FEF, Psikoloji Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 12 / 12
  • Öğe
    Biyolojik Ritim Değerlendirme Görüşmesinin Türkçe sürümünün güvenilirliği ve geçerliliği
    (Cumhuriyet Univ Tip Fak Psikiyatri Anabilim Dali, 2012) Aydemir, Ömer; Akkaya, Cengiz; Altınbaş, Kürşat; Kora, Kaan; Sücülluoğlu Dikici, Didem; Akdeniz, Fatma; Kalaycı, Fatma
    Amaç: Bu çalışmanın amacı Biyolojik Ritim Değerlendirme Görüşmesinin (BRDG) Türkçe sürümünün güvenilirlik ve geçerliliğini ortaya koymaktır. Yöntem: Araştırma üç üniversite hastanesi psikiyatri anabilim dalı ve bir eğitim hastanesi duygudurum bozuklukları birimlerine başvuran ve iki uçlu tip I bozukluk tanısı konan 79, iki uçlu tip II bozukluk tanısı konan 26, majör depresif bozukluk tanısı konan 42 hasta ile, üniversite öğrencilerinden oluşan 116 sağlıklı gönüllüden oluşan gruplarla yürütülmüştür. Hastalık süresi iki uçlu bozukluk grupları için 15.1 yıl ve majör depresif bozukluk grubu için 9.3 yıldır. Birlikte geçerliliği değerlendirmek amacıyla Pittsburgh Uyku Kalitesi Ölçeği uygulanmıştır. İstatistiksel değerlendirmede iç tutarlılık katsayısı, madde-toplam puan bağıntı katsayıları, açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör çözümlemesi, diğer ölçekle bağıntı ve ROC eğrisi hesaplanmıştır. Bulgular: BRDG önce Türkçeye, sonra İngilizceye çevrilmiş ve çeviriler sonunda dil birliğiyle ölçek metni elde edilmiştir. İç tutarlılık çözümlemesinde Cronbach alfa katsayısı 0.899 ve madde-toplam puan bağıntı katsayıları 0.239-0.747 arasında elde edilmiştir. Açıklayıcı faktör çözümlemesinde varyansın %56.5‟ini açıklayan toplam üç faktör elde edilmiştir: Günlük etkinlikler, uyku ve yeme alışkanlıkları, kişilerarası ilişkiler. Doğrulayıcı faktör çözümlemesinde karşılaştırmalı uyum endeksi 0.932 ve tahminin ortalama kare kök hatası 0.065 olarak bulunmuştur. BRDG‟nin Pittsburgh Uyku Kalitesi Ölçeği ile bağıntısı r=0.238 olarak hesaplanmıştır. Özgüllük ve duyarlılık çözümlemesinde ROC eğrisinin altında kalan alan 0.876 olarak bulunmuştur. Ölçeğin duygudurum bozukluğu gruplarını kontrol grubundan ayırt ettiği görülmüştür. Sonuç: Hastaların günlük döngüsel ritmini ve bu ritime uygun olarak işlevselliğini değerlendirmeye elverişli BRDG‟nin Türkçe formunun güvenilir ve geçerli olduğu gösterilmiştir.
  • Öğe
    Affective temperament profiles of overactive bladder patients reply
    (Aves, 2016) Sarıbacak, Ali; Altınbaş, Kürşat; Yılmaz, Hasan; Özkan, Alp; Özkan, Levend; Oral, Timuçin
    [Abstract Not Available]
  • Öğe
    Affective temperament profiles of overactive bladder patients
    (TURKISH NEUROPSYCHIATRY ASSOC-TURK NOROPSIKIYATRI DERNEGI, 2014) Sarıbacak, Ali; Altınbaş, Kürşat; Yılmaz, Hasan; Özkan, Alp; Oral, Timuçin
    Introduction: Overactive bladder (OAB) is generally characterized by urinary urgency with or without incontinence and increased frequency of voiding and nocturia. Although animal studies have demonstrated the relationship between defective serotonergic neurotransmission and OAB, its etiology is still unclarified. Temperament profiles are hypothesized to be related with serotonergic activity and are studied in many psychosomatic disorders. Thus, we assume that OAB is related with a certain type of temperament. Method: 29 patients, who were admitted to the urology outpatient clinic at Kocaeli University and clinically diagnosed with OAB syndrome, were recruited for the study. Temperament profiles were evaluated with the Temperament Evaluation of Memphis Pisa Paris and San Diego Autoquestionnaire (TEMPS-A). Depressive, hyperthymic, cyclothymic, anxious and irritable temperament scores in patients were compared with those in 25 healthy controls. Results: Patient and control groups were similar in terms of age (p=.65), sex (p=.64) and educational level (p=.90). Anxious temperament scores were higher (p=.02) and hyperthymic temperament scores were lower (p=.02) in patients with OAB compared to controls. Depressive, cyclothymic and irritable temperament scores were similar in both groups. There was no significant differences between men and women in both groups in terms of different temperament profile scores. Conclusion: Hypothetically, there might be an association between anxious temperament and OAB syndrome reflecting serotonergic dysfunction. However, OAB syndrome must be considered from the aspect of the interdependence of psychosomatic implications in a narrow sense and psychosomatic dimensions due to the psychological predisposition in the individual case.
  • Öğe
    Aile ve bireysel değerlerin sorumlu tüketim bilinci üzerindeki etkisi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2016) Sayraç, Neslihan; Arı, Ela; Malkoç, Gökhan
    Son yıllarda çevre sorunlarının artmasına bağlı olarak çevre sorumlu tüketim davranışının benimsenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırmanın temel amacı ailenin çevre sorumluluğuna bağlı tüketim bilinci, bireysel değerlerin ve demografik özelliklerin kişilerin çevre sorumlu tüketim bilinci üzerindeki etkisini ölçmek ve incelemektir. Araştırmanın örneklemini 293 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Bu çalışmada, Schwartz’ın Değerler Listesi, anne ve babanın Çevre Sorumluluğuna Bağlı Tüketim Bilinci Ölçeği kullanılmıştır. Yapılan araştırma sonucunda, annenin sorumlu tüketim bilincinin ve bireysel değerlerden evrenselcilik ve iyiliksever değer tiplerinin çevre sorumluluğuna bağlı tüketim bilincini pozitif yönde yordayan değişkenler olduğu bulunmuştur.
  • Öğe
    SBST sözel bellek ve WMS görsel bellek testleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2006) Sözen, Didem
    “SBST- Sözel Bellek Süreçleri Testi” ile “WMS- Görsel Üretim Alt Testi” arasındaki korelasyonun incelenmesi bu araştırmanın temel amacını oluşturmaktadır. İlişkisel tarama yöntemi kullanılan bu araştırmanın örneklemini 31 denek oluşturmaktadır. Deneklerin cinsiyeti, medeni durumu, yaşı, öğrenim durumu, el tercihi, unutkanlık problemi algılama, dikkat problemi, ilgisini çeken bir şeyi sonuna kadar takip edebilme, sözel öğrenme puanı, görsel öğrenme puanı, sözel bellek kendiliğinden hatırlama, sözel bellek tanıma ve uzun süreli görsel bellek puanlarının genel dağılımı için frekans ve yüzde; cinsiyete, medeni duruma ve yaşa bağlı sözel öğrenme puanı için t-testi; görsel bellek öğrenme puanı ile sözel bellek öğrenme puanı; uzun süreli görsel bellek puanı ile sözel bellek tanıma ve sözel bellek kendiliğinden hatırlama puanları arasında pearson korelasyon teknikleri uygulanmıştır. Diğer puanlar sabit tutulduğunda, deneklerin sözel öğrenme puanları ve görsel öğrenme puanları arasında hafif düzeyde pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu, kendiliğinden hatırlama puanı ile uzun süreli görsel bellek puanı arasında orta düzeyde pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu, sözel tanıma puanları ve uzun süreli görsel bellek puanları arasında orta düzeyde negatif ve anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur.
  • Öğe
    İnsanın saldırgan ve yıkıcı doğasını anlamak
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2013) Yavuzer, Nurgül
    Sosyo-kültürel değer yargılarının göreceli olması ve kültürel farklılıklar nedeniyle her toplum farklı saldırganlık türlerini farklı biçimde değerlendirmektedir. Bu çalışma, bazı kişilik kuramları ve sosyal psikolojinin argümanlarıyla beslenerek insanın saldırgan yapısının savaş ve yıkıcılığa yol açmasının nedenlerini tartışmakta, insanın saldırgan davranışının doğasının nereden kaynaklandığını inceleyerek anlamaya çalışmaktadır. İnsanın intra-psişik ve bilişsel yapılarının ele alınması ve bunun üzerinden ahlaki benlik yapılarının tartışılması önemli görülmektedir. Ancak insana dair her türlü ahlaki seçeneklerin çoğu kendi içinde çelişki taşımaktadır. Bu amaçla çelişkilerin farklı düşünürlerce incelenerek barış ve hoşgörü olgusunun nasıl oluşacağına ilişkin sorulara cevap aranmaktadır.
  • Öğe
    Analyzing personal orientations of university students in terms of some socio-demographic variables
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Yavuzer, Nurgül; Kırıkanat, Berke
    The purpose of this study was to identify the personal orientations of the university students and examine them in terms of the socio-demographic features. The research investigated whether the socio-demographic variables used involve the aims of the environments in which young people develop. And it also tested whether there was a relationship between these variables and self-actualization. 247 university students (18 to 45 aged) in Istanbul Commerce University participated in this study. Personal Orientation Inventory (POI ) and the questionnaire including socio-demographic traits were utilized in the research. The results showed the different patterns between the subscales of the POI and the variables mentioned in the questionnaire.
  • Öğe
    Türkiye’de özel öğrenme güçlüğüne ilişkin yapılan uygulamalar
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Özkardaş, Oya
    Bu çalışmada Ülkemizde ÖÖG li çocuklara ilişkin yapılan uygulamalar ÖÖG li çocuklara götürülen hizmetler, Uzman/ Öğretmen yetiştirilmesi, Sivil toplum örgütlerinin çalışmaları, ÖÖG ile ilgili projeler ve araştırmalar olmak üzere dört başlık altında incelenmiştir; bu bilgilerin ışığında yapılması gerekenler özetlenmiştir.
  • Öğe
    Mobbing davranışı ve kişilik özellikleriyle ilişkisi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2012) Baş, Nesrin; Oral, Esat Timuçin
    Giriş: Mobbing karşısında gösterilen tutumlar ve tepkiler çalışanın kişilik özellikleri, yetiştiği kültür, eğitim seviyesi vb unsurlara bağlı olarak farklılaşabilmektedir. Bu çalışmanın amacı, çalışanların kişilik özellikleri ile mobbinge maruz kalma arasında ilişki olup olmadığını incelemek ve mobbinge maruz kalanların tutumları ile kişilik özellikleri arasında nasıl bir bağlantı olduğunun araştırılmasıdır. Yöntem: Araştırma, İstanbul ilinde bulunan üç yerli ve üç yurtdışı kökenli ilaç firmasının merkez ve saha çalışanları üzerinde yapılmış ve Cloninger Mizaç ve Karakter Envanteri, mobbing ile bir tutum anketi yanısıra demografik özellikleri belirleyecek anket uygulanmıştır. Örneklem seçimi, gelişigüzel ve kartopu yöntemleri ile yapılmış ve 100 katılımcı üzerinde uygulanan anketler istatistikî analizle değerlendirilmiştir. Bulgular: Mobbing görülme oranı %44 bulunmuştur. Büyük yaş grubunun psikolojik taciz ölçeği puanları 30 yaş altı çalışanlara göre daha yüksek, evli olanların bekarlara göre daha daha düşüktür. Yerli firmalarda çalışanlarının anlamlı derecede daha fazla mobbing davranışlarına maruz kaldıkları gösterilmiştir. Mobbing davranışlarına karşı gösterilen tutumlar ile kişilik boyutları arasındaki ilişki incelendiğinde; “Yenilik Arayışı” alt boyutu ile “Kaçma” tutumları arasında %26,8 düzeyinde pozitif yönde, “Pasif Başa Çıkma” tutumları arasında %34,7 düzeyinde negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. “Zarardan kaçınma” alt boyutu ile “Karşı Savaşma” alt boyutu arasında %38,0 düzeyinde negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. “Ödül Bağımlılığı” alt boyutu ile “Kaçma” tutumları arasında %25,0 düzeyinde negatif yönde , “Karşı Savaşma” tutumları arasında ise %23,2 düzeyinde pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Kendi Kendini İdare Etme alt boyutu ile Karşı Savaşma tutumları arasında %22,8 düzeyinde pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Sonuçlar: Mizaç ve Karakter özellikleri ile mobbing davranışlarına maruz kalma ve mobbinge karşı gösterilen tutumlar arasında bir ilişki olduğu gösterilmiştir.
  • Öğe
    “Perseus” kahramanlık mitinin arketipsel sembollerle incelenmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2011) Tokyay, M. Nefrin
    Bu çalışmada; Perseus miti, kahramanlık mitosu çerçevesinde arketipler ve semboller yönünden ele alınarak incelenmektedir. Mitoloji ile psikoloji arasında ilişki kurularak, arketipsel semboller Perseus kahramanlık miti üzerinden yorumlanmaktadır. Böylelikle insanın kendini ve dünyayı anlama çabasında mitlerin yol gösterici rolü psikoloji ile uğraşanlar için önemli görülmektedir. Yirminci yüzyılın en ilginç kişiliklerinden biri olan Jung ve onun Analitik Psikolojisi bu incelemenin temelini oluşturmaktadır. Perseus miti, ana eksen olarak Jung ve onun takipçilerinin görüşleri çerçevesinde ilerler. Bu çalışmayı kapsayan Perseus kahramanlık mitosunun arketipsel incelenmesi, Jung ve Campbell’in eserleri başta olmak üzere, çok sayıda literatürdeki evrensel sembollerin, analitik psikolojinin temel kavramlarıyla birlikte ilişkilendirilmesi ile gerçekleştirilmiştir. Bu değerlendirmeler, kadın/anne ile erkek/çocuk arasındaki çatışma, diğer yandan bir kişinin kendisine üstün gelen bir güce karşı verdiği mücadele ile bu gücü yenmesi ve üstün gelmesi olarak özetlenebilir. Sonuç olarak, Perseus’un yolculuğu insanın kendi içine daha doğrusu kendi “ben”ine doğru yaptığı kahramanca bir yolculuktur. Ve bu yolculuk geçmişte olduğu gibi bugün de ve çağlar boyu tüm insanlığın ortak bilinçdışında yaptığı evrensel bir yolculuktur.
  • Öğe
    Yükseköğretim gençliğinin benlik algısının çeşitli değişkenlere göre incelenmesi : İstanbul Ticaret Üniversitesi örneği
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2007) Sayıner, Banu; Savaşan, Esra; Sözen, Didem; Köknel, Özcan
    Bu çalışmada, 317 üniversite öğrencisinin benlik algıları çeşitli değişkenlere göre incelenmiştir. Çalışmada, Gilbert, Allan ve Trent tarafından 1991 yılında geliştirilen ve 1993 yılında, Şahin, Durak ve Şahin tarafından Türkçe’ye uyarlanan “Sosyal Karşılaştırma Ölçeği” uygulanmıştır. Bunun yanı sıra sosyo-demografik özellikleri belirlemek için de, katılan öğrencilere araştırmacılar tarafından hazırlanan bir Kişisel Bilgi Formu verilmiştir. Elde edilen veriler; frekans, yüzde, aritmetik ortalama, “t testi” ve tek yönlü varyans analizi ve LSD teknikleri ile değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Ana Baba davranışlarının duygusal gelişimdeki rolü
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2002) Kasatura, İlkay
    Ana-baba ile çocuk arasındaki iletişim, çocuk duygusal gelişimini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Hiçbir ana-babanın bilinçli olarak çocuğunu yanlış yönlendirebileceği düşünülemez. Ancak çocuğun sağlıklı bir şekilde duygusal gelişim yapabilmesi, öncelikle ana-babanın kendi davranış biçimleri üzerinde bilinçlenmelerini gerekli kılar. Hangi tür aile ilişkisi içinde, duygusal gelişim daha iyi yapılabilir sorusuna verilebilecek en iyi yanıt, ana-babanın bilinçli bir şekilde düşünce ve duygularını ortaya koydukları ortamdır. Bir başka anlatımla, ana-baba, çocuklarına verecekleri eğitimde sevgi ve hoşgörülerini ne şekilde ifade edeceklerini biliyorlarsa, çocuğun kendisi ile barışık, kendini kabul eden ve duygusal yönden sağlıklı bir kişilik geliştirmesi kolaylaşmaktadır.