TR Dizin İndeksli Yayınlar

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1580
  • Öğe
    Veri Zarflama Analizi (VZA) ile Türkiye'deki Vakıf Üniversitelerinin Etkinliğinin Ölçülmesi
    (2008) Özden, Ünal
    Performans analizi, sistemlerin, kaynaklarını amaçları doğrultusunda ne kadar etkin ve verimli kullandığını belirleyen bir kavramdır. Son yıllarda sistem performanslarını değerlendirmek için kullanılan analizlerden biri de etkinlik analizidir. Etkinlik analizinde rasyo, parametrik ve parametrik olmayan yöntemler gibi yöntemler kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, sistemlerin etkinliklerinin ölçülmesinde kullanılan yöntemlerden birisi olan VZA ile Türkiye’deki vakıf üniversitelerinin görece toplam, teknik ve ölçek etkinliklerinin ölçülerek analiz edilmesidir. Çalışmada ilk olarak, VZA’da kullanılan kavramlar açıklanmış ikinci olarak VZA’da kullanılan modellerle ilgili ayrıntılı bilgi verilmiştir. Son olarak da Türkiye’deki vakıf üniversitelerinin görece toplam, teknik ve ölçek etkinlikleri, girdi ve çıktı yönelimli CCR ve BCC modelleri kullanılarak hesaplanıp incelenmiştir. Ayrıca süper etkinlik modelleri yardımıyla vakıf üniversitelerinin etkinlik sıralamaları da belirlenmiştir.
  • Öğe
    Yasadışı Grev ve Sonuçları
    (2005) Çifter, Algun
    Mesleki amaç denilen ve yasada \"toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçilerin iktisadi ve sosyal durumlarıyla çalışma şartlarını korumak veya düzeltmek\" olarak tanımlanan amacın dışındaki amaçlarla yapılan grevler yasadışıdır. Yasa, grevin yasal sayılabilmesi için amaçla yetinmemiş, ayrıca uyuşmazlığın toplu görüşme ve arabuluculuk aşamalarından geçirilmiş olması, sendikanın grev kararını zamanında alması, notere tevdi etmesi, işyerinde ilan etmesi, grev kararının yasal süresi içinde uygulanması gibi usuller de öngörmüştür. Bu usullerden birine uyulmamış olması kural olarak grevi yasadışı kılar. Yasadışı grevin greve katılanlar açısından önemli sonucu işverenin grevcilerin iş sözleşmelerini süresiz fesih bildirimi ile tazminatsız feshedilebilmesidir. Ancak hukukumuzda grevci işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilebilmesi için yalnız grevin niteliğine bakılmaması, grevci işçinin kusurlu davranışının da aranması gerektiği yargı kararı ile isabetli olarak kabul edilmiş bulunmaktadır. İşveren ayrıca grevcileri işyerinden ayrılmaya zorlayabilir, konuttan çıkarabilir, disiplin cezası verebilir ve tazminat isteyebilir. Yasadışı greve katılmayanlara ise işveren kural olarak iş vermek ve ücret ödemek zorundadır. Bu çalışmada, önce yasa dışı grev ve unsurları, grevin yasadışı olup olmadığının tespiti ve sonra da yasa dışı grevin sonuçlan ele alınmıştır.Mesleki amaç denilen ve yasada \"toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçilerin iktisadi ve sosyal durumlarıyla çalışma şartlarını korumak veya düzeltmek\" olarak tanımlanan amacın dışındaki amaçlarla yapılan grevler yasadışıdır. Yasa, grevin yasal sayılabilmesi için amaçla yetinmemiş, ayrıca uyuşmazlığın toplu görüşme ve arabuluculuk aşamalarından geçirilmiş olması, sendikanın grev kararını zamanında alması, notere tevdi etmesi, işyerinde ilan etmesi, grev kararının yasal süresi içinde uygulanması gibi usuller de öngörmüştür. Bu usullerden birine uyulmamış olması kural olarak grevi yasadışı kılar. Yasadışı grevin greve katılanlar açısından önemli sonucu işverenin grevcilerin iş sözleşmelerini süresiz fesih bildirimi ile tazminatsız feshedilebilmesidir. Ancak hukukumuzda grevci işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilebilmesi için yalnız grevin niteliğine bakılmaması, grevci işçinin kusurlu davranışının da aranması gerektiği yargı kararı ile isabetli olarak kabul edilmiş bulunmaktadır. İşveren ayrıca grevcileri işyerinden ayrılmaya zorlayabilir, konuttan çıkarabilir, disiplin cezası verebilir ve tazminat isteyebilir. Yasadışı greve katılmayanlara ise işveren kural olarak iş vermek ve ücret ödemek zorundadır. Bu çalışmada, önce yasa dışı grev ve unsurları, grevin yasadışı olup olmadığının tespiti ve sonra da yasa dışı grevin sonuçlan ele alınmıştır.
  • Öğe
    II. Meşrutiyet'in İlanının İstanbul Basını'ndaki Yansımaları (1908)
    (2008) Macar, Oya Dağlar
    II. Meşrutiyet 23 Temmuz 1908’de (10 Temmuz 1324) ilan edildi. Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte basında sansür yasağı kalktı ve bir yayın patlaması yaşandı. Osmanlı Devleti’nde yaşayan farklı dilden ve dinden her ulus, kendi fikirlerini dile getirdiği gazeteler ve dergiler çıkardı. Basın, Meşrutiyet döneminde toplumun sesi haline geldi. Ayrıca, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ve padişahın Meşrutiyet konusundaki benimsedikleri görüşleri ve yürüttükleri siyaseti kamuoyuna duyuran en önemli araç haline geldi. Halk, basın aracılığıyla Meşrutiyet yönetimini tanıdı. Basın, bu yüzden Meşrutiyet dönemini anlamak için başvurulacak en önemli kaynaklardan biri haline geldi. Bu makalede kaynakların büyük çoğunluğu dönemin gazetelerine dayanmaktadır. İstanbul’da çıkan Tanin, İkdam, Volkan gazeteleri taranarak, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin, padişahın ve kamuoyunun Meşrutiyet’in ilanına karşı nasıl bir tutum takındıkları ve bunun basına nasıl yansıdığı incelenmiştir.
  • Öğe
    Çin Muhasebesinin ve Defter Kayıt Tekniklerinin Oluşumu Üzerinde Kültür Etkisi
    (2007) Solaş, Çiğdem; Ayhan, Sinan
    Çalışmanın amacı, Çin muhasebe gelişimindeki etkileri tartışmaktır. Literatürde çevresel etkiler diye bilinen, ülkeler arası muhasebe gelişimini karşılaştırmalı bir yapıya kavuşturan etkenler, Çin ulusal muhasebesinin yerini tespit etmek açısından amacımıza araç olmuştur. Karşılaştırma ve sınıflandırma, uluslararası düzeyde çevresel etkilere bağlı olarak muhasebe karakterini ayrıntılı ve doğru belirlemede ileri metotlardır. Mueller ve izleyicilerinin kriterlerine göre Hofstede’in kültürel değer vurgusu ve devamında Gray’in sosyo-kültürel modeli Çin muhasebe karakterini daha iyi çözümleyen bir yapıdadır. Günümüzün birçok araştırması Çin halkı ile onların geleneksel kültürleri ve yaşam biçimleri arasında ayrılmaz bir bağ olduğunu göstermiştir.
  • Öğe
    21. YY Üretim Anlayışı: Çevik Üretim
    (2007) Arslan, Onur
    [Abstract Not Available]
  • Öğe
    Türkiye Muhasebe Standartlarının Hizmet Sektörü ile İlgili Olarak Tekdüzen Muhasebe Sistemine Etkisi
    (2008) Yarbaşı, Engin
    Özet: Türkiye Cumhuriyeti döneminde çağdaş muhasebe düzeni için çalışmalar Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana devam etmektedir. Dünya ekonomisinin günümüzde ulaştığı noktada artık ülkelerin bağımsız ekonomik faaliyette bulunmaları ve bu nedenle bağımsız bilgi sistemleri kurmaları olanaksız hale gelmiştir. Türkiye 1992 yılından itibaren gelişmiş bir fınansal bilgi sistemi kurma çabası içindedir. 1994 yılında yürürlüğe giren Tekdüzen Muhasebe Sistemi ve 2002 yılında faaliyete geçen Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ile 1989 yılında yürürlüğe giren SMMM ve YMM meslek yasası bunun en güzel sonuçlarıdır.Tüm bu çalışmalar ülke ekonomisinde, ticaret ve sanayi sektörleri gibi, etkin faaliyet konularına uyumlu olmuş, bu arada etkin bir sektör olmasına karşın hizmet sektörü ihmal edilmiştir. Bu çalışmanın amacı hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmaların dönem sonu finansal raporlarının gerçeklere ve artık tüm dünya ekonomilerinin uymaya çalıştıkları Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına uygun olarak düzenlenmesi için bu sektörlerde çalışan firmalara yol göstermektir.
  • Öğe
    Afrika'da Sinema Serüveni ve Cinéma Beur Akımı
    (2005) Aydın, Oya Şakı
    Bugün Afrika sineması denildiğinde daha çok Sahra-Altı, Fransızca konuşulan ülkeler akla gelmektedir. Aslında, Afrika sineması, tüm Afrika kıtasında, farklı diller konuşulan ülkelerin hepsini ve hatta diasporayı da içermektedir. Ancak geçmiş sömürge kültürü sebebiyle buna bağlı sınıflandırmalar ve algılamalar çok yaygındır. Mısır sineması, Cezayir ya da Tunus sinemasına Arap sineması denmesi de oldukça yaygındır. Kıtanın dışında, Fransa’da yaşayan Kuzey Afrika kökenli Arap sinemacıların, Fransız toplumuna uyum süreçlerini anlattıkları Cinéma Beur (Arap Sineması) akımı da diasporadaki Afrikalıların yarattıkları bir sinema akımıdır. Bu çalışmanın amacı da, Afrika’nın içerisinde yer alan, Britanya ya da Fransa gibi sömürgeci ülkelerin büyük ölçüde yönlendirdiği, farklı sinema serüvenlerini ve bunlarla bağlantılı olarak Cinéma Beur akımını incelemektir.
  • Öğe
    İşyeri İşçi Temsilciliği
    (2005) Çelik, Nuri
    İş Hukukumuzda son yıllarda yeniden gündeme gelen ve ilk kez 3008 sayılı İş Kanununda yer verilen işçi temsilciliği sistemi, yerini, 1963 yılında çıkarılan 274 sayılı Sendikalar Kanununda düzenlenen işyeri sendika temsilciliğine bırakmıştır. Bu Kanunun yerini alan ve 1983 yılında çıkarılan 2821 sayılı Sendikalar Kanununda da aynı sistem sürdürülmüştür. Ne var ki, işçi temsilcilerinin korunmasına ilişkin 135 sayılı ILO sözleşmesinin Türkiye tarafından 1992 yılında 3845 sayılı Kanunla onaylanması karşısında, bu Sözleşmeye uyum sağlayıcı ve Avrupa Birliği hukukuna ilişkin ulusal Programdaki işçi temsilciliğinin geliştirilmesi hedefini gerçekleştirici yasal düzenlemelerin yapılması zorunluluğu doğmuştur. Gelişmeler bununla kalmamış, 2002 yılında çıkarılan ve \"İş Güvencesi Kanunu\" olarak anılan 4773 sayılı Kanunda, toplu işçi çıkarma halinde durumun işyeri sendika temsilcilerine ve bunların olmadığı yerlerde işçi temsilcilerine bildirilmesi, bunlarla görüşme yapılması öngörülmüş, fakat işçi temsilcilerine ilişkin ifade 2003 yılında çıkarılan 4857 sayılı İş kanununa alınmamıştır. Yukarıda açıklanan gelişmeler karşısında, Sendikalar Kanununa getirilecek ek hükümlerle işçi temsilciliği konusunda temel bir düzenlemeye yer verilmeli, ayrıca, toplu işçi çıkarma ile ilgili olaak, 4773 sayılı Kanunla kabul edilen, fakat daha sonra kaldırılan işçi temsilcilerine ilişkin ibare İş Kanununa geçirilmelidir. İşçi temsilciliği sistemi İş Kanunu uyarınca çıkarılmış ya da çıkarılacak yönetmeliklerde de gözönünde bulundurulmalı ve özellikle işyeri sendika temsilcilerinin bulunmadığı işyerlerinde Yıllık Ücretli İzin Kurulu ile İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulunda görev alacak işçi üyelerin işçi temsilcileri tarafından seçilmesi sağlanmalıdır.
  • Öğe
    Kategorik Regresyon Analizi ile Öğrencilerin Benlik Algılarını Etkileyen Özelliklerin Belirlenmesi
    (2008) Cengiz, Dicle
    Özet: Kategorik yapıda bir değişkenin kategorilerinin nümerik yapıda bir değişkeni nasıl etkilediğinin istatistiksel olarak incelenmesi, hipotez testleri ya da varyans analizi çözümlemeleri ile yapılabilmektedir. Ancak kategorinin bağımlı değişken üzerindeki etkisinin hesaplanabilmesi için regresyon analizinden yararlanılması gerekmektedir. Bu aşamada ise bağımsız değişkenlerin kategorik yapıda bulunduğu Kategorik Regresyon Analizi'nden bahsedilebilmektedir. Kukla değişkenli regresyon modeline benzerlik gösteren Kategorik Regresyon Analizi kategorilerin yeniden nicelendirilmeleri ve bu niceliklere EKK yönteminin uygulanması ile yorıunlanabilmektedir. Bu çalışmada, ilköğretim öğrencilerinin Benlik Algılarını etkileyen etmenlerin ortaya çıkarılabilmesi amacıyla, 2259 öğrenci ve öğretmenleri üzerinde yapılan bir çalışmanın verilerine Kategorik Regresyon Analizi uygulanmış ve sonuçlar yorumlanmıştır.
  • Öğe
    Riske Maruz Değer (RMD) Hesaplama Yöntemleri: İMKB Üzerine Uygulama
    (2007) Özden, Ünal
    Türkiye gibi krizlerin sıklıkla yaşandığı ekonomilerde, risk faktörlerinin ekstrem hareketlerinin ölçülmesi gerekmektedir. Özellikle Kasım 2000 ve Şubat 2001’de ülkemizin maruz kaldığı ağır ekonomik krizler nedeniyle bu risk faktörlerinin belirlenmesi, ölçülmesi ve değerlendirilmesi daha önemli hale gelmiştir. Kriz durumunda riskin ölçülebilmesi için istatistiksel yöntemlere ihtiyaç duyulur. Deloitte&Touche Danışmanlık tarafından 1999 yılında dünya ölçeğinde 70 bankayı kapsayan bir risk yönetimi anketinde, katılımcıların %79’u risk ölçümünde en iyi yöntemin “Value at Risk” (riske maruz değer) olduğunu belirtmişlerdir. Ankete katılanlardan %47’si riske maruz değer hesaplama yöntemlerinden parametrik yöntemi, %7’si tarihsel simülasyonu, %6’sı ise Monte Carlo simülasyon yöntemini kullanmaktadır. Bunun yanı sıra %30’u da birden çok yöntemi aynı anda uygulamaktadır. Bu çalışmada kriz sonrası risk ölçümünde Türkiye’de kullanılmaya başlanılan “riske maruz değer” hesaplama yöntemleri açıklanacaktır. Bu yöntemlerin her biri İMKB verileri üzerinde uygulanarak karşılaştırılmaları yapılmıştır.
  • Öğe
    Emrullah Efendi-Tevfik Fikret Anlaşmazlığı (Mekteb-i Sultani Hadisesi)
    (2006) Macar, Oya Dağlar
    Emrullah Efendi Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli siyaset adamlarından biridir. 1909 ve 1911 tarihleri arasında Maarif Nazırlığı görevinde bulunmuş: ve İlköğretim kanunu çıkararak, Türk Milli eğitiminin gelişmesine büyük katlılarda bulunmuştur. Bu çalışmada Emrullah Efendi'nin ikinci bakanlık döneminde Galatasaray Lisesi Müdürü Tevfik Fikret ile olan anlaşmazlığı ele alınmaktadır. Emrullah Efendi'nin 1910 yılında Galatasaray Sultanisi :'nin bütçesinde ve iç tüzüğünde yapmak istediği değişikliklere karşı Tevfik Fikret büyük tepki göstermiş ve bu kararı kendisine yapılmış bir müdahale sayarak istifa etmişti, Tevfik Fikret'in istifasının ardından öğrencilerin başlattığı protestolar beklenmedik bir şekilde Osmanlı İmparatorluğu'nda eğitim ve öğretim sorunlarının gündeme gelmesine neden oldu. Olayların basma yansıması ve öğrenciler île ailelerinin devreye girmesi ile olaylar büyüdü. Üstelik okulun öğrencileri arasında şehzadelerin de bulunması Galatasaray Sultanisi'tideki olayları siyasi boyutlara taşıdı. Sonunda Sadrazam başkanlığında Bakanlar kurulu toplanarak Galatasaray Sultanisi'nde yeni idari düzenlemeler yapıldı ve olaylar yatıştırıldı. 1910 yılında ortaya çıkan bu sorun, ortaöğretim île ilgili tartışmaların o dönemde yeniden gündeme gelmesini sağladı. Galatasaray Sultanisi Meselesi ayrıca ortaöğretim düzeyinde yapılan ilk öğrenci boykotu olarak tarihe geçti.
  • Öğe
    UV absorblayıcı madde uygulamalarında ultrasonik enerjinin etkileri
    (2005) Merdan, N.; Tezcan, İ.; Derin, M.; Korkmaz, P.
    Dünyayı çevreleyen ozon tabakasının gün geçtikçe incelmesi ve UV radyasyonunun insan sağlığını olumsuz etkilemesi nedeni ile insanların UV ışınlarından korunması gereklidir. UV radyasyonun belirli oranlardaki emilimi insan sağlığına yararlı iken, aşırı olanlar cilt kanseri, güneş yanığı ve katarakt gibi hastalıklara neden olmaktadır. Giysiler UV radyasyonuna karşı koruma sağlayabilirken, bu aşamada radyasyonun dozu da önem taşımaktadır. Bu nedenle tekstil materyallerine UV absorban maddeler, liflerin üretimi esnasında ya da bitim işlemlerinde uygulanmaktadır. UV absorban maddelerin kullanılmasıyla, tekstil ürünlerinde UV ışınlarının geçirgenliğinin yoğunluk derecesi azaltılır. UV absorbanları materyale gelen ışık tarafından meydana gelen olumsuz etkileri ergeller [1,3] Bu araştırmada UV absorbanların etkileri yöntemler açısından karşılaştırılmıştır. Bu yöntemler; klasik, ultrasonik prop ve ultrasonik banyo yöntemleridir. Araştırmada %100 pamuklu bezayağı, Dimi 2/1, Dimi 3/1, ve Rips 2/1 örgüsüne sahip dört farklı dokuma kumaşa ön terbiye işlemi uygulandıktan sonra, üç farklı yönteme göre, bu kumaşlara %0 ve % l UV absorban madde uygulanmıştır. Kumaşların 290-400 nm dalga boyu aralıklarında % transmitans değerleri ölçülmüştür. Bu değerler kullanılarak UFP değerleri hesaplanmış ve UV radyasyona karşı koruma kategorileri belirlenmiştir. Ayrıca kumaşların beyazlık derecesi ölçümleri yapılmış, ölçümler için UV absorban uygulanmamış ağartılmış materyal standart kabul edilmiştir. Klasik yöntem, ultrasonik prop ve ultrasonik banyo yöntemi bu yöntemle karşılaştırılmıştır.
  • Öğe
    Sanayi Planlarının Hazırlanmasına Temel Teşkil Eden Raporlar
    (2006) Gür, Betül
    Özet: 1923-1929 döneminde Türkiye Ekonomisi'nde özel sektörün öncülüğünde liberal bir iktisat politikası izlenmiş; fakat Osmanlı İmparatorluğu'ndan ilkel ekonomi koşullarının miras alınmış olması, 1929 yılından başlamak üzere Osmanlı İmparatorluğu'nun borçlarının Türkiye Cumhuriyeti tarafından ödenmeye başlanacak olması, 1929 yılına kadar gümrüklerin kontrol altına alınamaması ve yine söz konusu yıl içinde ortaya çıkan Dünya İktisadî Krizi'nin olumsuz etkilerinden korunmaya çalışılması gibi gerek iç ve gerekse dış birçok nedenden dolayı iktisadî kalkınmayı sağlamak amacıyla 1929 yılından itibaren ekonomide devletçi iktisat politikasına geçilmeye başlanmıştır. Bu makalede, Türkiye Ekonomisi'nde 1929-1938 döneminde uygulanan devletçi iktisat politikası çerçevesinde yerli ve yabancı uzmanlara hazırlatılan raporlar ele alınmış ve bu raporların sanayi plânlarının hazırlanmasına olan katkısı ortaya koyulmuştur.
  • Öğe
    Raymond Williams'ın Televizyon Teorisi
    (2009) Şentürk, Rıdvan
    Televizyon günümüzün hâkim zevk kültürünü, hayat tarzını biçimleyen ve toplumsal iletişime etkiyen en önemli araçlardan biridir. Belirli alanlara özgü kanalların çoğalması, dijital televizyonun toplumsal algı alanını internetle paylaşmak zorunda kalması dolayısıyla toplumun varoluş tarzını belirleme gücü bakımından televizyonun etkisinin azaldığını söylemek mümkün gözükse de, toplumsal algının ve iletişimin çeşitlenmesi ve parçalanması tecrübe edilmektedir. Fakat bütün bu çeşitlenme ve parçalanmaya rağmen, televizyon görüntülerinin içeriğinin diğer medya araçlarına nispetle daha sürekli ve sıkça tekrar edilerek toplumsal algıya aktarılması önemini koruduğunu göstermektedir. İlk bakışta televizyonun toplumun karmaşık yapısını seyircinin bakışına sunduğu kabul edilse bile, bu durum başka bir sorun oluşturmaktadır. Zira böylece toplumsal hayatın farklı yönleri ve değişik alanları sürekli artan bir oranda medyatikleşmekte ve gerçeklik iletişimsel kodların ve gösterge sistemlerinin medyatik ağına dönüşmektedir. Televizyon, seyirciyi kendine bağlamak için sürekli yeni konular ve gösterim biçimleri peşinde koşarken, yalnızca toplumsal algının yerleşik biçimlerini ve normlarını değil, aynı zamanda kültürel ve etik kabulleri de değiştirmekte, yıkmakta ve dönüştürmektedir. İşte bu yüzden, Raymond Williams gibi teorisyenler, televizyonun gösterim ve anlatım tekniği kadar program içeriklerinin de toplumsal algıya yönelik şuur-dışı etkilerinin olabileceğini ve değerleri dönüştürebileceğini düşünmektedirler.
  • Öğe
    Küreselleşme Sürecinin Uluslararası Pazarlama Stratejilerine Etkileri ve Çin Örneği
    (2008) Çengel, Özgür
    Özet: Günümüzün rekabetçi pazarlarında küreselleşme kavramı oldukça kullanılmaktadır. Dünya üretim safhasından pazarlama safhasına doğru yol alırken, rekabet sonucu mal ve hizmetlerde farklılaşmak zorlaşmaktadır. Bu aşamada, küreselleşme ve uluslararası pazarlama olgusu pazarlamada rekabetçi unsurları belirlemek için iyi bir araçtır. Küreselleşme bu gelişmenin en önemli belirtisidir ve bu olgu uluslararası pazarlama stratejilerini de etkilemektedir. Dünya küreselleştikçe, işletmeler küresel tüketicilerin ihtiyaçlarını anlamaya odaklanmaktadırlar. Çin'in büyüme stratejileri ve uluslararası pazarlama çabaları küreselleşme boyutunda iyi bir vaka çalışmasıdır. Bu makalenin amacı küreselleşmede temel konuları irdelemek ve küreselleşme-uluslararası pazarlama ilişkisini kurmaktır. Bunu takip eden çaba Çin'in büyüme politikalarını ve küresel rekabetle baş etme politikalarını araştırmaktır.
  • Öğe
    Lüks Marka Pazarlaması, Vertu Örneği
    (2008) Öymen, Gözde Dikmen
    Tüketim malları, tüketicilerin satın alma davranışına göre kolayda mallar, beğenmeli mallar, lüks (özellikli) mallar ve aranmayan mallar olmak üzere dört kategoride incelenmektedir. Bütün gruplarda yer alan malların kendilerine özgü, çeşitli pazarlama stratejileri bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, kitle üretiminin artması, toplumsal değerlerin maddileşmesi ve tüketim kültürünün giderek yayılması sebebiyle hızla büyüme eğiliminde olan lüks mallar pazarının incelenmesidir. Öncelikle, lüks ve lüks marka tanımları, çeşitleri, özellikleri ortaya konulmuş ve bu bilgilere dayanarak lüks marka tüketicile-rinin özellikleri ve onları gösteriş tüketimine iten nedenler araştırılmıştır. Daha sonra, lüks markaların en temel özelliği olan enderlik kavramı doğal enderlik, teknolojiye dayalı enderlik, sınırlı sayıda üretim ve bilgiye dayalı enderlik olmak üzere dört kategoride incelenmiştir. Çalışma yöntemi kapsamında, lüks marka pazarını temsil etmek üzere diğer cep telefonlarından dünyanın ilk ve tek el yapımı telefonu olması nedeniyle ayrılan Vertu marka cep telefonu örnek olarak seçilmiştir. Lüks markaların pazarlama stratejileri bu örnek üzerinden hedef kitle ve bölümlendirme stratejileri, konumlandırma stratejileri ve pazarlama karması bileşenleri olmak üzere üç ana başlık altında açıklanmıştır. Bunun sonucunda, gelişen dünya ekonomisi ve bireylerin yükselen gelir düzeyleri lüks mal tüketimini arttırıcı etki yap-makta ve buna paralel olarak işletmeler pazarlama stratejilerini kullanarak lüks marka pazarını bü-yütmeye çalışmaktadırlar.
  • Öğe
    Sıcak İklim Bölgelerinde Soğutma Yüklerinin Karşılaştırılması
    (2006) Erkmen, F. İlgin; Gedik, Gülay Zorer; Şerefhanoğlu, Müjgan Sözen
    Sıcak iklim bölgelerinde sıcak dönem soğuk dönemden daha uzun sürmektedir. Bu nedenle bu bölgeler için baskın olan sıcak dönem şartları soğutma yükü açısından önem taşımaktadır. Son yıllarda çevre kirliliği nedeniyle yaşanan iklimsel değişimler (sera etkisi, küresel ısınma gibi) enerji harcamalarını ve soğutma konusunu ön plana çıkarmaktadır. Bu çalışma kapsamında, sıcak iklim bölgelerinde yapıların soğutma yüklerinin karşılaştırılması ele alınmıştır. Sıcak nemli iklim tipi için Antalya, sıcak kuru iklim tipi için Diyarbakır illeri seçilerek, verileri ve fiziksel özellikleri belirlenen örnek bir yapı ele alınmış ve belirlenen 21 Temmuz tasarım günü için Soğutma Yükü Sıcaklık Farkı Yöntemi ile (Cooling Load Temperature Difference-CLTD) soğutma yükü hesapları yapılmıştır. İki ayrı sıcak iklim tipi için soğutma yükü sonuçları karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Topsıs yöntemi ile Avrupa birliğine üye ve aday ülkelerin ekonomik göstergelere göre sıralanması
    (2011) Özden, Ünal
    Çalışmada, AB’ye üye ve aday ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ekonomik göstergeler kullanılarak çok kriterli karar verme tekniklerinden birisi olan TOPSIS yöntemi ile sıralanması amaçlanmıştır. TOPSIS yöntemi, ELECTRE yöntemine alternatif olarak geliştirilmiş ve çok kriterli karar verme problemlerinin çözümünde en çok kullanılan yöntemlerden biridir. Bu yöntem ile alternatiflerin en iyi çözüme (pozitif ideal çözüme) görece yakınlıklarını dikkate alarak sıralanmasını sağlamakta ve karar vericilere bir çözüm önerisi sunulmaktadır. Çalışmada AB’ye üye ve aday ülkelerin ekonomik gelişmişliklerine (performanslarına) göre sıralanması için Maastricht Kriterleri de dikkate alınarak (Kamu Borçları/GSYİH), (İşsizlik Oranı%), (Bütçe Açığı/GSYİH), (İhracat/İthalat), GSYİH/Nüfus) ve (Enflasyon) gibi ekonomik göstergelerin (kriterler) 2009 yılı verileri kullanılmıştır. Çalışmada Maastricht Kriterleri kullanıldığı için ekonomik göstergelerin (kriterlerin) görece önemleri (ağırlıkları)eşit olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak analizde AB’ye üye ve aday ülkeler ilgili kriterler doğrultusunda sıralanmış ve Türkiye’nin bu sıralama içerisindeki yeri belirlenmiştir.
  • Öğe
    Türk bütçe politikası
    (2010) Batırel, Ömer Faruk
    2010 merkezi yönetim bütçesi; harcamaların GSYH içindeki payını 2009 a göre 0.3 puan düşüren, kamu gelirleri payında ise % 22.7’den % 21.3’e 1.3 puanlık azalma öngören, kamu yatırımlarını nisbi olarak artıramayan hatta tersine azaltan, en büyük payı GSYH içinde % 5.6 ile sosyal güvenlik transferlerine ayıran, merkezi yönetim net vergi yükünün iyimser bir tahminle 0.6 puan artırarak % 18.8’e çıkacağını planlayan, vergi yükünün 2/3 ünü mal ve hizmet ve uluslararası ticaret vergileri ile finanse eden, vergi gelirlerini % 12 artacakmış gibi yüksek, özelleştirme gelirlerini 2009 gerçekleşmesini (2.044) 5.2 kat aşacak biçimde (10.649 milyon) aşırı iyimser olarak tahmin eden, maliye politikası kriteri olan faiz dışı fazlayı merkezi yönetim için 2008 gerçekleşmesi % 4.3 iken 2009 da çok düşük olan gerçekleşmesini (0.1) faiz dışı açık haline çevirerek % 0.6 olarak öngören, Maastricht kriterinin çok üstünde 2009 da % 5.5 olarak gerçekleşen bütçe açığının 0.6 puanlık düşüşle % 4.9 olacağını öngören bir bütçedir. Nisan 2010 başında açıklanacak olan ve muhtemelen negatif olarak gerçekleşecek 2009 büyüme hızı dikkate alındığında 2010 için gerçekçi sayılamayabilecek ve BM tahmininin bir buçuk katı % 3.5 büyüme hedefi ile faiz giderlerinde avantaj sağlanmaması halinde özellikle yüksek tutulan kamu finansman ve dolaylı vergi hedeflerinin tutturulamayacağı ve bütçe açığının artacağı olası görülmektedir.
  • Öğe
    Mevduat bankalarının rasyolarına kümelenmesi
    (2010) Cengiz, Dicle
    Türkiyedeki mevduat bankaları çeşitli rasyo değerlerine gore pek çok çalışmada daha once kümelenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada da benzer şekilde bankaların rasyoları kullanılarak kümelenmesi amaçlanırken, bunun yanında bu amaçla kullanılabilecek kümeleme yöntemlerinin de karşılaştırılması ve uygunluklarının değerlendirilmesi yapılmaya çalışılmıştır. Diğer taraftan, rasyo dışındaki kategorik özellik sayılabilecek bazı özelliklerinin de analize katılması sonucu bankaları kümelenmesinde optimal ölçekleme tekniklerinde de yararlanılmaya çalışılmış ve elde edilen tüm sonuçlar birlikte karşılaştırmalı olarak yorumlanmıştır. Sonuç olarak kümeleme analizinde nominal ve ordinal ölçekli değişkenlerin olması durumunda alternatif bir yöntem çalışmada sunulmuştur.