TR Dizin İndeksli Yayınlar
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Pierre Bourdieu: Bilimsel alan ve düşünümsel yöntem(İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi, 2024) Akarca, AlparslanBilimsel alan özerk olmalıdır. Çünkü tahakküm altındaki bilim, tahakkümü yeniden üreten bir bilimdir. Bilimsel tutum bilime katkı ile topluma katkı arasındaki olası farkı belirleyecektir. Düşünümsel metodoloji ise bilim insanlarına bilimin bilimini yapma fırsatını verecek olan bir yöntemdir. Bourdieu’nün yöntemi, nesnellik ilkesinden fazlasıdır. Bu, nesnelliğin nesneleştirilmesidir. Öyle görünüyor ki, Bourdieu, bilimi bilim insanlarına karşı korumaya çalışmaktadır. Ancak diğer yandan bu, öylesine paradoksal bir durumdur ki, bilim insanları bu paradoksu aşmak için bilime başvurmak zorundadır. Amaç: Bu makalenin amacı Bourdieu’nün bilim dünyası üzerine çalışmalarını incelemektir. Makalede kullanılan metodoloji bir kavram analizi yöntemidir. Temel amacımız iktidar karşısında (iktidarın içsel ya da dışsal olması farketmez) bilimsel özerklik, sosyal süreçler karşısında bilimsel tutum ve düşünümsel metodoloji konusunu tartışmaktır. Yöntem/Tasarım / Metodoloji / Yaklaşım: Bu çalışmada kavramsal içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Bulgular: Bourdieu bilim alanındaki temel problemlerin çözümünde yeni bir yöntem, yani düşünümsel metodolojiyi ileri sürmektedir. Bu nedenle böylece Bourdieu, bilim dünyasını mercek altına alıyor. Özetle, düşünümsel yöntemi bilim dünyasıyla tanıştıran Bourdieu’nün hem bilime hem de bilim felsefesine önemli katkı sağladığı söylenebilir. Özgünlük: Bourdieu’nün bilimsel alan ve akademi üzerine çözümlemeleri, esas olarak alan teorisine dayanmaktadır. Dolayısıyla, çalışmamızda alan, habitus, sermaye, tahakküm ilişkileri kavramları ve bir alternatif yöntem olarak düşünümsel metodoloji kavramına odaklanılmıştır.Öğe Döngüsel ekonomi: Avrupa Birliği çalışmaları(İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi, 2024) Aysan Özdemir, Zeynep Hazal; Gür, BetülAmaç: Bu makale, sürdürülebilir ve rejeneratif uygulamalara yönelik stratejik geçişi vurgulayarak, döngüsel ekonomi ilkelerinin Avrupa Birliği (AB)'nin düzenleyici ve ekonomik çerçevesine entegrasyonunu incelemektedir. Odak noktası, AB'nin başta plastikler olmak üzere endüstriyel atıkların yarattığı kapsamlı çevresel zorlukları nasıl ele aldığı ve kaynak verimliliği ile sürdürülebilirliği teşvik etmek için döngüsel ekonomi modellerinden nasıl yararlandığını anlamaktır. Yöntem/Tasarım/Yaklaşım: Bu çalışma, AB'nin döngüsel ekonomi politikalarını ve uygulamalarını mevcut literatür ve raporlar üzerinden değerlendirmektedir. Bu değerlendirme, ilgili mevzuat ve stratejik planlarla detaylandırılmış ve bölümlerde toplanarak inceleme makalesi olarak sunulmuştur. Bulgular: AB'nin döngüsel ekonomi politikaları, başta plastik kirliliği olmak üzere atıkların çevresel etkilerinin azaltılmasına önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Geri dönüşüm teknolojisi ve ürün tasarımındaki yenilikler, kaynak verimliliğinin artırılmasında etkili olmuştur. Bulgular, AB'nin proaktif yasal ve stratejik önlemlerinin, atık üretiminde önemli azalmalar ve artan geri dönüşüm oranları ile küresel döngüsel ekonomi uygulamaları için bir ölçüt oluşturduğunu göstermektedir. Bununla birlikte makale, teknolojik sınırlamalar, ekonomik kısıtlamalar ve geri dönüşüm programlarına daha fazla tüketici katılımı ihtiyacı dahil olmak üzere tam döngüselliğe ulaşmada karşılaşılan zorlukları da tanımlamaktadır. Özgünlük: Bu çalışma, özellikle küresel çevresel sürdürülebilirlik zorlukları bağlamında, AB'nin döngüsel ekonomi ilkelerini uygulama stratejilerinin ayrıntılı bir analizini sunarak mevcut literatüre katkıda bulunmaktadır. Döngüsel ekonomi hedeflerinin ilerletilmesinde politika, teknoloji ve piyasa uygulamaları arasındaki etkileşime dair benzersiz bir bakış açısı sunmaktadır. Çalışmanın özgünlüğü, politika analizi, teknolojik inceleme ve ekonomik çıkarımları kapsayan bütüncül yaklaşımında yatmaktadır ve bu da onu sürdürülebilirlik ve kaynak yönetimi ile ilgilenen politika yapıcılar, araştırmacılar ve uygulayıcılar için değerli bir kaynak haline getirmektedir.Öğe Sosyal medyada anti tüketim paylaşımları: De-influencing içeriklerine yönelik bir analiz(İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi, 2024) Geçit, Erdem; Şendoğan, Fatma; Öztürk, NesrinGelişen teknolojiyle birlikte ortaya çıkan sosyal medya platformlarında popülerleşen influencer pazarlaması, işletmeler tarafından pazarlama stratejilerine entegre edilmiş durumdadır. Tüketime özendirme noktasında güçlü bir faktör olan sosyal medya platformlarında son zamanlarda ise aşırı tüketimi eleştirmek, tasarrufa yönlendirmek, influencer etkisini azaltmak adına takipçilerine ne almamaları noktasında uyarılarda bulunulan bir akım başlamıştır. De-influencing (etkisizleştirme) adı verilen bu anti tüketim akımında, içerik üreticiler tarafından sosyal medya uygulamalarında ‘De-influencing’, ‘Alınır Alınmaz’, ‘Bu Ürünleri Almayın’, ‘Paranızı Boşa Harcamamanız Gereken Ürünler’, ‘Pişman Olduğum Ürünler’ başlıklarıyla içerik üreticiler yayınlanmaktadır. Amaç: Bir akım olarak TikTok üzerinde yayılan daha sonra diğer sosyal medya platformlarında popülerleşen De-influencing akımı adı altında üretilen TikTok içeriklerinde akımın kavramsal açıdan üretilen içerikler ile uyumlu ve farklı noktaların ortaya konularak igili alana katkı sağlamak amaçlanmaktadır. Örneklem ve Yöntem: Araştırma kapsamında Tiktok üzerinden ‘‘De-influencing’’ hashtag kullanımıyla paylaşılan içerikler arasında belirli ölçütler taşıması gerekliliği sebebiyle ölçüt örnekleme yöntemi kullanılarak örneklem grubu belirlenmiştir. 3 Türkiye 3 Yurtdışı içerik üreticilerinin oluşturduğu 6 hesap sahibinin 6 aylık paylaşımları tek tek incelenmiş ve ulaşılan 53 De-influencing paylaşımı nitel içerik analiz yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Yürütülen nitel içerik analizi doğrultusunda tema, kategori ve kodlar oluşturularak Maxqda 2020 Nitel Analiz Programı üzerinden analiz edilmiştir. Bulgular: Araştırma kapsamında incelenen TikTok içeriklerinin kapsamında tüketiciyi satın almaktan caydırmak ve ürün ya da markanın olumsuz yönlerini aktarma amacı taşıyan ‘‘De-influencing’’akımının olumsuz ağızdan ağza pazarlama iletişimi faaliyetleri temelinde oluştuğunu söylemek mümkündür. Detaylı sonuçlara Bulgular ve sonuç kısmında yer verilmiştir. Özgünlük: Araştırma De-influencing kavramı üzerine şekillenmiş olup ilgili alanda kavrama yönelik herhangi bir bilimsel çalışma bulunmadığı gözlenmiştir.Öğe Intergroup discrimination towards migrants and refugees in labor market hiring decisions(İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi, 2024) Nakay, Ekin; Keleş Tayşir, NurgülThis article deals with two fundamental global issues the world has been deeply engaged in; the worldwide refugee/migration surge, and as its potential outcome, racial/ethnic discrimination across multiple contexts, such as employment, housing, education, welfare, healthcare, and civil rights. Ethnicity triggered by Similarity and Realistic Threat stimulated by conflict and competition has been used to analyze the causality with two criterion variables; Hiring Intention and subsequently Ranking. Ethnic cognition for Turks and perceived realistic threat for migrants were the determining constructs. The online self-reporting survey was conducted using Qualtrics with 232 participants (166 women, 66 men). Purpose: This study aims to understand the extent of intergroup discrimination responsible for consequences on labor market selection processes, by analyzing the hiring and selection challenges the migrants - Syrians (nearly 3,7 million, 2023) and Uzbeks (nearly 60 thousand, 2022) likely to encounter when competing with Turkish candidates. We aim to reveal the determinants of bias related to ethnic exclusionism driven by ethnic similarities and perceived threat and moderated by job status. The study also digs out the attitude of women in general, but particularly those who are stigmatized by gender will demonstrate their attitudes when applicants' ethnicities are so salient as a discriminatory stimulant. Method: The questionnaire has listed two job postings for each high and low-status job vacancy, and equally qualified CVs of Turks, Syrians, and Uzbeks relating to postings. The questionnaire has been available online in two different time frames, the first between March 12th and May 27th and the second phase between August 2nd and September 17th, 2023. These dates have coincided with a very notable part of the sociopolitical and sociopsychological period when the Syrian migrant issue was at its climax. Findings: Analysis indicated that; Ethnic Identity overall, had demonstrated a stronger predictor than Realistic Threat, especially when Turkish candidates were rated, and Realistic Threat emerged as a stronger predictor on migrant candidates' selection assessments where Ethnic Identity has also predicted to some extent; All the estimations in all cases indicating a dominant bias for Turkish candidates and discriminate against the migrants; Job status did not moderate any decision; Gender was not effective in controlling discriminations. Women who have experienced gender discrimination have scored stronger ethnic bias favoring Turks, and stronger realistic threat against minorities, designating Syrians as stigmatized outgroups; and Uzbeks face much lighter form of discrimination than Syrians, supporting the "Prejudice Distribution Account" arguments. Originality: This project is novel in that; it is the first in Turkiye, to explore the hiring considerations when migrants compete with Turkish applicants, taking into account ethnicity coupled with anxiety and conflict constructs, moderated by job status. It is original in that it compares the raters' gender differentiations in attitudes toward the assessment of candidates having ethnic diversities. It is a rare, possibly only example of exploring the attitudes of people who have experienced discrimination, particularly women who experienced gender discrimination, predicting entitative arguments to the literature, given the conceptual framework.Öğe Demokratik yaşam, dijital propaganda ve propaganda eğitimi(İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi, 2024) Sezgin Büyükalaca, Ayşe Aslı; Yolcu, TuğbaAmaç: Dijital medyanın baskın rolünün hissedildiği bir ortamda propaganda, farklı eğitim kademelerinde ve farklı disiplinler içinde eğitim sürecine dahil edilmektedir. Propagandayı şeytanileştirmek yerine propaganda eğitimi aracılığı ile demokratik sürecin bir parçası olarak bu kavramı değerlendirmek sorgulamayı, diyaloğu, eleştirel düşünebilmeyi sağlayacaktır. Çalışmanın kavramsal temelleri, İletişim Çalışmaları Profesörü Renee Hobbs’un 2021 yılında ABD Yayıncılar Derneği tarafından Sosyal Bilimler alanında mükemmellik ödülü alan Mind Over Media: Propaganda Education for a Digital Age isimli kitabında yer alan fikirleri ve özellikle beneficial propaganda (faydalı propaganda) kavramı üzerine inşa edilmiştir. Yöntem/Tasarım / Metodoloji / Yaklaşım: Çalışmada, 5 kişilik İletişim Bilimleri Bölümü öğrencileri ve 5 kişilik Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğrencilerinden oluşan iki grup ile round-robin beyin fırtınası yöntemi aracılığı ile döngüsel fikir alışverişi oturumu gerçekleştirilmiştir. Bu oturumlarda, farklı kategorilerdeki güncel dijital propaganda içerikleri katılımcılarla paylaşılmış ve soru formlarında yer alan yarı yapılandırılmış sorular aracılığı ile bu içerikleri döngüsel bir biçimde çözümlemeleri istenmiştir. Bulgular: Bulgular aracılığı ile propaganda eğitiminin, tüm bu içerik bombardımanı karşısında, eleştirel düşünme, sorgulama ve diyalog geliştirmeye yönelik katkısı vurgulanmıştır. Özgünlük: Özellikle dijitalleşmenin gündelik yaşamdaki etkisi dikkate alındığında, dijital propagandayı tanımlaması ve propaganda eğitimine yönelik bir değerlendirme yapması sebebiyle bu çalışma özgün bir değere sahiptir.Öğe Postmodern dönemde dijital deneyimler ışığında değişen tüketici kimlik, tercih ve tutumları üzerine bir araştırma(İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi, 2024) Altun, Cenk; Yıldırım, FigenHayatlarımızda özellikle son otuz yıldır, teknolojik bir devrim yaşanmakta olup insan yapımı dijital bir evren inşa edilmektedir. 20. yüzyılda bilgisayarlar ve internetle başlayan süreç, üretimlerin artık robotlar tarafından yapılmasına, yapay zekanın ortaya çıkmasına, üretimlerin üç boyutlu yazıcılarla evlere inmesine, büyük miktardaki veri yığınlarının, yapılan analizlerle amaca yönelik olarak işlenip değerlendirilmesine evrilerek hayatlarımızın her bir noktasında yer bulan dijitalleşme sayesinde bugün artık söz konusu dijital evren inşasının tüm ön aşamaları tamamlanmış durumdadır. İçinde bulunduğumuz ve postmodern dönem olarak bilinen bu dönemde ortaya çıkan en büyük farklılıklardan bir tanesi benliğin belki de ilk kez bir nesneye dönüşmüş olması; üretilen, pazarlanan bir ürüne dönüşmesidir. Amaç: Tüketici taleplerine göre üretim yeniden şekillenmiş; fizyolojik ihtiyaçların karşılamasının yanı sıra psikolojik ve sosyolojik ihtiyaçlarının da dikkate alınmaları birer gereklilik olmuştur. Yüksek teknolojilerle yaratılmakta olan gelecekte yer alabilmek ve literatüre bu anlamda katkı sağlamak adına günümüz tüketici benliklerinin sanal evrendeki olası dijital tüketici davranış ve deneyimlerinin belirlenmesine katkı sağlaması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışma verileri LİSREL 8.7 ve SPSS 25.0 ile değerlendirilmiştir; her bir değişken ayrı birer ölçek olarak kabul edilerek ayrı ayrı geçerlilik ve güvenirlilikleri incelenmiştir. Hipotezler çıktılarının araştırılmasında yapısal eşitlik modeli kullanılmış, sağlanan sonuçların dağılımları için normal dağılım analizlerinden ve merkezi eğilim değerlendirmelerinden faydalanılmıştır. Bulgular: Müşteri deneyimine yönelik geleneksel/dijital alanlardaki geniş literatürden yararlanılarak, çevrimiçi deneyimlerden elde edilen verilerin analizi ile çevrimiçi müşteri deneyimine yönelik kapsamlı bir kavramsal model geliştirilmiş ve dijital uygulamaların bu deneyimlere göre tekrar kullanımlarına yönelik tutumlar araştırılmış, çevrimiçi müşteri deneyiminin bileşenleri ve sonuçları arasındaki bağlantılar ortaya koyulmuştur. Özgünlük: Çalışmada üç model bir arada kullanılarak bir model oluşturulmuş, tüketicilerin dijital ortamdaki kullanıma yönelim tutumları farklı yönlerden incelenmiştir. Tüketicilerin sanal ortamlarda kazandıkları bilişsel ve duygusal deneyimlerinin, ortamın ve cihazların niteliklerinin, algılanan faydanın ve memnuniyetin ve çevresel unsurların tutumlarına yönelik etkileri incelenmiş bu sayede dijital satın alım ve kullanım için gerekli olan unsurların belirlenmesine katkı sağlamıştır.Öğe Kadın hedef kitle üzerinde reklama yönelik inancın reklama yönelik genel tutuma etkisinde eğitimin rolü(İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi, 2024) Çelik, Ömer Erdem; Bayazıt, Didem ZeynepReklam etkisi itibari ile tüketicinin markaya karşı tutum ve davranışlarında önemli bir yere sahiptir. Tüketici kadın/erkek ve bilinçli (eğitimli) olduğunda bireysel tüketimlerinde seçici davranabilmektedir. Dolayısıyla reklam faaliyetinin tüketicilerde cinsiyet, eğitim düzeyi ve inancın genel tutuma etkisinin derinlemesine incelenmesi önem arz etmektedir. Amaç: Bu çalışma kadın hedef kitleye yönelik reklam kampanyalarında eğitimin reklama olan inanç ve genel tutum üzerindeki düzenleyici rolünü incelemekte ve bu bağlamda pazarlamacılara yön gösterici bir kaynak sunmayı amaçlamaktır. Yöntem: Araştırmada kolayda örneklem yöntemi ile kapalı uçlu anket yöntemi kullanılmıştır. Anket 610 kadın katılımcı ile tamamlanmış ve veriler IBM® SPSS 24 ve IBM® AMOS 18 programları ile analiz edilmiştir. Öncelikle tamamlayıcı istatistikler yapılmış, sonrasında sırasıyla keşfedici ve doğrulayıcı faktör analizleri, geçerlik ve güvenilirlik analizleri, dağılım, korelasyon analizi ve son olarak hipotez testleri yapılmıştır. Analizlerin tamamında %95 güven aralığı tercih edilmiştir. Katılımcıların reklama inanç ve reklama yönelik tutum ölçeklerinden aldıkları puanın eğitime göre farklılaşıp farklılaşmadığına yönelik ANOVA testi yapılmıştır. Farklılığın tespit edilmesinden sonra varyansların homojenliği kontrol edilmiştir. Varyansların homojen olduğunun tespitinden sonra Tukey testi yapılmıştır. Bulgular: Eğitim durumlarına göre reklama yönelik inanç ve reklama yönelik tutum ölçeklerinden alınan puanlar arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmiş ve eğitim seviyesi yükseldikçe reklama yönelik inancın ve reklama yönelik tutum puanlarının düştüğü tespit edilmiştir. Bu sonucun kadın hedef kitle seçilerek yapılacak reklam kampanyaları strateji ve yaratıcı süreçlerinde ve de bu alanda yapılacak araştırmalara önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe An analysis of bilateral trade relation between Turkey and Russia: Challenges and opportunities of Russia-Ukraine war(İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi, 2024) Kurt Gümüş, Gülüzar; Kramskova, MarinaPurpose: This study examines Turkey's bilateral trade intercourse with Russia in order to identify potentialities and problems for Turkey caused by the Russia-Ukraine War. Method/Design/Methodology/Approach: In the course of the study, with the help of descriptive statistics and calculations of trade indices such as trade intensity and trade complementarity indices, the current state of Russian-Turkish trade was examined. Afterwards, commodity sectors in which supply is expected to fall due to international companies’ suspension of businesses were identified. Next, the revealed comparative advantage index and its dynamic form were calculated to assess Turkey's potentialities to export commodities of the identified sectors to Russia and to highlight commodities groups where export policy should be improved. Thus, the study considers Russia and Turkey not as competitors, but as partners. Findings: It has been concluded that the countries have tight-connections and, to a certain extent, are dependent on one another. Both Russia and Turkey can benefit from further intensifying bilateral trade and improving partnership in other spheres as well. Originality: There is substantial literature comparing Russia and Turkey with other countries, trade blocks or with each other, mainly these two countries are counterposed from a competition perspective. This article, on the contrary, evaluates how cooperation and bilateral trade can improve the economic situation of both Russia and Turkey.Öğe Karşılıksızdır işleminin cezai sonuçları ve karşılıksız çek özelinde bankaların imza inceleme yükümlülüğü(İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler dergisi, 2024) Akaslan, DeryaÖzellikle bankacılık sisteminde en fazla kullanılan kambiyo senedi olduğunu söyleyebileceğimiz çek, ticari hayatta önemli bir yere sahiptir. Uygulamada, çek düzenleyen kişilerin çek hesabında yeterli karşılığı bulundurmaması nedeniyle çekin karşılıksız yazılması sonucu sıklıkla gündeme gelmektedir. Çekin karşılıksız yazılması ticari ilişkiler kapsamında çekin güvenilirliğinin azalmasına sebep olmaktadır. Karşılıksız çek yazılmasının önlemek ve ödeme kolaylığı sağlayan çeke olan güveni artırmak amacıyla kanun koyucu tarafından yıllardır çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak uygulamada görüldüğü üzere zaman içinde alınmış önlemler karşılıksız çıkan çeklerin sayısının azalmasını sağlayamamış aksine karşılıksız yazılan çek sayısı gün geçtikçe artmaya devam etmiştir. Amaç: Çalışmanın amacı Türk Hukukunda tartışmalı olan karşılıksızdır işlemine ilişkin konular ve bankaların imza inceleme yükümlülüğünün Yargıtay Kararları ışığında incelenmesidir. Yöntem: Çalışma kapsamında konuya ilişkin yasal düzenlemeler ve Yargıtay Kararları taranmıştır. Bulgular: Bankalar, yasal süresi içinde ibraz edilen ve yasal olarak geçerli çekleri ödemekle yükümlüdürler. Dolayısıyla, bankaların çekin ibrazı sonrasında hem çek üzerindeki imzayı hem de ilgili mevzuat kapsamında geçerli bir çek bulunup bulunmadığını incelemesi gerekmektedir. Özgünlük: Bu çalışmada Çek Kanunu ve ilgili diğer mevzuat doğrultusunda karşılıksız çek, cezai yükümlülükler ve bankaların sorumlulukları Yargıtay Kararları çerçevesinde araştırılmıştır.Öğe Kategorik Regresyon Analizi ile Öğrencilerin Benlik Algılarını Etkileyen Özelliklerin Belirlenmesi(2008) Cengiz, DicleÖzet: Kategorik yapıda bir değişkenin kategorilerinin nümerik yapıda bir değişkeni nasıl etkilediğinin istatistiksel olarak incelenmesi, hipotez testleri ya da varyans analizi çözümlemeleri ile yapılabilmektedir. Ancak kategorinin bağımlı değişken üzerindeki etkisinin hesaplanabilmesi için regresyon analizinden yararlanılması gerekmektedir. Bu aşamada ise bağımsız değişkenlerin kategorik yapıda bulunduğu Kategorik Regresyon Analizi'nden bahsedilebilmektedir. Kukla değişkenli regresyon modeline benzerlik gösteren Kategorik Regresyon Analizi kategorilerin yeniden nicelendirilmeleri ve bu niceliklere EKK yönteminin uygulanması ile yorıunlanabilmektedir. Bu çalışmada, ilköğretim öğrencilerinin Benlik Algılarını etkileyen etmenlerin ortaya çıkarılabilmesi amacıyla, 2259 öğrenci ve öğretmenleri üzerinde yapılan bir çalışmanın verilerine Kategorik Regresyon Analizi uygulanmış ve sonuçlar yorumlanmıştır.Öğe Veri Zarflama Analizi (VZA) ile Türkiye'deki Vakıf Üniversitelerinin Etkinliğinin Ölçülmesi(2008) Özden, ÜnalPerformans analizi, sistemlerin, kaynaklarını amaçları doğrultusunda ne kadar etkin ve verimli kullandığını belirleyen bir kavramdır. Son yıllarda sistem performanslarını değerlendirmek için kullanılan analizlerden biri de etkinlik analizidir. Etkinlik analizinde rasyo, parametrik ve parametrik olmayan yöntemler gibi yöntemler kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, sistemlerin etkinliklerinin ölçülmesinde kullanılan yöntemlerden birisi olan VZA ile Türkiye’deki vakıf üniversitelerinin görece toplam, teknik ve ölçek etkinliklerinin ölçülerek analiz edilmesidir. Çalışmada ilk olarak, VZA’da kullanılan kavramlar açıklanmış ikinci olarak VZA’da kullanılan modellerle ilgili ayrıntılı bilgi verilmiştir. Son olarak da Türkiye’deki vakıf üniversitelerinin görece toplam, teknik ve ölçek etkinlikleri, girdi ve çıktı yönelimli CCR ve BCC modelleri kullanılarak hesaplanıp incelenmiştir. Ayrıca süper etkinlik modelleri yardımıyla vakıf üniversitelerinin etkinlik sıralamaları da belirlenmiştir.Öğe Öğe Yasadışı Grev ve Sonuçları(2005) Çifter, AlgunMesleki amaç denilen ve yasada \"toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçilerin iktisadi ve sosyal durumlarıyla çalışma şartlarını korumak veya düzeltmek\" olarak tanımlanan amacın dışındaki amaçlarla yapılan grevler yasadışıdır. Yasa, grevin yasal sayılabilmesi için amaçla yetinmemiş, ayrıca uyuşmazlığın toplu görüşme ve arabuluculuk aşamalarından geçirilmiş olması, sendikanın grev kararını zamanında alması, notere tevdi etmesi, işyerinde ilan etmesi, grev kararının yasal süresi içinde uygulanması gibi usuller de öngörmüştür. Bu usullerden birine uyulmamış olması kural olarak grevi yasadışı kılar. Yasadışı grevin greve katılanlar açısından önemli sonucu işverenin grevcilerin iş sözleşmelerini süresiz fesih bildirimi ile tazminatsız feshedilebilmesidir. Ancak hukukumuzda grevci işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilebilmesi için yalnız grevin niteliğine bakılmaması, grevci işçinin kusurlu davranışının da aranması gerektiği yargı kararı ile isabetli olarak kabul edilmiş bulunmaktadır. İşveren ayrıca grevcileri işyerinden ayrılmaya zorlayabilir, konuttan çıkarabilir, disiplin cezası verebilir ve tazminat isteyebilir. Yasadışı greve katılmayanlara ise işveren kural olarak iş vermek ve ücret ödemek zorundadır. Bu çalışmada, önce yasa dışı grev ve unsurları, grevin yasadışı olup olmadığının tespiti ve sonra da yasa dışı grevin sonuçlan ele alınmıştır.Mesleki amaç denilen ve yasada \"toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçilerin iktisadi ve sosyal durumlarıyla çalışma şartlarını korumak veya düzeltmek\" olarak tanımlanan amacın dışındaki amaçlarla yapılan grevler yasadışıdır. Yasa, grevin yasal sayılabilmesi için amaçla yetinmemiş, ayrıca uyuşmazlığın toplu görüşme ve arabuluculuk aşamalarından geçirilmiş olması, sendikanın grev kararını zamanında alması, notere tevdi etmesi, işyerinde ilan etmesi, grev kararının yasal süresi içinde uygulanması gibi usuller de öngörmüştür. Bu usullerden birine uyulmamış olması kural olarak grevi yasadışı kılar. Yasadışı grevin greve katılanlar açısından önemli sonucu işverenin grevcilerin iş sözleşmelerini süresiz fesih bildirimi ile tazminatsız feshedilebilmesidir. Ancak hukukumuzda grevci işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilebilmesi için yalnız grevin niteliğine bakılmaması, grevci işçinin kusurlu davranışının da aranması gerektiği yargı kararı ile isabetli olarak kabul edilmiş bulunmaktadır. İşveren ayrıca grevcileri işyerinden ayrılmaya zorlayabilir, konuttan çıkarabilir, disiplin cezası verebilir ve tazminat isteyebilir. Yasadışı greve katılmayanlara ise işveren kural olarak iş vermek ve ücret ödemek zorundadır. Bu çalışmada, önce yasa dışı grev ve unsurları, grevin yasadışı olup olmadığının tespiti ve sonra da yasa dışı grevin sonuçlan ele alınmıştır.Öğe Riske Maruz Değer (RMD) Hesaplama Yöntemleri: İMKB Üzerine Uygulama(2007) Özden, ÜnalTürkiye gibi krizlerin sıklıkla yaşandığı ekonomilerde, risk faktörlerinin ekstrem hareketlerinin ölçülmesi gerekmektedir. Özellikle Kasım 2000 ve Şubat 2001’de ülkemizin maruz kaldığı ağır ekonomik krizler nedeniyle bu risk faktörlerinin belirlenmesi, ölçülmesi ve değerlendirilmesi daha önemli hale gelmiştir. Kriz durumunda riskin ölçülebilmesi için istatistiksel yöntemlere ihtiyaç duyulur. Deloitte&Touche Danışmanlık tarafından 1999 yılında dünya ölçeğinde 70 bankayı kapsayan bir risk yönetimi anketinde, katılımcıların %79’u risk ölçümünde en iyi yöntemin “Value at Risk” (riske maruz değer) olduğunu belirtmişlerdir. Ankete katılanlardan %47’si riske maruz değer hesaplama yöntemlerinden parametrik yöntemi, %7’si tarihsel simülasyonu, %6’sı ise Monte Carlo simülasyon yöntemini kullanmaktadır. Bunun yanı sıra %30’u da birden çok yöntemi aynı anda uygulamaktadır. Bu çalışmada kriz sonrası risk ölçümünde Türkiye’de kullanılmaya başlanılan “riske maruz değer” hesaplama yöntemleri açıklanacaktır. Bu yöntemlerin her biri İMKB verileri üzerinde uygulanarak karşılaştırılmaları yapılmıştır.Öğe Küreselleşme Sürecinin Uluslararası Pazarlama Stratejilerine Etkileri ve Çin Örneği(2008) Çengel, ÖzgürÖzet: Günümüzün rekabetçi pazarlarında küreselleşme kavramı oldukça kullanılmaktadır. Dünya üretim safhasından pazarlama safhasına doğru yol alırken, rekabet sonucu mal ve hizmetlerde farklılaşmak zorlaşmaktadır. Bu aşamada, küreselleşme ve uluslararası pazarlama olgusu pazarlamada rekabetçi unsurları belirlemek için iyi bir araçtır. Küreselleşme bu gelişmenin en önemli belirtisidir ve bu olgu uluslararası pazarlama stratejilerini de etkilemektedir. Dünya küreselleştikçe, işletmeler küresel tüketicilerin ihtiyaçlarını anlamaya odaklanmaktadırlar. Çin'in büyüme stratejileri ve uluslararası pazarlama çabaları küreselleşme boyutunda iyi bir vaka çalışmasıdır. Bu makalenin amacı küreselleşmede temel konuları irdelemek ve küreselleşme-uluslararası pazarlama ilişkisini kurmaktır. Bunu takip eden çaba Çin'in büyüme politikalarını ve küresel rekabetle baş etme politikalarını araştırmaktır.Öğe Afrika'da Sinema Serüveni ve Cinéma Beur Akımı(2005) Aydın, Oya ŞakıBugün Afrika sineması denildiğinde daha çok Sahra-Altı, Fransızca konuşulan ülkeler akla gelmektedir. Aslında, Afrika sineması, tüm Afrika kıtasında, farklı diller konuşulan ülkelerin hepsini ve hatta diasporayı da içermektedir. Ancak geçmiş sömürge kültürü sebebiyle buna bağlı sınıflandırmalar ve algılamalar çok yaygındır. Mısır sineması, Cezayir ya da Tunus sinemasına Arap sineması denmesi de oldukça yaygındır. Kıtanın dışında, Fransa’da yaşayan Kuzey Afrika kökenli Arap sinemacıların, Fransız toplumuna uyum süreçlerini anlattıkları Cinéma Beur (Arap Sineması) akımı da diasporadaki Afrikalıların yarattıkları bir sinema akımıdır. Bu çalışmanın amacı da, Afrika’nın içerisinde yer alan, Britanya ya da Fransa gibi sömürgeci ülkelerin büyük ölçüde yönlendirdiği, farklı sinema serüvenlerini ve bunlarla bağlantılı olarak Cinéma Beur akımını incelemektir.Öğe Lüks Marka Pazarlaması, Vertu Örneği(2008) Öymen, Gözde DikmenTüketim malları, tüketicilerin satın alma davranışına göre kolayda mallar, beğenmeli mallar, lüks (özellikli) mallar ve aranmayan mallar olmak üzere dört kategoride incelenmektedir. Bütün gruplarda yer alan malların kendilerine özgü, çeşitli pazarlama stratejileri bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, kitle üretiminin artması, toplumsal değerlerin maddileşmesi ve tüketim kültürünün giderek yayılması sebebiyle hızla büyüme eğiliminde olan lüks mallar pazarının incelenmesidir. Öncelikle, lüks ve lüks marka tanımları, çeşitleri, özellikleri ortaya konulmuş ve bu bilgilere dayanarak lüks marka tüketicile-rinin özellikleri ve onları gösteriş tüketimine iten nedenler araştırılmıştır. Daha sonra, lüks markaların en temel özelliği olan enderlik kavramı doğal enderlik, teknolojiye dayalı enderlik, sınırlı sayıda üretim ve bilgiye dayalı enderlik olmak üzere dört kategoride incelenmiştir. Çalışma yöntemi kapsamında, lüks marka pazarını temsil etmek üzere diğer cep telefonlarından dünyanın ilk ve tek el yapımı telefonu olması nedeniyle ayrılan Vertu marka cep telefonu örnek olarak seçilmiştir. Lüks markaların pazarlama stratejileri bu örnek üzerinden hedef kitle ve bölümlendirme stratejileri, konumlandırma stratejileri ve pazarlama karması bileşenleri olmak üzere üç ana başlık altında açıklanmıştır. Bunun sonucunda, gelişen dünya ekonomisi ve bireylerin yükselen gelir düzeyleri lüks mal tüketimini arttırıcı etki yap-makta ve buna paralel olarak işletmeler pazarlama stratejilerini kullanarak lüks marka pazarını bü-yütmeye çalışmaktadırlar.Öğe Çin Muhasebesinin ve Defter Kayıt Tekniklerinin Oluşumu Üzerinde Kültür Etkisi(2007) Solaş, Çiğdem; Ayhan, SinanÇalışmanın amacı, Çin muhasebe gelişimindeki etkileri tartışmaktır. Literatürde çevresel etkiler diye bilinen, ülkeler arası muhasebe gelişimini karşılaştırmalı bir yapıya kavuşturan etkenler, Çin ulusal muhasebesinin yerini tespit etmek açısından amacımıza araç olmuştur. Karşılaştırma ve sınıflandırma, uluslararası düzeyde çevresel etkilere bağlı olarak muhasebe karakterini ayrıntılı ve doğru belirlemede ileri metotlardır. Mueller ve izleyicilerinin kriterlerine göre Hofstede’in kültürel değer vurgusu ve devamında Gray’in sosyo-kültürel modeli Çin muhasebe karakterini daha iyi çözümleyen bir yapıdadır. Günümüzün birçok araştırması Çin halkı ile onların geleneksel kültürleri ve yaşam biçimleri arasında ayrılmaz bir bağ olduğunu göstermiştir.Öğe Raymond Williams'ın Televizyon Teorisi(2009) Şentürk, RıdvanTelevizyon günümüzün hâkim zevk kültürünü, hayat tarzını biçimleyen ve toplumsal iletişime etkiyen en önemli araçlardan biridir. Belirli alanlara özgü kanalların çoğalması, dijital televizyonun toplumsal algı alanını internetle paylaşmak zorunda kalması dolayısıyla toplumun varoluş tarzını belirleme gücü bakımından televizyonun etkisinin azaldığını söylemek mümkün gözükse de, toplumsal algının ve iletişimin çeşitlenmesi ve parçalanması tecrübe edilmektedir. Fakat bütün bu çeşitlenme ve parçalanmaya rağmen, televizyon görüntülerinin içeriğinin diğer medya araçlarına nispetle daha sürekli ve sıkça tekrar edilerek toplumsal algıya aktarılması önemini koruduğunu göstermektedir. İlk bakışta televizyonun toplumun karmaşık yapısını seyircinin bakışına sunduğu kabul edilse bile, bu durum başka bir sorun oluşturmaktadır. Zira böylece toplumsal hayatın farklı yönleri ve değişik alanları sürekli artan bir oranda medyatikleşmekte ve gerçeklik iletişimsel kodların ve gösterge sistemlerinin medyatik ağına dönüşmektedir. Televizyon, seyirciyi kendine bağlamak için sürekli yeni konular ve gösterim biçimleri peşinde koşarken, yalnızca toplumsal algının yerleşik biçimlerini ve normlarını değil, aynı zamanda kültürel ve etik kabulleri de değiştirmekte, yıkmakta ve dönüştürmektedir. İşte bu yüzden, Raymond Williams gibi teorisyenler, televizyonun gösterim ve anlatım tekniği kadar program içeriklerinin de toplumsal algıya yönelik şuur-dışı etkilerinin olabileceğini ve değerleri dönüştürebileceğini düşünmektedirler.Öğe Türkiye Muhasebe Standartlarının Hizmet Sektörü ile İlgili Olarak Tekdüzen Muhasebe Sistemine Etkisi(2008) Yarbaşı, EnginÖzet: Türkiye Cumhuriyeti döneminde çağdaş muhasebe düzeni için çalışmalar Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana devam etmektedir. Dünya ekonomisinin günümüzde ulaştığı noktada artık ülkelerin bağımsız ekonomik faaliyette bulunmaları ve bu nedenle bağımsız bilgi sistemleri kurmaları olanaksız hale gelmiştir. Türkiye 1992 yılından itibaren gelişmiş bir fınansal bilgi sistemi kurma çabası içindedir. 1994 yılında yürürlüğe giren Tekdüzen Muhasebe Sistemi ve 2002 yılında faaliyete geçen Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ile 1989 yılında yürürlüğe giren SMMM ve YMM meslek yasası bunun en güzel sonuçlarıdır.Tüm bu çalışmalar ülke ekonomisinde, ticaret ve sanayi sektörleri gibi, etkin faaliyet konularına uyumlu olmuş, bu arada etkin bir sektör olmasına karşın hizmet sektörü ihmal edilmiştir. Bu çalışmanın amacı hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmaların dönem sonu finansal raporlarının gerçeklere ve artık tüm dünya ekonomilerinin uymaya çalıştıkları Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına uygun olarak düzenlenmesi için bu sektörlerde çalışan firmalara yol göstermektir.