Political Identity Building in the EU: A Constructivist Approach

Yükleniyor...
Küçük Resim

Tarih

2014

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/openAccess

Özet

Avrupa Birliği, global politika da önemli bir ekonomik ve siyasi figürdür ve kendine özgü yapısı hem rasyonel yaklaşımlar hem de entegrasyon kuramcıları tarafından analiz edilmektedir. Rasyonel maddeci ontolojiye karşılık, sosyal konstrüktivist (inşaacı) okumaları incelediğimizde, Avrupa Birliği, bir aktör olarak kendi konumunu besleyici ve güçlendirici çok sayı da tedrici ilerlemeler kaydetmiştir, bilhassa, Lizbon Antlaşması Avrupa Birliği’nin siyasi kimliğine vurgu yapmaktadır. Gelişmeye yönelik bu adımlar, geleneksel maddeci yönelimli yaklaşımlardan ziyade, daha çok sivil kavramlar üzerine atılmıştır. Bu sivil zemin, siyasi kimliği canlandırarak, Avrupa Birliği antlaşmalarıyla ve diğer yasal yollarla güçlendirilmiştir. Sonuç itibariyle, bu çabalar Avrupa Birliğinin siyasi kimliğini hazırlamıştır, üstelik, Avrupa Birliği, temel özgürlükler, demokrasi ve hukukun üstünlüğü olan bu siyasi kimlik bileşenlerini diğer ülkelere ihraç etmeye başlamıştır. Bu alıcı ülkelerin, genellikle Avrupa Birliğine bazı tarihsel veya kültürel bağlılıkları vardır. Bundan dolayı, bu araştırma, hangi entegrasyon kuramının Avrupa Birliği’nin siyasi kimlik düzenine ve onun temsiliyetine en iyi şekilde cevap vereceğini incelemeye çalışacaktır. Bu makale, önce 1993’teki Kopenag Konseyi, ardından Lizbon Antlaşması’nın Avrupa Birliğinin imajı için roloynadığını, hukuki açıdan, siyasi adımların Avrupa Birliği’ne bir siyasi kimlik verdiğini tartışmaktadır. Siyasi kimlik üzerindeki bu fikir birliği, uluslararası sahnedeki aktör profilini pekiştirmiştir. Ekonomi kentegrasyon, bu şekillendirilmeye çalışılan Avrupa Birliği siyasi kimliğin daimi ve güçlü bir parçası haline gelmesine rağmen, son yıllarda Avrupa Birliği Eurozone (Euro bölgesi) ekonomik krizlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu bağlamda, bir araç olarak sosyal ilişkilerden faydalanan ve sosyal ontolojiye referans veren sosyal konstrüktivist (inşaacı) bir yaklaşım, özellikle Avrupa Birliği’nin yasal statü kazanmasının ardından, Avrupa Birliği siyasi kimliğine ve yapısına aracılık edecek en iyi yaklaşım olarak görünmektedir.
The EU is an important economic and political figure in global politics and its sui generis presence has been analyzed both from a rationalist approach and by integration theorists. Despite the rationalist material ontology, when we examine the social constructivist reading, the EU has achieved many gradual improvements that foster and strengthen its position as an actor; in particular, the Treaty of Lisbon has emphasized the political identity of the EU. These developmental steps have mostly been constructed on civilian concepts rather than traditional material oriented approaches. This civilian ground has been reinforced by EU treaties and other forms of legislation, giving flesh and bones to the political identity. As a consequence, these efforts have formulated the political identity of the EU; moreover, the EU has begun to export these political identity components, which are fundamental freedoms and the rule of law and democracy, towards other countries. The addressee states generally have some historical or cultural bonds to the EU. Therefore, this research will try to examine which integration theory best answers the EUs political identity setting and its representation. This paper argues that first the Copenhagen Council in 1993 and then the Treaty of Lisbon have acted as starting points for EUs self-image; in legal terms, these political steps have given the EU a stable political identity. This consensus in political identity has consolidated the actor profile on the international stage. When considering this progress from a theoretical perspective, traditional integration theories fail to comprehend and clarify this formative process, as they are immersed in the early economic integration process. Interestingly, although this shaped political identity became a robust and constant part of the EU, in recent years the EU has come face to face with the Eurozone economic crisis. In this context, a social constructivist approach, which makes use of social relations as a tool and references social ontology, seems the best approach to intervene the EU political identity and its presence, particularly after the EU gained legal status.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Kaynak

Akademik İncelemeler Dergisi

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

9

Sayı

1

Künye