Uluslararası Balkan Sempozyumu Tam Metin Bildiri Kitabı
Yükleniyor...
Tarih
2022
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ümraniye Belediyesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Türk Milleti tarih boyunca ilişki kurduğu tüm topluluklara maddi ve manevi kazanımlar sağlamıştır. Adı; adalet, güven ve istikrar ile özdeşleşen Türk Milleti’nin bu kadim hasletleri, İslamiyet ile birleşerek tüm dünyayı saran kutlu bir dava niteliği kazanmıştır. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde sınırlarını farklı medeniyetleri de kapsayacak şekilde büyüterek, birçok etnik köken ve inanışa ev sahipliği yapmıştır. Bu süre zarfı, tarih kitaplarında eşi ve benzeri bulunamayacak şekilde barış ve hoşgörü iklimine sahne olmuştur. Balkanlar coğrafyası bu sahnenin en güzel perdelerinin bizzat şahididir. ‘Fetih, önce gönüllerde başlar’ şiarıyla hareket eden ecdadımız, özellikle de Osmanlı devrinde, Balkan bölgesine özel ihtimam göstermiştir. Gönül erleriyle açtığı kapılardan hoşgörü ve güzel ahlak ile girmiş, topraktan önce insan kazanmıştır. Balkan coğrafyası, Osmanlı Devleti’nin ilk döneminden itibaren her daim devletin göz bebeği olmuştur. Şehirleşme anlamında; köprüler, hanlar, çeşmeler ve camiler gibi sayısız eser bu dönemde hayata geçirilmiştir. Bugün Balkanlara gittiğinizde karşılaşacağınız ilk iz ecdadımızın tarihe kazıdığı hizmetler olacaktır. Balkan bölgesinin önemi, kendi tarihimizle sınırlandırılamayacak kadar geniştir. Avrupa’nın Doğu’ya açılan kapısı niteliğindeki bu coğrafya, tarih boyunca birbirinden farklı ırklara, krallıklara, boylara ve imparatorluklara sahne olmuştur. Tüm bunlara rağmen, bölge ve bölge halkıyla olan ilişkisini gönül birlikteliği seviyesinde sürdürebilen tek millet Türk Milleti’dir. Tarihi süreçte isimler ve haritalar değişse de gönüllerde kurulan bağlar hiçbir zaman eskimez. Bugün Balkan coğrafyasında, Osmanlı’dan koparak farklı isimlerle farklı devletler kurulmuş olsa da Erzurum’dan, Sivas’tan, İzmir’den, Mardin’den; Saraybosna’ya, Varna’ya, Sofya’ya uzanan gönül köprüleri Mostar kadar sağlamdır. Modern dünyada, devletlerin kendi içlerinde dahi tam bir birlik ve beraberlik ortamı tesis edemeyişleri göz önüne alındığında, sınırları aşan bu tarihi bağın kıymeti daha iyi anlaşılacaktır. Ata mirası kabul ettiğimiz bu manevi köprü, bugün de aynı ulvi gaye uğruna korunmaktadır. Türkiye, farklı kurum ve kuruluşlar vesilesiyle bölgeye, sürekli bir şekilde yatırım ve destek sağlamaktadır. Tarihin omuzlarımıza yüklediği sorumluluğun bir gereği olarak, sivil toplumumuz da Balkan coğrafyasına karşı büyük bir hassasiyet duymaktadır. Aynı hassasiyetin Uluslararası Balkan Sempozyumu vesilesiyle akademiye de aktarılmış olmasından büyük memnuniyet duyuyorum. Balkanları daha iyi tanımak ve anlamak amacıyla tecrübelerini paylaşarak bu eserin ortaya çıkmasında emeği olan tüm akademisyenlerimize teşekkür ediyorum. Ortaya çıkan bu kıymetli eserin, birbirinden önemli araştırmalara kaynaklık edeceğine olan inancımla tüm akademi dünyası için hayırlı olmasını diliyorum.
