize suçlar ve terörizmle mücadeleye ilişkin gelişmeler ve yasal düzenlemeler
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Kul, Muhammet Celal
    Bu çalışmada organize suç ve terörizm bazen aynı şeyi ifade etmeleri yahut çok yakından ilişkili olmaları sebebiyle bu çalışmada ele alınmışlardır. En önemli gündem maddelerinden birini “milli güvenlik” olarak koruyan Birleşik Krallık, hem terörizmle hem de organize suçla mücadelede çok şeyler yapmıştır. Biz bu çalışmada, sözü edilen önemli suçlarla mücadelede nelerin yapıldığını, hangi ajansların kurulup ne kapsamda faaliyet gösterdiğini, hangi yasal düzenlemelerin yapıldığını ve hangi metinlerin yasama organının onayından geçirildiğini ele aldık.
  • Öğe
    Türkiye’nin taraf olduğu bazı milletlerarası sözleşmeler çerçevesinde doğrudan tanıma usulü
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Şensöz, Ebru
    Yabancı adli ve idari makam kararlarının tanınması bakımından 5718 sayılı MÖHUK ile Türkiye’nin taraf olduğu iki ve çok taraflı milletlerarası sözleşmeler tanıma usulleri bakımından incelenmiştir. 5718 sayılı MÖHUK ve Türkiye’nin taraf olduğu iki ve çok taraflı milletlerarası sözleşmeler çerçevesinde, Türk hukukunda yabancı mahkeme kararlarının tanınması bakımından üç ayrı tanıma usulü bulunduğu tespit edilmiştir. Bunlardan ikisi, “Türk Mahkemesinde Bağımsız Bir Tanıma Davası Açılması” ve “Türk Mahkemesinde Görülmekte Olan Bir Dava İçinde Tanıma Talep Edilmesi” 5718 sayılı MÖHUK m. 58 hükmünde kabul edilen tanıma usulleridir. Türkiye’nin taraf olduğu iki ve çok taraflı milletlerarası sözleşmeler incelendiğinde, bunların çoğunda, MÖHUK’nda kabul edilen tanıma usullerine atıf yapıldığı ve ayrı bir tanıma usulü kabul edilmediği; bazılarında ise, yabancı kararın, tanıma şartları bakımından incelenmeksizin ve tanıma kararı verilmesine gerek olmaksızın Türkiye’de kendiliğinden hüküm ve sonuçlarını doğurması, başka bir ifadeyle, Türkiye’de doğrudan kesin hüküm veya kesin delil etkisine sahip olmasının kabul edildiği tespit edilmektedir. Bu usul, çalışmamızda “Doğrudan Tanıma Usulü” olarak adlandırılmakta ve Türkiye’nin taraf olduğu bazı iki ve çok taraflı milletlerarası sözleşmeler çerçevesinde”Doğrudan Tanıma”nın yeni bir tanıma usulü olarak Türk hukukunda yerini aldığı tespit edilmektedir.
  • Öğe
    6284 sayılı “ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun”un değerlendirilmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Özbilen, Arif Barış; Soygüt Arslan, Mualla Buket
    Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet toplumumuzda en önemli sorunlardandır. Sorunun ve çözümünün siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, coğrafi ve eğitsel birçok boyutu bulunmaktadır. Bu çalışmada, bu çok boyutlu soruna hukuksal bir yaklaşımla, 8.3.2012 tarihinde yasama organınca kabul edilen 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ele alınmaktadır. Kanun, “Avrupa Konseyi Kadına Karşı ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Bunun Önlenmesi Sözleşmesi” ile mevzuatımızdaki hükümler bakımından karşılıklı olarak incelenmektedir.
  • Öğe
    Kan bağışı sözleşmesinin hukukî niteliği
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Özbilen, Arif Barış
    Hasta insanların tedavi edilmelerinin ve birçok bilimsel araştırma ve deneyin gerçekleştirilmesinin sağlanması bakımından insan kanına büyük ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaç, uygulamada “kan bağışı sözleşmesi” olarak isimlendirilen bir sözleşmenin yapılmasına sebebiyet vermektedir. Kan bağışı sözleşmesi ile gönüllü verici, kendi vücudundan alınacak olan kanın, kan bankası ya da araştırma kuruluşu tarafından belli bir amaç doğrultusunda kullanılmasına izin vererek, kan üzerinde sahip olduğu hakkı bu kuruluşa devretme borcu altına girmekte; kan bankası ya da araştırma kuruluşu ise, bu borcun ifa edilmesi neticesinde, kan üzerinde, doğrudan doğruya hâkimiyet sağlayabildiği ve herkese karşı ileri sürebildiği bir hakka sahip olmaktadır. Kan bağışının ortaya koyduğu tıbbî ve hukukî meseleler, kan bağışı sözleşmesinin hukuken nitelendirilmesi sayesinde çözüme kavuşturulabilecektir.
  • Öğe
    Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiye usulü
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Rüzgaresen, Cumhur; Erdem, Murat
    Türk hukuk sisteminde terekenin tasfiyesi için, Medenî Kanun ve İcra ve İflâs Kanunu’na göre olmak üzere iki prosedür mevcuttur. Bu çalışmada terekenin iflâs hükümlerine göre tasfiye edilme usulü, bu tasfiyenin hüküm ve sonuçları üzerinde durulacaktır. Terekenin iflâs hükümlerine göre tasfiye edilmesi, mirasın en yakın yasal mirasçılar tarafından açıkça reddedilmiş olması ile mirasbırakanın borca batık olması halinde mümkündür. Türk İcra ve İflas Kanunu’nun 180 inci maddesinde terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde 8 inci babdaki hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Ancak bu çalışmada, İcra ve İflâs Kanunu’nun 8 inci babında tasfiyeyi düzenleyen tüm konular değil, sadece terekenin tasfiyesi bakımından hususiyet arzeden konular üzerinde durulmuştur.
  • Öğe
    Yüksek Öğretim Kanunu’nun 35’inci maddesi’nin uygulanma biçimi ve bu madde nedeniyle açılan davalar
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Rüzgaresen, Cumhur
    Türkiye’de, lisansüstü eğitim imkânları olmayan üniversiteler, araştırma görevlilerini mecburi hizmet karşılığında master ve doktora eğitimini yapmaları için, başka üniversitelere göndermektedirler. Bu mecburi hizmetin dayanağı olarak gösterilen Yüksek Öğretim Kanunu’nun 35 inci maddesi, Devlet Memurları Kanunu’nda mecburi hizmeti düzenleyen Ek 35 inci madde ile çelişki oluşturmaktadır. Bu nedenle çok sayıda dava açılmaktadır. Bu çalışmada, mahkeme kararları, Yüksek Öğretim Kanunu’nun 35 inci maddesinin uygulanma biçimi, bu sebeple yapılan işlemlerin hukuka uygunluğu ve sözkonusu maddenin diğer kanuni düzenlemeler ile ilgisi üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu konuda adli ve idari yargıda açılan davalar da inceleme konusu yapılmıştır.
  • Öğe
    Incoterms 2010 (ICC rules for the use of domestic and international trade terms)
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Caner, Oğuz
    16 Ekim 2010 tarihinde ICC tarafından INCOTERMS’in yeni ve güncel edisyonu kabul edildi. Yürürlük tarihi olarak da 1 Ocak 2011 tarihi belirlenen bu kurallar dünya üzerine yaygın bir kullanım alanı bulmaktadırlar. 2010 metninde dört kural çıkarılıp iki kural eklenerek kural sayısı 11’e indirilmiştir. Güncel ticari uygulamaları yansıtması dolayısıyla INCOTERMS genel kabul görmüş bir yapıya sahiptir. Yeni edisyonun uygulama alanı da genişletilerek uluslararası ve ulusal uygulama kabiliyetine kavuşturulmuştur. Ticari uygulaması genişleyen zincirleme satımlarla ilgili olarak “yüklenmiş malların” satımına ek olarak “yüklenmiş malı temin etme” yükümlülüğü de yeni metne eklenmiştir.
  • Öğe
    6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca sigorta ettirenin prim ödeme borcu
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Aral Eldeleklioğlu, İrem
    Sigorta sözleşmesi karşılıklı taahhütleri havi bir sözleşme olduğundan, sigorta ettirenin prim ödeme borcu, sigortacının üstlenmiş bulunduğu sigorta himayesi sağlama borcunun karşılığıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun TTK.m.1401 hükmü, sigorta sözleşmesini tanımlarken sigortacının sigorta himayesi sunma edimini “bir prim karşılığında” üstlenmiş olacağını öngörmektedir. 6102 sayılı kanun ile prim ödeme borcunun kapsamına ilişkin olarak önemli değişiklikler yapılmış ve yeni düzenlemeler getirilmiştir. Sigorta ettirenin prim ödeme borcu 6102 sayılı TTK’nın 1430 ila 1434 hükümleri arasında primin ödenme zamanı, ödenme yeri, indirilmesi ve ödenmemesinin sonuçlarını kapsar şekilde düzenlenmektedir. Çalışmada sigorta sözleşmelerinde prime bağlı -özellikle temerrüt açısından- sıklıkla yaşanan sorunların giderilmesinde çok yararlı olacağına inanılan bu olumlu ve yeni düzenlemeler değerlendirilmektedir.
  • Öğe
    İş hukukunda özürlülük, sendika üyeliği ve yaş açısından ayrımcılık yasağı
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Zeytinoğlu, Emin
    Bu incelememizde, ayrımcılığın iş yaşamına yansıması, bilhassa özürlü çalışanlar, sendikalılar ve genç-yaşlı çalışanlar üzerine yaptığı etki ve ayrımcılığa tabi tutulanların korunmasının nasıl gerçekleştirileceği incelenecektir.
  • Öğe
    Çalışma barışına katkısı olabilecek bir sistem: esneklik
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Zeytinoğlu, Emin
    Çalışma yaşamının en önemli iki faktörü olan işçi ve işverenin arasında, bilhassa ekonomik açıdan, çok önemli farklılıklar bulunduğu yadsınamaz bir gerçektir. İşverenin üstünlüğü, İş Hukukunun özel kuralları ile giderilmeye çalışılmaktadır. Ancak işçiyi koruyucu hükümler, bazen ticari işletmeleri zor duruma düşürecek bir görünüm alabilmektedir. Bu durumda yeni yatırım yapma veya yatırımları genişletme imkanı işverenin elinden alınmakta, yeni işyerlerinin açılmaması nedeniyle de, dolaylı olsa da işçiler zarara uğramaktadırlar. İki taraf arasındaki menfaat dengesini sağlayabilecek çalışma türlerinin belki de en önemlisi, esnek çalışmadır. Esnek çalışmaların, taraflar arasında dengeleyici rol oynamasından dolayı iş hukuk sistemi içinde daha fazla yer almasının tarafların yararına olduğu kanısındayız.
  • Öğe
    6098 sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu’na göre internet üzerinden sözleşmelerin kurulması
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Şeker, Muzaffer
    Çalışmada Yeni Borçlar Kanunu kapsamında elektronik ticaretin altyapısını oluşturan internet üzerinden sözleşmelerin kurulması ile ilgili konular ve Yeni Borçlar Kanununun getirmiş olduğu yeniliklerin ve değişikliklerin internet üzerinden sözleşmelerin kurulmasına etkileri ayrıntılı olarak incelenecektir.
  • Öğe
    Merger of joint stock companies according to the new Turkish commercial code
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Yıldız, Şükrü
    Birleşme ekonomik güçlerin bir araya gelerek mevcut ya da yeni bir şirket çatısı altında güçlerini birleştirmelerini ifade eder. 6102 sayılı yeni TTK, kaynağını İsviçre Birleştirme Kanunundan ve AB 78/855/ECC sayılı şirketler Hukuku 3. Konsey Yönergesinin birleşmeye dair hükümlerinden alan yeni bir birleşme düzeni oluşturmuştur. Bir anonim şirket birleşmesinden söz edebilmek için en az iki (anonim) şirketin bulunması zorunludur. Birleşmede bu iki şirketin malvarlığının birleşmesi ve devrolunan şirketin ortaklarına devralan şirketin paylarının değiş tokuş oranına göre kendiliğinden iktisap edilmesinin mecburi olması durumu söz konusudur. Böylece birleşmede malvarlığı birleşmesi ile birlikte ortaklar birleşmesi de sağlanarak pay sahipliğinin devamlılığı ilkesi güvence altına alınmış olmaktadır. Yeni kanun bu ilkeye ayrılma akçesi başlığı altında, m.141’de istisna da getirmiştir. Diğer yandan birleşme tasfiyesiz sona erme ve külli halefiyet ilkesine göre gerçekleştirilir. Yeni TTK’da tasfiyesiz sona ermenin alacaklıları ve ortakları mağdur etmemesi için, inceleme hakkı ve alacakların teminat altına alınması gibi, özel hükümler öngörülmüştür. Birleşmenin külli halefiyet ilkesine göre gerçekleşmesinin anlamı ise, şirketin bütün aktif ve pasiflerinin, malvarlığı ve işletmelerinin bir bütün halinde kendiliğinden ve başka hiçbir işleme gerek olmaksızın devralan ya da yeni kurulan şirkete geçmesidir.
  • Öğe
    Eski ve yeni ceza yasalarımız çerçevesinde “edimin ifasına fesat karıştırma” suçları bağlamında zamanaşımı ve lehe yasanın belirlenmesi sorunları
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) İçel, Kayıhan
    Makalemizde,5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanununun 236. Maddesinde düzenlenmiş bulunan “Edimin İfasına Fesat Karıştırma Suçunu” nun 765 sayılı eski ceza yasasında ne şekilde düzenlendiği araştırılarak, bu suç yönünden hangi yasanın sanıkların lehine olduğu konusu üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda, lehe yasanın belirlenmesindeki esaslar ve zamanaşımı hükümlerinin bu konuya etkisi ele alınarak incelenmiştir. Makalemizde konular Yargıtay’ın yeni kararlarından örnekler verilerek açıklanmıştır.
  • Öğe
    Çocukların temel haklarının anayasal garantisi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Gören, Zafer
    Çocuk haklarına açıkça Anayasada yer verilmesi, onların toplumumuzun eşit haklara sahip bireyleri olarak değerlendirildiğinin ifadesidir. Çocuklara kendilerine özgü önemli temel hakları garantileyen bir Anayasa onların, devletin ve toplumun gelecekteki taşıyıcıları oldukları bilincini açığa vurmaktadır. Bu aynı zamanda, çocukların haklarının korunması konusundaki toplumsal bilincin sağlamlaştırılmasına da elverişlidir. Böylece çocuğun durumu, hem devlet, hem bir uyuşmazlık durumunda anne baba karşısında güçlenecek ve kararlar bugüne kadar olduğundan daha fazla çocuğun mutluluğuna yönlendirilmiş olacaktır. Türkiye’nin de toplumun mutluluğu için çocuk haklarını Anayasa hukuksal açıdan ne kadar yüksek bir basamakta değerlendirdiği uluslararası boyutta belgelendirilmiş olacaktır. Tarafı olduğumuz Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin beklentilerini Anayasamız karşılamamaktadır. Çocuğun temel hak taşıyıcısı ve hukuk süjesi olduğu, yani bağımsız bir kişilik olarak tanınması Anayasada dile getirilmemiştir.
  • Öğe
    Müzakereci demokrasi ve sınırları
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Erdoğan, Mustafa
    Bu makalede demokrasi teorisinde son zamanlarda baskın bir tema haline gelen “müzakereci demokrasi” eleştirel bir bakışla ele alınmaktadır. Özellikle, arka planında Habermas’ın “iletişimsel eylem” kuramı bulunan müzakereci demokrasi anlayışı açıklandıktan sonra, bu teorinin usuli ve epistemolojik öncüllerinden kaynaklanan sınırları üstünde odaklanılmaktadır. Makale, müzakereci demokrasinin merkezi kavramı olan “kamusal müzakere”nin demokratik ideal açısından değerini takdir etmekle beraber, bu noktanın müzakereci demokrasiyi başlı başına veya alternatif bir demokrasi teorisi olarak görmek için yeterli olmadığı vurgusuyla sona ermektedir.
  • Öğe
    Tacirler, Yeni Türk Ticaret Kanunu ve vergi ödevi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Batırel, Ömer Faruk
    Bu yazının amacı; ticari defterlerin tutulması ve mali tabloların düzenlenmesi konusundaki hükümleri 1.1.2013 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) ticari defterler, mali tablolar ve değerleme konusunda Vergi Usul Kanununa (VUK) üstünlük taşıyacak şekilde tacir vergi mükelleflerinin ödevleri ile ilgili bağlayıcı bir düzenleme getirip getirmediğini araştırmak ve sorgulamaktır. Vergi hukukumuz; ticari defterler, vesikalar ve değerleme konusunda özel hükümler tesis ettiği için daha önceki Türk Ticaret Kanunu ilişkisinde olduğu gibi bu konularda tacirler için gene Vergi Usul Kanunu hükümleri geçerli olacaktır. Bu yoruma göre ticari defterler, vesikalar, mali tablolar ve değerleme konularında vergisel düzenlemelerin esas olacağı kanaatindeyiz. 6102 sayılı yasa özellikle muhasebe standartları konusunda yasa ile düzenlemesi gereken kural ve yasakları düzenleyici ve denetleyici bir kurum olan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumuna verilmiş görünmektedir.
  • Öğe
    Sigorta sözleşmesi süresi içinde sigorta ettirenin yükümlülükleri
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Algantürk Light, Didem
    Sigorta sözleşmesi her iki tarafa borç yükleyen ve sürekli bir borç ilişkisi doğuran sözleşme niteliğindedir. Dolayısıyla, sigorta ettiren sigorta himayesini ancak bazı yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle sahip olabilir. Sigorta ettirenin kanun, sigorta genel şartları ve sigorta sözleşmesinden doğan bu yükümlülükleri hukuk niteliği itibariyle borç ve görev mahiyetindedir. Sigorta ettirenin prim ödeme yükümlülüğü borç, sigorta ettirenin kanun veya sözleşme ile yüklenmiş olan ihbar ve davranış yükümlülükleri ise, görev mahiyetindedir. Çalışmamızda, bu genel ayırım kapsamında Yeni Türk Ticaret Kanunu uyarınca sigorta sözleşmesi süresi içerisinde sigorta ettirenin yükümlülükleri incelenmektedir.