İTÜSBD, Cilt 22, Sayı 48, Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Anonim şirket ile CEO arasındaki ilişkinin hukuki niteliği(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Alkaç, Sezin EzgiŞirketlerin, kurumsallaşıp küreselleşmesinin tercihten öte ihtiyaç halini aldığı ticaret dünyasında, şirket ortaklarının mevcut yatırımlarındaki kârını arttırmak ve yeni gireceği işkollarındaki deneyim eksikliklerini gidermek amacıyla yönetimi, profesyonel yöneticilere bırakmak bir zorunluluktur. Anonim şirketler hukuku uygulamasında sıkça kullanılan bir unvan ve mevkii olan CEO kavramının, ülkemiz mevzuatında bir tanımı verilmiş veya bu kavrama ait sorumluluklar belirlenmiş değildir. Bu itibarla konumu, görev, yetki ve sınırları daha çok şirket sözleşmesi ile çizilmiş bir mevkii olmasına karşın, sözleşme hükümlerinin yetersiz kaldığı yahut sözleşmenin hiç olmadığı noktada CEO ile şirket arasındaki ilişkiye hangi hükümlerin uygulanacağı ve ilişkinin sona ermesinin sonuçlarının hangi sözleşmeye göre belirleneceği önem taşır. Eldeki çalışmada, CEO ile anonim şirket arasındaki hukuki ilişkinin niteliğine dair görüşlere yer verilerek, Yargıtay kararları da dikkate alınarak bu ilişkinin niteliği tespit edilecektir. Amaç: Bu çalışmanın amacı, Türk Hukuku’na göre CEO ile anonim şirket arasındaki ilişkinin hukuki niteliğini belirlemektir. Metodoloji: Eldeki araştırma, yazılı ve veri tabanlı kaynakların incelenmesiyle hazırlanmıştır. Bulgular: Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesi olarak görev alan kişilerin, anonim şirket ile olan hukuki ilişkisine dair görüşler, CEO için de geçerli olup; aradaki ilişki hem borçlar hukukunu hem de ticaret hukukunu ilgilendiren yönleri olan çift yönlü bir ilişkidir. Özgünlük: Çalışmanın özgün tarafı, üst düzey yönetici olan CEO ile anonim şirket arasındaki ilişkinin hukuki niteliğini belirlerken güncel yargı kararlarına ve doktrindeki farklı görüşlere yer verilmesidir.Öğe 1996-2018 döneminde Gürcistan’da finansal gelişmenin ekonomik büyüme üzerine etkisinin sınır testi yaklaşımıyla analizi(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Murshudova, Rakhshada; Alakbarov, NaibAmaç: İktisat literatüründe finansal gelişmenin ekonomik büyüme üzerine etkisine yönelik çok sayıda çalışma vardır. Söz konusu çalışmalar konuyu farklı yönleriyle analiz ederek farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu çalışmanın amacı Gürcistan ekonomisine ilişkin yıllık veriler kullanılarak 1996-2018 dönemi için finansal gelişmenin ekonomik büyüme üzerine etkisini analiz etmektedir. Yöntem: Bu çalışma Pesaran vd.’nin (2001) geliştirdiği ARDL eşbütünleşme sınır testi yaklaşımını kullanarak değişkenler arasındaki ilişkiyi analiz etmiştir. Bulgular: Tahmin edilen uzun dönem analiz sonuçları Gürcistan’da finansal alandaki gelişmenin ekonomik büyümeyi olumlu şekilde etkileyeceği sonucunu ortaya koymaktadır. Bu sonuç, Gürcistan ekonomisi için finansal sektörün geliştirilmesine yönelik uygulamaların ekonomik büyüme üzerinde pozitif etki yapacağını göstermektedir. Özgünlük: Gürcistan’da finansal gelişmelerin ekonomik büyüme üzerindeki etkisini araştırmaya yönelik az sayıda çalışma bulunması sebebiyle bu çalışmanın özgün olduğu düşünülmektedir.Öğe A discussion on health – related factors & intra – household responsibilities in the context of female labor force participation: the case of Turkey(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Keskin Özberk, Deniz; Düzgün Öncel, BurcuFemale labor force participation in developing nations like Türkiye is a controversial issue that still requires additional research. Furthermore, health-related and intra-household elements, along with socio-economic and demographic factors, play a crucial role in explaining female employment. Purpose: This study aims to examine the trend of female participation in the labor force over recent years and to assess the potential influence of household responsibilities and health factors using descriptive statistics along with socio-economic and demographic factors. Method: In order to obtain descriptive results, the study uses data from Turkish Statistical Institute (TURKSTAT) Household Labor Force Survey (HLFS) 2009-2020. Working-age females are the main focus of this paper. Descriptive results are used to make comparison and sample tests are used to carry out a conceptual discussion. Findings: The statistics derived from the Household Labor Force Survey (HLFS) show that women are more inclined to report negative health conditions. Between 2014-2020, a greater proportion of females leave their jobs than males because of poor health. Although there is a decline in the trend, a significant number of women of working age choose not to be part of an economic activity due to their spouse or partner. Originality: This is one of the pioneer studies in Türkiye that aim to understand and add health-related factors in the discussion of female labor force participation.Öğe Şirketler hukukunda tahkim(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Şahin Altıntaş, MehtapDevlet yargısına alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden biri olan ve hukuk sistemimizde 160 yıllık geçmişi bulunan tahkim, değişen ve gelişen ihtiyaçlar neticesinde günümüzde daha fazla önem kazanmış ve çeşitli alanlarda uygulanmaya başlanmıştır. Bu alanların başında, iş dünyasının hızlı ve uzmanlık gerektiren çözümlere ihtiyaç duyduğu ve dolayısıyla özel bir hukuk dalı olarak değerlendirilen şirketler hukuku gelmektedir. Bu çalışma, şirketler hukuku uyuşmazlıklarının tahkime elverişliliğini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda doktrindeki farklı görüşler ve yargı kararları çerçevesinde şirketler hukukundan doğan uyuşmazlıkların tahkime elverişlilik analizi yapılmıştır. Amaç: Çalışmada alternatif uyuşmazlık yöntemlerinden biri olan tahkim yönteminin Türk hukukunda düzenleniş biçiminden yola çıkılarak, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun emredici hükümleri doğrultusunda şirketler hukukunda ortaya çıkan uyuşmazlıkların tahkime elverişli olup olmadığı hususunun doktrin görüşleri ve yargı kararları ışığında detaylıca incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmada tahkime ilişkin genel hususlar içeren 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun tahkime elverişlilik hususunda ortaya koyduğu ölçüler belirlenerek, şirketler hukuku pratiklerinde ortaya çıkan uyuşmazlıkların bu ölçüler uyarında tahkime elverişli olup olmadığı hususu, farklı yaklaşımlar üzerinden, mukayeseli hukuktaki gelişmelere de atıf yapılarak ele alınmıştır. Bulgular: Taraf iradelerinin büyük ölçüde belirleyici olduğu ticaret hukuku uyuşmazlıklarında tahkime duyulan ihtiyaç ortada olmakla birlikte; şirketler hukuku uyuşmazlıklarının üçüncü kişiler üzerindeki etkilerinin iradîlik unsuru bakımından ortaya çıkardığı tereddütlerin yanı sıra, bu alanda mevzuatta açık düzenlemelerin bulunmaması, tahkime temkinli yaklaşılmasına sebebiyet vermiştir. Bununla birlikte doktrinde ortaya atılan çözümlerle iradîlik unsurunun sağlanması mümkün olurken, mukayeseli hukukta olduğu gibi Türk hukukunda da bu alanda açık düzenlemelerin yapılacağı düşünülmektedir. Böylelikle tahkimin hızlı ve uzmanlık gerektiren bu uyuşmazlıklara dair çözümleri ile şirketler hukukunda tahkimin yaygınlaşmaya başladığı söylenebilmektedir. Özgünlük: Hukukçular tarafından şirketler hukukunda tahkime ilişkin oldukça zengin bir mecrada birçok akademik çalışma bulunmasına rağmen, en sık yaşanan uyuşmazlıklara doktrinde üretilen çözümlerin sentezlendiği bu çalışmada konunun farklı bir perspektifle ele alınması çalışmaya özgünlük kazandırmış olup, bu yönüyle literatüre katkı sağlanması amaçlanmıştır.Öğe Marka hakkı, markanın kullanılması ve tazminat davalarında kullanmama def-i(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Taşkın, Bedriye İlkiz TuanaMarka hakkı tescille kazanılan bir mülkiyet hakkıdır. Marka sahibi tescilli markasından kaynaklanan haklara karşı mutlak olarak sahiptir. Bu haklardan biri de SMK kapsamında korunan marka hakkının ihlalinden kaynaklanan tazminat talep etme hakkıdır. Tescilli marka hakkının ve bu hak kapsamında, hakkın ihlalinden kaynaklanan tazminat talep etme hakkının birtakım sınırları vardır. SMK ve uluslararası sözleşmelerce düzenlenen bu sınırlardan biri de markayı kullanma zorunluluğudur. Markanın beş yıllık hoşgörü süresi içerisinde haklı nedene dayanılmaksızın kullanılmaması halinde, marka hakkına tecavüz davalarında tecavüze konu markanın marka sahibi tarafından kullanılmadığı def-i karşı tarafça ileri sürülerek tazminat talebinin reddi talep edilebilmektedir. Çalışmamızda marka hakkının hukuki niteliği ve kazanılmasının esasları ışığında istisna niteliği taşıyan markayı kullanma zorunluluğu, kullanma zorunluluğunun istisnası olan haklı nedenle kullanmamama durumu ve bu zorunluluğun kullanmama def-i görünümünde tazminat davalarına yansıması Sınai Mülkiyet Kanunu, uluslararası sözleşmeler, öğretideki görüşler, ulusal ve uluslararası yargı kararları ışığında açıklanmaya çalışılmıştır. Amaç: Bu çalışmanın amacı marka hakkının, mülkiyet haklarının özel bir görünümü olduğunun ortaya konulması. Marka hakkının kazanılmasının ve hakkın istisnası olan markayı kullanılmaması durumunda marka hakkı sahibinin bu hakkın koruduğu tazminat talep etme yetkisinin ne şekilde sınırlandırıldığının ortaya konulmasıdır. Metodoloji: Çalışma yazılı ve veri tabanlı kaynakların taranması ile hazırlanmıştır. Bulgular: Marka hakkının hukuki niteliğinin mülkiyet hakkı olması. Eşyaya bağlı mülkiyet haklarından farklı olarak marka üzerindeki mülkiyetin süre ile sınırlandırılabileceği ve kullanılmamasına bağlı olarak mutlak hak niteliğinin üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi halinde birtakım sınırlamalara tabi tutulabileceği tespit edilmiştir. Özgünlük: Çalışmanın özgün tarafı, Marka hakkının hukuki niteliğini, bu niteliğin özgün birtakım özelliklerine bağlı olarak markayı kullanmama durumunun, marka hakkı sahibinin tazminat talep etme yetkisini sınırları uygulamaya ve öğretideki farklı görüşlere yer verilerek açıklanmıştır.Öğe Vergilendirme ve temsil arasındaki ilişkinin Amerikan bağımsızlık savaşı ışığında incelenmesi(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Uçar, Onur; Erkul, İbrahim ÇağrıMagna Carta’da kralın, ortak konseyin onayını almadan vergi salamayacağına hükmedilmiş olsa da burada ifade edilen “ortak konsey” kavramı, elbette halkın tamamını ilgilendiren bir müesseseye karşılık gelmemekteydi. Magna Carta’nın ihtiva ettiği bu düzenlemenin, doğrudan doğruya “temsilsiz vergi olmaz” ilkesine dayanak teşkil ettiği neticesine varılamasa dahi söz konusu prensibin temellenmesindeki etkisini yadsımak da yerinde bir çıkarım olmayacaktır. Öyle ki Magna Carta’nın ilanından sonraki dönemlerde İngiltere’de, vergilendirme için onayın gerekli olduğu hususunun benimsenmeye devam edilmesi bunu açıkça ortaya koymuştur. Türkçe literatür göz önünde bulundurulduğunda, Magna Carta’nın “temsilsiz vergi olmaz” ilkesinin kaynağı olduğu anlayışının kök saldığı ve genel kabul gören bir bilgi olarak yerleştiği görülmektedir. Çalışmada ise Magna Carta ile “temsilsiz vergi olmaz” ilkesi arasındaki ilişkinin varlığı inkâr edilmemekle birlikte, tam anlamıyla isabetli olmadığı savı ileri sürülmüş, bu ilkeye esas olarak Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve bu savaşa giden yolda koloniler ile Britanya İmparatorluğu arasında yaşanan gelişmelerin dayanak oluşturduğu, gerekçeleriyle birlikte ortaya koyulmuştur. Amaç: Türkçe literatürde, “temsilsiz vergi olmaz” ilkesinin dayanağının Magna Carta olduğuna dair genel kabul gören anlayış hâkimdir. Çalışmanın amacı, Magna Carta ile “temsilsiz vergi olmaz” ilkesi arasındaki ilişkiyi yadsımadan, söz konusu ilkenin esas olarak Amerikan Bağımsızlık savaşı ve bu savaşa giden yolda yaşanan gelişmelerinin kaynaklık ettiğini gerekçeleriyle ortaya koymaktır. Yöntem: Çalışmaya vücut vermek ve sağlam temellere dayandırmak adına, geniş kapsamlı bir literatür taraması yapılmıştır. Özgünlük: Çalışma, Türkçe literatürde hakim olan “temsilsiz vergi olmaz” ilkesinin Magna Carta’ya dayandığı görüşüne alternatif sunma motivasyonuyla kaleme alınmıştır.Öğe Bilgi teknolojileri ve iletişim kurumu tarafından toplanan internet trafik verilerinin kişisel verilerin korunması hakkı bağlamında değerlendirilmesi(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Yorgancıoğlu, Elif; Demircan, Yusuf TunçAmaç: İnternet kullanıcılarının internet trafik verileri kişisel veri olup internet trafik verilerinin toplanma ve saklanma koşulları bazı sınırlamalara tabidir. Kişisel verilerin korunması hakkı Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmıştır. Bu hakka yapılacak müdahalenin hukuka uygun kabul edilebilmesi için yasa ile öngörülmüş olma, meşru bir amaca yönelik olma, demokratik bir toplumda gerekli olma kriterlerini birlikte taşıması gerekmektedir. İdarelerin bu sınırları aşar nitelikteki işlemleri yargısal denetimi gerekli kıldığı kadar doktrinde de tartışılmalıdır. Bu araştırmada Türkiye’deki tüm internet kullanıcılarının internet trafik verilerinin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından toplanması işleminin hukuka uygunluğunun araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmada öncelikle regülasyon kurumu olarak Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu’nun yapısı ve görevleri tanımlanmış devamında Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu’nun abone deseni kurul kararı ve internet servis sağlayıcılardan abone trafik verisi toplama talebine yönelik idari işlemi açıklanmıştır. Trafik verisi kavramının hukuki nitelemesi, kişisel veri niteliği incelenerek Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun internet trafik verisi toplama işlemi iç hukuk, uluslararası sözleşmeler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Adalet Divanı Mahkemesi kararları ışığında değerlendirilmiştir. Bulgular: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun İnternet Servis Sağlayıcı trafik verisi toplama işleminin ulusal, uluslararası mevzuata ve içtihatlara aykırılık teşkil edeceği değerlendirilmiştir. Özgünlük: Abone trafik verilerinin toplanması ve saklanmasına ilişkin Türk hukuk literatüründe bir çalışma bulunmamaktadır. BTK’nın trafik verisi toplama işlemlerinin değerlendirilmesi de çalışmanın başka ayırt edici özelliğidir.Öğe Fikri haklarda kümülasyona dair değerlendirme(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Uluçlar, Önder SuatFikri Mülkiyet Hukuku temel olarak marka, telif hakkı, tasarım, patent ve coğrafi işaret sütunları üzerine inşa edilmiştir. Ancak zamanla gelişen teknik ilerleme ve çeşitlilik karşısında hukuki çözüm bekleyen birçok gri alan ve arayüz alanı ortaya çıkmıştır. Başlangıçta daha basit ve daha spesifik bir alanla sınırlı ve pek çok meseleye dair öngörü ihtiva etmeyen normların, başlangıçta dikkate alınmayan alanlara uygulanabilmesi giderek daha önemli hale gelmektedir. Gerçekten de fikri hakların başlangıçta belirlenmiş sınırlarını aşma eğiliminde olması, gelişen hayat olayları ve teknik gelişmeler ile tartışmalı alanlara dair bu kapsamda belirgin rejimlerin ortaya çıkmamış olması ve geleneksel kuralların hukuk uygulamasına konu olması meseleye dair temel zorluğu teşkil etmekle birlikte yaratımların çok yönlü olması da kümüalsyon ihtimallerini önemli ölçüde artırmaktadır. Gayri maddi unsurları konu edinmesi bakımından geleneksel mülkiyet rejimine yabancı esaslarda gelişmiş alanın içindeki kuralların yorumu ve boşlukların doldurulması pek çok zaman fikri mülkiyet politika ve teorileriyle de alaka kurmayı kaçınılmaz kılmaktadır. Böyle bir soruna bütüncül bir yaklaşımla yaklaşabilmek için, fikri mülkiyet haklarının yetersizliğinin, aşırı koruma olgusunun, fikri mülkiyet haklarına içkin menfaatlerin, rekabet olgusu ve hukuk uygulamasıyla ortaya konması gerekmektedir. Bir taraftan mevcut sütunlara sınırlar çizmek ve sütunların birbirleriyle ilişkilerinin aydınlatılması bakımından fikri hakların kümülasyonu meselesinin değerlendirilmesi gerekecektir.Öğe Factors in the formation of the Ottoman sea/martime power in the Mediterranean in the 15th and 16th centuries(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Yılmaz, Bahri Sarp; Öke, Mim Kemal BülentThe needs that changed and diversified with the political, technological and scientific developments in the 21st century have brought about new risks and threats. New dimensions of security have started to be discussed against newly emerging risks and threats in international relations. Among the new security issues, the sea comes to the fore both as an area of expansion of states and as an area that gains importance in terms of military, energy, economic and ecological (environmental) security aspects. At this point, maritime policies, which have become a geostrategic need for states in regions that have become areas of power struggle due to their geopolitical positions, tend to change and develop too. Today, the Mediterranean is one of the regions where these power struggles take place just like in history. The necessities and basic factors that paved the way for the 15th and 16th century Turkish (Ottoman) domination in the Mediterranean basin, which is the cradle of Turkish seafaring, were evaluated within the framework of sea power theories and the decision-making model put forward within the scope of the study in terms of shedding light on the present day. Objective: In this study, an evaluation from a historical perspective was made based on the analysis model of the maritimization policy, which was formed within the framework of philosophical, cultural and theoretical foundations in the Mediterranean. With this evaluation, the building blocks in the formation of the Turkish maritime policy were tried to be shown. Methodology: In this study, a qualitative research method was used and a literature review was conducted on the subject. In the light of the historical and theoretical information that was obtained, an analysis of the period, which is the subject of the study, was tried to be made. Findings: The necessities and opportunities arising from the external conjuncture in the formation of the Turkish (Ottoman) maritime policy in the 15th and 16th centuries were determined with this study, and accordingly, the abilities of the decision-makers to benefit from these opportunities were shown. In addition, the events that formed the basis of the Turkish (Ottoman) maritime domination and sea power in the period in question were handled from a different perspective; and in this context, the emergence of the Turkish pirates, who constituted the source of the Turkish sea power of the period, and the Christianization policies that Spain applied to the Muslim and Jewish peoples in the Iberian Peninsula were associated. Originality: Within the scope of the study, a new decision-making model has been developed for the formulation of maritimization policies. In addition, the effect of the deportation policy implemented by Spain in the relevant period on the formation of the Turkish sea power was revealed for the first time.Öğe Lojistik işletmelerinin çalışan profili ile yenilik odaklılığı arasında ilişki(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Dindarik, Nazlıcan; Fidan, YahyaAmaç: Mevcut araştırmanın temel amacı; lojistik işletmelerde çalışanların profili ile yenilik odaklılığı arasındaki ilişkiyi incelemektir. Çalışmanın en temel ve öncelikli amacı lojistik işletme çalışanlarının yenilik odaklılıklarının demografik faktörlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını tespit etmektir. Demografik faktörler göz önünde bulundurularak lojistik işletmelerde çalışanların pozisyonları, çalışma süreleri, eğitim durumları ve cinsiyetlerine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Demografik bilgiler ışığında yenilik odaklılıklarının çalışan profiline göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Yöntem: Araştırma kapsamında nicel araştırmalar arasında yer alan veri toplama yöntemi olarak anket kullanılmıştır. Bu çalışmada Sabuncu (2014) ile Rejeb, vd. (2008) çalışmalarından yararlanılmıştır. Rejeb vd. (2008) çalışmasından alınan ifadeler uzmanlar tarafından dilimize çevrilerek uygulanmıştır. Araştırmanın kapsamını İstanbul Ticaret Odası lojistik hizmetler komitesine kayıtlı işletmeler oluşturmaktadır. Anket soruları lojistik sektörünün farklı kademelerindeki çalışanlar tarafından yanıtlandırılmıştır. Alınan bilgilere göre verilerin toplanmasında araştırma yöntemlerinden biri olan yargısal örnekleme ya da diğer bir deyişle amaca yönelik örnekleme kullanılmıştır. Bu kapsamda internet üzerinden 201 katılımcıya ulaşılarak veriler toplanmıştır. Bulgular: Araştırmada kullanılan yenilik odaklılık ölçeğinin güvenirlik ve geçerlik test sonuçlarının yüksek seviyede olduğu görülmüştür. Yapılan analizler sonucunda lojistik işletmelerde çalışan profilinin işletmedeki pozisyonu, çalışma süresi, eğitim düzeyi ve cinsiyeti ile yenilik odaklılığı arasında istatistiksel olarak anlamlılık bulunmamaktadır. Hipotezler reddedilmiştir. Özgünlük: Çalışma kapsamında yapılan literatür taraması sonucunda işletmelerin çalışan profiline yönelik demografik faktörlerin ele alındığı birçok çalışma bulunmasına rağmen, işletmelerde demografik faktörler açısından çalışanların yenilik odaklılıklarında farklılık olup olmadığını inceleyen bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu bağlamda oluşturulan hipotezlerle lojistik işletmesi çalışanlarının yenilik odaklılıklarının demografik faktörlere göre farklılık göstermediği tespit edilmiş olup, diğer sektörlerde de yenilik odaklılıklarının durumunun belirlenmesine yönelik gelecek çalışmalara kapı açılmıştır.Öğe Exploring the nexus of macroeconomic factors and financal ratios: a holistic analysis of company profitability in developing markets(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Yomralıoğlu, Dilek; Silahtaroğlu, GökhanPurpose of the Study: The primary objective of this document is to find out the patterns among macroeconomic factors, related indexes (as external variables), financial ratio indicators (as internal drivers) that had impact on company’s profit with a holistic approach. This research also aims to clarify the threshold values and the margin of these variables to achieve profit for the listed manufacturing companies which are registered to BIST (Istanbul Stock Exchange) and operating in food, chemistry, and metalware sectors. The companies which have net profit margin greater than zero are taken into the pool of investigation for the period from June 2007 to December 2022. Methodology: The study utilized supervised machine learning algorithms on KNIME Analytics Platform (The Konstanz Information Miner). A successful model has been achieved by using Random Forest Learner and Gradient Boosted Trees Learner Algorithms. Findings: Ten prominent rules have been extracted by Random Forest algorithm to predict profit/loss probability of companies. Practical implications: The findings derived from this study have direct relevance for decision makers by formulating the values of variables in different combinations to earn profit. Besides, the threshold values of the financial indicators which deepens our knowledge of the internal and external factors is expected to provide a better insight on the markets of developing countries. Originality/Value: Previous studies are mostly concentrated on the relationship of two or three macro variables with the chosen financial ratios of the companies. Besides a few studies were conducted on the markets of developing countries and if not none of them, very few of them have employed machine learning algorithms. This study aims to show what direction the variables play a role on company’s profit with a holistic approach. The diverse combination of the values of independent variables to generate profit will be evaluated with their threshold values under the country specific conditions of the markets.Öğe Türkiye enerji ithalatında yenilebilir enerji üretimi ve makro ekonomik değişkenler(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Damar, Abdulsamet; Yıldırım, FigenAmaç: Dünyada sanayileşme süreci ile birlikte enerjiye olan talep hızla artarken üretimin en önemli girdilerinden biri olan enerji, uluslararası rekabetinde belirleyicileri arasında yer almıştır. Fosil enerji rezervlerinin dünya genelinde homojen dağılmaması sebebiyle Türkiye gibi petrol ve doğalgaz kaynakları sınırlı olan ülkeler, üretimde ihtiyaç duydukları enerjinin büyük bir kısmını ithal etmek durumunda kalmaktadır. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlı bir ülke konumunda olması ve makro ekonomik verilere göre enerjiye olan ihtiyacının sürekli bir artış trendinde olması “Enerji İthalatı” kaleminin dış ticaret açığında önemli bir rol üstlenmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de yenilenebilir enerji üretimi, YEK-DEM ve diğer makro ekonomik değişkenlerin Türkiye’nin enerji ithalatındaki önemi vurgulanmak istenmiştir. Yöntem: Bu çalışma ile 2017 – 2023 yılları için alık verileri kullanılarak serilere öncelikle VAR modeli uygulanmış, akabinde Johansen eş bütünleşme testi yapıldıktan sonra değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisini ve yönünü saptamak için Granger nedensellik analizi yapılmıştır. Bulgular: Türkiye’nin enerji ithalatı ile Yenilenebilir enerji üretimi, YEK-DEM, Enerji İhracatı ve Elektrik İhracatı arasında tek yünlü bir nedensellik ilişkisi varken nedenselliğin yönünün bağımsız değişkenlerden bağımlı değişkene doğru olduğu belirlenmiştir. Ayrıca Yenilenebilir enerji üretiminde meydana gelecek %1’lik artış Türkiye’nin enerji ithalatında %0,34’lik bir azalış sağlarken YEK-DEM kapsamındaki desteklerdeki %1’lik artış Türkiye’nin enerji ithalatında %0,38’lik bir azalış sağlayacaktır. Özgünlük: Türkiye’nin gelecek yıllarda enerji ithalat bağımlılığını azaltması için yenilenebilir enerji üretimini artırması ve bu alanda geliştirilen YEK-DEM gibi önemli destek mekanizmalarının gücünün artırılıp ve kapsamının genişletilmesi faydalı olacaktır.Öğe Uluslararası ticarette ayıptan doğan sorumluluklar ve ürün sorumluluğu(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Adıgüzel, SelminazUluslararası ticarette, satıcı, sattığı ürünün ayıplı olması durumunda alıcıya karşı sorumludur. Alıcı ise, ayıplı mal ve ürünü gözden geçirerek mal / ürün hakkında satıcıya bildirim vermekle sorumludur. Bu çalışmada, satın alınan bir mal ve ürünü olası ayıplı çıkması durumunda, alıcının hangi haklara sahip olduğu uyuşmazlığın çözümünde hangi mevzuatın uygulanacağı konularına yer verilmiştir. Ayıplı mal satışında satıcı ve alıcının sorumlulukları ile ilgili olarak ulusal ve uluslararası hukuka yer verilmiştir. Uluslararası ticarette bir malın bir hizmetin, ayıplı olması durumunda tacirin sorumluluklarının neler olduğu bu araştırmanın problemini oluşturmaktadır. E ticaretin yaygınlık kazandığı günümüzde uluslararası ticaret yapan tacirlerin, alıcı ve tedarikçilerin sorumluluklarının haklarının neler olduğunu bilmesi, sosyal hayatta ticaretin tüm paydaşları açısından önem taşımaktadır. Bu araştırmada, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) ile Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Anlaşması (CISG)’na göre ayıplı malda tacirin sorumlulukları incelenmiş, Avrupa Birliği Direktifleri ile Türkiye’de ulusal hukukta Yargıtay kararları ele alınmıştır. Araştırmada tarama modeli kullanılarak, geçmişte görülen hâlihazırda var olan bir durum, betimlenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın konusu olan ayıplı mal /hizmet, kendi koşulları içinde tanımlanmıştır.Öğe Uluslararası ticaretin sera gazı emisyonundaki etkisi(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Koçum, Müge; Güneren Genç, ElifTarih boyunca ülkeler birbirleri ile ticaret yapmış ve bu ticaretle refah artışı sağlamıştır. Bazı ülkeler için coğrafi nedenler, kaynak eksikliği veya teknolojiden yoksun olma sebepleriyle uluslararası ticaret bir zorunluluk haline gelirken, bazı ülkeler için üretim maliyetleri ve kalite avantajları sebebiyle tercih edilmiştir. Artan üretim ve dış ticaret, beraberinde büyüyen ulaşım altyapısı ile fosil yakıtlarına bağlı enerji tüketiminde artışa bu durum da küresel ısınmanın önemli unsurlarından biri olan sera gazı emisyonunun artışına sebep olmuştur. Bu nedenle kalkınma ve refah artışı sağlayan uluslararası ticaretin, çevre üzerine etkilerinin araştırılması son yıllarda önemli hale gelmiştir. Amaç: Gelir grupları farklı ülkeler için sera gazı emisyonundaki değişimin nedenlerini özellikle uluslararası ticaret çerçevesinde incelemektir. Metodoloji: Toplamda 186 ülke, Dünya Bankasından alınan sera gazı emisyon verileri doğrultusunda 1998- 2020 yılları için incelenmiştir. Çalışmada ilk önce varsayımdan sapmalar gelişmişlik seviyelerine göre sınıflandırılarak oluşturulmuş dört ülke grubu için ayrı ayrı incelenmiş, logaritmik veri ile analizler yapılmıştır. Bulgular: Özellikle refah seviyesinde artışa bağlı olarak mal/hizmet ihracatının ve ithalatının sera gazı emisyonunda etkili bir değişken olduğu belirlenmiştir. Özgünlük: Çalışmanın 186 ülkeyi kapsaması ve bu ülkelerin gelişmişlik seviyelerine göre gruplandırılarak sera gazı emisyonları ile uluslararası ticaret arasındaki bağlantının ortaya konmasıyla ülkelerin düşük karbon ekonomisine geçişte dış ticaret politikaları anlamında fayda sağlayacağı ve ileride yapılacak sektörel çalışmalara zemin oluşturarak katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe Doğu Bloğu ülkelerinin AB’ye üyeliğinin ticaret hacmi ve makro ekonomik değişkenler üzerindeki etkilerinin incelenmesi(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Karayağız, Osman; Arslan, İsmet KahramanAmaç: AB bölgesel entegrasyonunun, başlangıcından günümüze gelişiminde önemli bir karar olan genişleme ve Kıta Avrupa’sının bütünleşme hamleleri; 1980’lerde başlayan neo-liberal politikalar ve küreselleşme tesirleri ile birleşerek AB üzerinde etkili olmuştur. Doğu Bloğu’nun çöküşü ile birlik genişleme sürecine geçerek hem politik, hem de ekonomik yönden dünya piyasasında ve politik-siyasal yönden devletler arasında paydaş olmak arzusunu diri tutmuştur. Çalışmanın amacı, 1990 sonrasında Doğu Bloğu’nun yıkılması ile birliğe dahil olan yeni üye ülkelerin ticaret hacimleri ve makro ekonomik verileri üzerindeki etkilerinin analiz edilmesidir. Yöntem: Çalışmanın modelleme kısmında ve araştırmaya konu verilerinin tedariğinde Dünya Bankası’nın 1990-2021 yılları arasındaki AB, Dünya ve AB’ye 2000 yılı sonrasında üye olan ülkelere ilişkin makro ekonomik veriler üzerinden ekonometrik modelleme yapılmak sureti ile ilerlenmiştir. Bağımsız değişken olarak ticaret hacmi ve bağımlı değişkenler olarak ise; enflasyon, yabancı yatırımlar, vergi, tarife oranı, işsizlik ve kişi başı GSYİH üzerinden değerlendirme yapılmıştır. Bulgular: Sonuç olarak Doğu Bloğu ülkelerinin AB üyeliği ile hem ticaret hacimlerinin hem de genel anlamda makro ekonomik verilerinin pozitif yönde evrildiği, birliğin ticaret yaratıcı ve ticaret saptırıcı etkileri ortaya konulmuştur. Yeni üyelerin, birliğin ticaret saptırıcı etkilerinden lehlerine olacak şekilde fayda sağlayarak makro ekonomik göstergelerini, birlik öncesine göre toparlamış ve yukarı çekmiş olduğu gözlemlenmiştir. Özgünlük: Literatürde Doğu Bloğu ülkelerinin AB üyeliği konusunda çok sayıda çalışma olup, bu çalışmanın diğerlerinden farkı makro ekonomik verilerin panel veri olarak ve ticaret hacmi üzerinden değerlendirilmesi olmuştur.Öğe İklimsel göçün küresel ölçekte mekansal görünümü(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Tekin, Mehmet Kadri; Deniz, OrhanAmaç: Bu çalışma, günümüz ve geleceğin en önemli insani krizlerinden biri olması öngörülen iklimsel afet ve göçün küresel ölçekteki mekânsal dağılış örüntüsünü ortaya koyarak iklimsel göçün kapsamlı ve bütünlüklü bir fotoğrafını göstermeyi hedeflemektedir. Güncel olan bu önemli meseleye akademinin dikkatinin çekilmesi de diğer bir amaçtır. Yöntem: Çalışmada nicel verilerden yararlanılmıştır. Küresel ölçekte doğal afet ve göç verisi tutan Uluslararası Afet Veri Tabanı (ing. International Disaster Database, EM-DAT) ve Ülke İçi Göç İzleme Merkezi (ing. Internal Displacement Monitoring Centre, IDMC)’nden iklim ve hava ile ilişkili olan afetlerin verileri kullanılarak Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS)’nde görsel hale getirilmiştir. Daha sonra görselleştirilen bu iklimsel afet ve göçlerin zamansal ve mekânsal dağılış bilgisi betimsel analiz tekniği ile irdelenmiştir. Bulgular: İklim değişikliği etkilerinin belirginleşmesiyle birlikte iklimsel afet ve göç olaylarının sayısında, şiddetinde ve sıklığında anlamlı artışlar ortaya çıkmıştır. Başta sel/taşkın, fırtına (özellikle büyük tropikal siklonlar) ve kuraklık olmak üzere iklim ve hava ile ilişkili (orman yangınları, çölleşme, sıcak ve soğuk hava dalgaları vb.) diğer tüm iklimsel afetlere bağlı olarak küresel ölçekte önemli göç hareketleri yaşanmıştır. Ortaya çıkan bu göçlerin çok büyük bir bölümü ise Güneydoğu Asya (özellikle okyanusa kıyısı olan bölgeler), Orta Afrika (özellikle Sahraaltı Afrika Bölgesi) ve Amerika (ABD ve Brezilya dahil olmak üzere bu iki ülke arasında kalan bölge)’da yoğunlaşmaktadır. İnsani yaşam gösterge farklarının ve iklim değişikliği etkilerinin ülkeler/bölgeler ölçeğinde gittikçe daha da belirginleştiği günümüz ve geleceğin dünyasında “iklimsel göç” meselesinin de önemli bir yer tutacağı beklenmektedir. Özgünlük: Siyasi (çatışma ve şiddet), ekonomik ve sosyal nedenlere bağlı olarak yaşanan göç hareketleri ulusal ve uluslararası literatürde yoğun bir şekilde konu olmasına rağmen, çağımızın en önemli sorunu olan küresel iklim değişikliğinin neden olduğu göçler konusu derli toplu bir biçimde yeterince çalışılmamıştır. Dolayısıyla çalışmanın, bu anlamda öncü olması ve konuyu makro ölçekte ele alması nedeniyle literatüre önemli ölçüde katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe Firmaların uluslararası pazarlara giriş şekillerine SWOT analizinin etkisi(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Çetinkaya, Ali Şükrü; Kızılkan, ZeynepAmaç: Rekabetin çetin hale gelmesi işletmelerin kendi zayıf ve üstün yönleri ile dış çevredeki fırsat ve tehditlerin farkında olmalarını, diğer bir ifadeyle SWOT analizi yapmalarını gerekli kılmaktadır. Bu çalışmada, SWOT analizinin uluslararası pazarlara girişe etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmada veri toplama aracı olarak anket tekniği kullanılmıştır. İmalat sanayiinde faaliyet yürüten 60 farklı işletmede çalışanlarından basit tesadüfi yöntemle elde edilen 385 geçerli anket verisi ile hipotez test edilmiştir. Veri analizinde; tanımlayıcı istatistik, açıklayıcı faktör analizi ve çoklu regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Analiz sonuçlarına göre SWOT analizi ile uluslararası pazarlara giriş şekilleri arasında pozitif yönlü anlamlı ilişki olduğu tespit edilmiştir. Özgünlük: İşletmelerin uluslararası pazarlara hangi şekilde gireceklerine karar vermeden önce SWOT analizi yapmaları büyük önem arz etmektedir. Önemine rağmen yazında SWOT analizinin uluslararası pazarlara giriş şekillerin belirlenmesine olan etkisini ampirik olarak araştıran sınırlı çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmada, SWOT analizinin uluslararası pazarlara giriş şekline etkisi ampirik olarak ortaya konulmuş ve hem literatüre hem de uygulamaya katkı sağlanmıştır.Öğe Güç yozlaşması ölçeği(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Nacar, Davut; Nanto, ZülküfToplumsal hayatın her aşamasında güç olgusundan bahsetmek mümkündür. Güç insanlara bir şeyi zorla yaptırabilme veya onları etkileyebilme yeteneğidir. Bundan dolayı insanlar farklı şekillerde gücü elde etme eğilimindedir. Yolsuzluk ise gücün karanlık yüzüdür. Gücün yozlaşması, kişisel kazanç sağlamak için gücü suiistimal eden bir kişiyi ifade eder. Gücün olası olumsuz etkileri, birçok organizasyonun yapısındaki değişiklikler ve gücü paylaşmanın potansiyel olumlu etkileri nedeniyle, gücün kullanımlarına ilişkin görüşler kısmen değişmektedir. Örgütler yönetici olarak dürüst kişileri atayabilir ve destekleyebilirler. Dürüst yöneticiler yozlaşmayla mücadelede güçlü bir yargı sistemine ihtiyaç duyabilirler. Amaç: Bu çalışmanın amacı örgütlerde güç yozlaşmasının ortaya koyulmasında kullanılabilecek, geçerli ve güvenilir veri toplama aracının geliştirilmesidir. Yöntem/Tasarım / Metodoloji / Yaklaşım: Araştırma ölçek geliştirme çalışması niteliğinde olup, var olan durumu sorgulayan, betimsel bir araştırmadır. Bulgular:30 maddelik soru havuzuna açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri yapılmıştır. Yapılan analizler sonucu 19 madde tek faktörlü örgütlerde güç yozlaşması ölçeği oluşturulmuştur. Özgünlük: Ölçeğin uygulandığı hedef kitle ve analizlerle ilgili bulgular birlikte değerlendirildiğinde örgütlerde güç yozlaşmasının belirlenmesinde geçerliği ve güvenilirliği yüksek bir araç olduğu söylenebilir.Öğe Spor Tahkim Mahkemesi’nin (CAS) isminde yer alan “Tahkim” ve “Mahkeme” kavramlarının incelenmesi ve Spor Tahkim Mahkemesi’nde uygulanan tahkim ile geleneksel tahkimin karşılaştırılması(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Gürbüz, AytekinUluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS), isminde aynı anda barındırdığı “tahkim” ve “mahkeme” kavramlarından dolayı özellikle spor hukuku alanında çalışmak isteyen araştırmacılarda oldukça kafa karışıklığına neden olmaktadır. Bir yanda tahkim, diğer yanda ise mahkeme kavramlarının aynı yargılama merciinin isminin içinde bulunması, bu merciin yargılamasının bir tahkim yargılaması mı yoksa mahkeme yargılaması mı icra ettiği sorusunu akıllara getirmektedir. Tahkim yargılaması, mahkemelerde icra edilen yargılamanın alternatifi bir uyuşmazlık çözüm yoludur. Peki bu durumda Spor Tahkim Mahkemesi bir tahkim yargılaması mı yapmaktadır, yoksa bir Mahkeme midir? Makalede ilk olarak Spor Tahkim Mahkemesi’nin hangi yargılama türünü icra ettiği gerekçeleriyle ortaya koyulmaktadır. Diğer yandan geleneksel tahkim olarak tabir edebileceğimiz tahkim yargılaması ile Spor Tahkim Mahkemesi’nde icra edilen tahkim yargılaması da karşılaştırmaya tabi tutulmuş, benzerlik ve farklılıkları ortaya çıkarılmıştır. Çalışmanın sonuç kısmında da CAS isminde yer alan “Mahkeme” kavramının tahkim kurumunu kastettiğinin kabul edildiği ve “Spor Tahkim Mahkemesi” isminin yerine “Spor Tahkim Kurumu” ismi önermesi yer almaktadır. Amaç: Spor Hukuku son yıllarda ülkemizde adı daha fazla duyulmaya başlanan ve ilginin oldukça arttığı bir hukuk alanıdır. Karma hukuk diyebileceğimiz bir yapıya sahip olan Spor Hukuku’nun kendine has yargılama sistemi, ilkeleri ve dinamikleri vardır. Ancak Spor Hukuku konusunda ülkemizde yazılmış sınırlı sayıda kaynak mevcut olup var olanlar da güncellenmeye ihtiyaç duymaktadır. Bu makalenin amacı Spor Tahkim Mahkemesi’ndeki yargılama sistemini “mahkeme” ile “tahkim” arasındaki kafa karışıklığını ortadan kaldırmaya yönelik güncel değişiklikleri ile araştırıp sunmak, onu geleneksel tahkim ile karşılaştırarak Spor Hukuku ile ilgili güncel bir çalışmayı hukuk alanına kazandırmaktır. Yöntem: Spor Hukuku süratle değişebilen bir mevzuata sahiptir. O yüzden bir hukuki eser ortaya koyarken sürekli mevzuat takibi gerektirir. Makale hazırlanırken CAS Kodu’nda gerçekleşen tüm değişiklikler takip edilerek güncel versiyonuna uygun araştırma yapılmıştır. Makalede ayrıca kıyaslama yöntemi de kendine yer bulmaktadır. Özgünlük: Spor Tahkim Mahkemesi’nin isminde yer alan bu çelişkiden kaynaklarda bahsedilmesine rağmen konu detaylı işlenmemiştir ancak bu çalışma bu konuda detaylı araştırma ve bulgulara ulaşan, güncel gelişmelere uygun özgün bir makale olarak meydana gelmiştir.Öğe Veri sorumlusunun veri güvenliğine ilişkin idari ve teknik tedbirleri alma yükümlülüğü(İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2023) Yürük, ZehraTeknolojik gelişmeler, hayatımızı kolaylaştıran birçok yenilik getirmekle birlikte yapay zekâ teknolojilerinin kullanıldığı uygulamalar ile bireylere ait verilerin toplanmasını ve bu verilerin birleşimi ile kişilerin özel ve sosyal hayatlarına ilişkin çıkarımlar üretilmesini sağlamaktadır. Bu çıkarımların oluşturulmasına kadar geçen süreç içerisinde toplanan, işlenen, aktarılan ve saklanan bu verilerin güvenliğinin sağlanamaması ise, ciddi hukuki sorunlara sebep olabilmektedir. Kişisel verilerin güvenliğinin sağlanabilmesi için 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile veri sorumlusu ve veri işleyenlere bazı yükümlülükler getirilmiştir. Bu yükümlülüklerin getirilmesinin temel sebebi, ilgili kişilerin mahremiyetlerinin korunması ve veri işleme faaliyetinin hukuka uygun olarak yerine getirilmesinin sağlanmasıdır. Bu kapsamda, ilgili kişinin hak kaybına uğramasının engellenmesi için KVKK ile veri sorumlularına getirilen gerekli idari ve teknik tedbirleri alma yükümlülüğü incelenmiştir. Amaç: Bu çalışmada, kişisel verilerin korunması için veri sorumlusuna getirilen teknik ve idari tedbirleri alma yükümlüğü kapsamında yapılması gereken faaliyetler ve veri ihlallerinin engellenmesine ilişkin genel çözümler üretilmesi amaçlanmıştır. Metodoloji: Araştırma yazılı kaynakların ve veri tabanlarının taranması ile hazırlanmıştır. Bulgular: Kişisel verilerin korunması, bireyin mahremiyetinin ve temel haklarının da korunmasını sağlamaktadır. Bu sebeple veri dolaşımı etkilenmeden kişisel verilerin hukuka uygun olarak işlenmesi, hukuka aykırı erişimin önlenmesi ve bu süreçte verilerin muhafazasının sağlanması büyük önem arz etmektedir. Nitekim veri sorumlularına getirilmiş olan yükümlülükler kapsamında veri güvenliğine ilişkin risk ve tehditlerin azaltılması mümkün olsa da ihlallerin tamamen engellenmesini sağlamak mümkün değildir. Özgünlük: Kişisel verilerin korunmasına ilişkin yayımlanmış eserler ve yapılan çalışmalar değerlendirilerek kişilerin mahremiyetinin korunmasının önemi, veri güvenliği sorunu ve alınabilecek tedbirleri inceleyen çalışma özgün niteliktedir.