İTBF, Psikoloji Bölümü (İngilizce Destekli) Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 20
  • Öğe
    Evaluating factors related to health anxiety in COVID-19 patients
    (Taylor & Francis, 2021) Kılınçel, Oğuzhan; Tan, Ezgi; Altun, Feray Tarımtay; Nuryüz, Özgecan; Kurtuluş, Elif; Kılınçel, Şenay; Yazıcı, Esra; Ayaz, Muhammed
    Background: The COVID-19 outbreak affects both the physical and mental health of individuals and society. This study investigates the factors related to health anxiety in COVID-19 patients and explores their sociodemographic-, disease-, and treatment-related factors, trait anxiety, and characteristics of secure or insecure attachment. Methods: The sample consisted of 420 individuals aged 18-65 years and diagnosed with COVID-19 between March 15 and May 15, 2020. The participants completed a sociodemographic data form and the Health Anxiety Inventory (HAI), Adult Attachment Scale (AAS), and State-Trait Anxiety Inventory (STAI). Results: Hierarchical regression analysis revealed that female gender, presence of chronic physical diseases, presence of mental health problems, and high AAS insecure attachment scores significantly predicted high HAI scores. Moreover, results indicated that the model explained approximately 21% of variance in HAI scores. Conclusions: Factors such as gender, presence of chronic physical diseases, presence of mental health problems, and attachment style influence health anxiety. Determining the appropriate factors that cause health anxiety can contribute to the implementation of protective measures for mental health and to the application of effective interventions for individuals who develop mental problems.
  • Öğe
    Koronavirüs (COVID-19) salgın sürecinde evden çalışma ile işten ayrılma niyeti arasındaki ilişkide iş yaşamı kalitesinin aracı rolü
    (İsarder, 2021) Ayyıldız, Ferhat; Çam, Duygu İrem; Kuş, Yasemin
    Amaç – COVID-19 salgını yaşamın birçok alanını olumsuz etkilemekte ve salgına yönelik temel tedbir olan sosyal izolasyonun sağlanması amacıyla çeşitli düzenlemeler gerçekleştirilmektedir. Bu tedbirlerin ötesinde, bireylerin sağlık ve güvenlik konusundaki endişelerini giderebilmek için çalıştıkları kurumlardan da birtakım beklentileri ortaya çıkmıştır. Örgütler bu beklentilere karşılık vermek ve mevcut işgücünü korumak adına birtakım düzenlemelerde bulunmaktadır. Bu düzenlemelere bağlı olarak çalışanların bir kısmı evden çalışma sistemine geçerken bir kısmı da iş yerlerine gitmeye devam etmektedir. Bireylerin hayatında önemli bir yer tutan iş yaşamındaki bu düzenlemeler, iş dışı faaliyetlerini ve örgüte yönelik tutumlarını etkileyebilmektedir. Bu doğrultuda mevcut araştırmada salgın sürecinde evden çalışmanın işten ayrılma niyeti ile ilişkisini ve algılanan iş yaşamı kalitesinin bu ilişkiye aracılık edip etmediğini incelemek amaçlanmıştır. Yöntem – Araştırmada ilişkisel tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırma verileri, kartopu örnekleme yöntemiyle ulaşılabilen ve çevrimiçi ankete katılım gösteren 292 beyaz yakalı çalışandan elde edilmiştir. Veri toplama araçları, evden çalışmaya ilişkin bilginin de alındığı Demografik Bilgi Formu, İş Yaşamı Kalitesi Ölçeği ve İşten Ayrılma Niyeti Ölçeği’nden oluşmaktadır. Veriler SPSS 21 paketinde korelasyon ve çoklu hiyerarşik doğrusal medyatör regresyon analizi ile analiz edilmiştir. Bulgular – Yürütülen çoklu hiyerarşik doğrusal medyatör regresyon analizi sonucunda salgın sürecinde evden çalışma ile işten ayrılma niyeti arasında negatif yönlü ilişki olduğu ve algılanan iş yaşamı kalitesinin bu ilişkiye tam aracılık ettiği görülmüştür. Tartışma – Evden çalışma düzenlemesinin, bireylerin salgın sürecinde ortaya çıkan sağlık, güvenlik ve ekonomi konularındaki temel ihtiyaçlarına cevap verdiği görünmektedir ve bu nedenle bireyler mevcut organizasyonlarında çalışmaya devam etmek istemektedir. Salgın sonrası süreçte evden çalışma sisteminin faydalarını korumak için bu sistemin bireylerin beklentileri ile örtüşmesine dikkat edilmelidir.
  • Öğe
    Aile içi şiddet kurbanı çocuk: Psikolojik dayanıklılık, müdahale çalışmaları ve psikolojik etkinin gözden geçirilmesi
    (Güven Plus Grup A.Ş. Yayınları, 2021) Aşkın, Rüstem; Zeybek, Zekiye
    Aile bireyinin fiziksel ve psikolojik bütünlüğüne en büyük tehditlerden olan aile içi şiddet, çok yönlü değerlendirme ve araştırmalara konu olmuştur. Çocukların aile içi şiddete doğrudan veya dolaylı olarak maruz kalmaları, yalnızca fiziksel ve ruhsal bütünlükleri değil, sosyal, bilişsel ve eğitimsel gelişimleri üzerinde de yaygın olumsuzluklara neden olmaktadır. Ailedeki şiddetin çocuk üzerindeki psikolojik etkileri, çocuğun yaşı, cinsiyeti, mizacı, kişilik özellikleri ve başa çıkma becerileri ile maruz kalınan şiddetin sıklığı, ciddiyeti yanı sıra sosyal destek ve ailenin sosyoekonomik düzeyi gibi mikro veya makro düzeyde birçok etkenle ilişkilidir. Aile içinde şiddete maruz kalmanın, çocukta agresyon, anksiyete, despresif ve travmatik semptomlar, davranış problemleri, sağlık sorunları, akran ilişkileri ve akademik performans sorunları gibi yaygın sonuçlara yol açtığı bildirilmektedir. Bu bağlamda, şiddet kurbanı her çocuğun aynı şekilde etkilenmediği, psikolojik sağlamlık olgusu ile birlikte bu etkinin aile sistemi ve dinamikleri içerisinde çok yönlü bir bakış açısı ile değerlendirilmesinin önemi de bilinmektedir. Ailelerdeki şiddetin değerlendirilme süreçlerinde sadece annenin, babanın veya çocuğun değerlendirilmesinin yetersizliği bilinmekle birlikte disiplinler arası bir önleme, değerlendirme ve müdahale sürecinin yürütülmesinin gerekliliği anlaşılmaktadır. Çalışmamızda, aile içi şiddet olgusunun çocuğun gelişimine, ebeveyn ilişkilerine, ruhsal sağlığı ile sosyal ve akademik hayatına etkileri alan yazın kapsamında incelenmiş, özellikle psikolojik dayanıklılık kavramı üzerinde durularak değerlendirme ve müdahale çalışmaları tartışılmış ve öneriler sunulmuştur.
  • Öğe
    İş yaşamında psikolojik şiddet öncülleri, sonuçları ve önlemeye yönelik öneriler
    (Güven Plus Grup A.Ş. Yayınları, 2021) Aşkın, Rüstem; Kuş, Yasemin
    Modern iş yaşamı ile rekabet neredeyse aynı anlama sahiptirler. Günümüz iş yaşamında yalnızca işletmeler değil çalışanlar arasındaki rekabetin de her geçen gün artış gösterdiği gözlenmektedir. Örgütsel hedeflerin agresifleşmesi, çalışma standartlarının hızla değişimi ve iş davranışlarının alışılagelmişin ötesine geçmesi, işi ve işyerini adeta psikolojik şiddet sahnesine dönüştürebilmektedir. Geleneksel fiziki çalışma ortamlarının yerini mobil ve uzaktan erişime dayalı esnek çalışma düzenine bırakmıştır. Bu değişim ile birlikte psikolojik şiddet, daha farklı boyutlara ve 7/24’lük zaman dilimine kaymıştır. İş yaşamında psikolojik şiddetin fiziksel şiddete kıyasla daha yaygın ve sık olduğu belirtilmekte ve birçok ülkede ulusal bir salgın ve halk sağlığı sorunu olarak ele alınmaktadır. Psikolojik şiddet, mağdur üzerinde önemli ruhsal, sosyal ve psikosomatik sorunlar oluşturabilen saldırgan taktikleri içermekte, yoğunluğu ve tekrarlayıcılığı ile orantılı olarak değişik ruhsal sonuçlara yol açabilmekte ve Aynı zamanda örgüte yönelik birçok olumsuz tutum ve davranışın ortaya çıkmasında etkili olmaktadır. Örgütlerin devamlılığı için en kıymetli sermaye olan nitelikli insan kaynağının iyi oluşunu sağlamak ve korumak en önemli konulardan biridir. Bu nedenle potansiyel risk faktörlerinin tanımlanması ve önüne geçilmesi için çeşitli düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışmamızda psikolojik şiddet kavramı iş yaşamı bağlamında ele alınmakta; psikolojik şiddetin tanımlanması ve kapsamı, toplumsal, örgütsel ve bireysel boyutta şiddet nedeni olabilecek faktörler ve etkilerini alanyazın kapsamında incelenmekte ve iş yaşamında psikolojik şiddeti önlemeye yönelik öneriler sunulmaktadır.
  • Öğe
    Effects of COVID-19 outbreak on children’s mental health: A comparative study with children diagnosed and isolated from their parents
    (Korean Neuropsychiatric Association, 2021) Kılınçel, Şenay; Altun, Feray Tarımtay; Nuryüz, Özgecan; Dinsel, Ezgi Tan; Erzincan, Erkal; Kılınçel, Oğuzhan; Yazıcı, Esra; Ayaz, Muhammed
    Objective The COVID-19 outbreak has negatively affected children in many ways. This study aimed to compare the psychological responses of children exposed to different levels of stress during the COVID-19 outbreak. Methods The anxiety levels, negative thoughts, and quality of life of COVID-19-positive children with COVID-19-positive parents (Child+ group, n=17), COVID-19-negative children who are separated from COVID-19-positive parents (Parent+ group, n=59), and a control group (n=64) were compared. The participants completed the Screen for Child Anxiety and Related Disorders (SCARED), Children’s Negative Cognitive Errors Questionnaire (CNCEQ), and Pediatric Quality of Life Inventory (PedsQL). Results The statistical analysis revealed that the Parent+ group recorded higher SCARED and CNCEQ scores and lower PedsQL scores in comparison with the control group. No statistically significant difference was found between the scores of the Child+ and control groups. Furthermore, high CNCEQ scores and low PedsQL scores in the Parent+ group predicted an increase in their SCARED scores. Conclusion Our study indicates that separating children from their parents during the COVID-19 outbreak negatively influences their mental health and increases their anxiety levels.
  • Öğe
    Coping with the coronavirus (COVID-19) pandemic
    (Sağlık Araştırmaları ve Stratejileri Derneği, 2020) Aşkın, Rüstem; Dinsel, Ezgi Tan; Baş, Alper
    The global virus outbreak called COVID-19 has been one of the important breaking points in world history. COVID-19 is not only a physical disease affecting the whole world, but also an important issue in terms of community mental health, the effects of which will be understood in the long term. It is essential to explain the long-term and ongoing mental health effects of COVID-19 to take preventive steps. The aim of the present article was to review the impact of similar outbreaks in the past and to understand the potential impact on mental health through data from ongoing studies. Additionally, we summarized possible risk factors that may arise in infected people, healthcare professionals and the general population during COVID-19 outbreak.
  • Öğe
    Otizmli çocuğu olan annelerde algılanan sosyal desteğin anksiyete ve ebeveyn tükenmişliği üzerindeki etkisi
    (Denta Florya ADSM Limited Company, 2020) Tunç, Selin; Özkardaş, Oya
    Bu araştırmada otizmli çocuğu olan annelerin algıladıkları sosyal desteğin anksiyete ve tükenmişlik düzeyleri üzerinde anlamlı bir etki oluşturup oluşturmadığı incelenmiştir. Çalışma İstanbul’da faaliyet gösteren bir özel eğitim merkezinde eğitim gören 120 otizm tanılı çocuğun annelerinin gönüllü katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında Kişisel Bilgi Formu, Beck Anksiyete, Maslach Tükenmişlik ve Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği kullanılmıştır. Veriler Bağımsız Örneklem t-Testi, Pearson Korelasyon Analizi ve Regresyon Analizi kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular; otizm tanılı çocuk annelerinin algıladıkları sosyal destek düzeyi arttıkça anksiyete ve tükenmişlik düzeylerinin düştüğünü göstermiştir. Ayrıca otizm tanılı erkek çocukların annelerinin anksiyete ve tükenmişlik düzeylerinin, kız çocuğu olan annelerinkine göre daha yüksek olduğu ancak her iki grupta algılanan sosyal destek açısından bir farklılık olmadığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    The comparison of ımpact of health anxiety on dispositional hope and psychological well-being of mothers who have children diagnosed with autism and mothers who have normal children, in covid-19 pandemic
    (Denta Florya ADSM Limited Company, 2020) Ersoy, Kübra; Altın, Buse; Sarıkaya, Burcu Bayram; Özkardaş, Oya
    Covid-19 pandemic, which first appeared in Wuhan, China in December 2019, has become an element of anxiety and fear for people. While videos posted and articles written about Covid-19 create a high level of stress, fear, anxiety on people. In this empirical research, it is aimed to compare the effect of health anxiety on the dispositional hope and the psychological well-being levels between mothers with autistic children and mothers with normal children in the Covid-19 pandemic. Participants of the research constitute a total of 126 mothers (60 mothers with autistic children and 66 mothers with normal children) living in İstanbul. Personal Information Form, Health Anxiety Inventory, Continuous Hope Scale and Psychological Well-Being Scale were used to collect data. Data were analyzed using Chi-Square Test, Independent Sample T-Test, Pearson Correlation Analysis and Linear Regression Analysis. Results of the study revealed that the impact of the health anxiety on the psychological wellbeing levels among mothers with autistic children is stronger than it is among mothers with normal children. It is found that mothers with autistic children compared to mothers with normal children tend to have a higher level of health anxiety, and anxiety about chronic diseases (p < .05) and are inclined to have a lower level of dispositional hope and psychological well-being (p < .001).
  • Öğe
    Kayıp yaşantılarında bitmemiş işler ölçeği-kısa form: Türkçeye uyarlama, geçerlilik ve güvenilirlik çalışması
    (Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2020) Soysal Cesur, Gizem
    Amaç: Bu araştırmada, yas sürecinin gidişi üzerinde önemli bir etken olan kaybedilen kişi ile yarım kalmış yaşantı-ları ve çözümlenmemiş çatışmaları değerlendiren Bitmemiş İşler Ölçeği-Kısa Formunun (BİÖ-KF) Türkçeye uyar-lanması, geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasının yapılması amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmanın örneklemini en az altı ay ve öncesinde yakın kaybı yaşamış, 18 yaş ve üzerindeki 334 katılımcı oluşturmuştur. Katılımcıların yaş ortala-ması 30.30±13.40 olarak belirlenmiştir. Sonuçlar: Doğrulayıcı faktör analizi sonuçları iki faktörlü yapıya ilişkin elde edilen uyum indekslerinin iyi düzeyde olduğunu göstermektedir. Ölçüt-bağıntılı geçerlilik kapsamında yapılan analizler sonucunda BİÖ-KF’nin Karmaşık Yas Envanteri ile arasında oldukça güçlü korelasyon olduğu görülmüştür. Ölçeğin toplam puan Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı 0.75 olarak hesaplanmıştır. Tartışma: Elde edilen bulgular, Kayıp Yaşantılarında Bitmemiş İşler Ölçeği-Kısa Formu Türkçe sürümünün yeterli psikometrik özelliklere sahip olduğu ve kaybedilen kişi ile olan yarım kalmış yaşantıların değerlendirilmesinde geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olarak kullanılabileceğini göstermiştir.
  • Öğe
    Bipolar bozukluk ve yineleyici depresif bozuklukta çocukluk çağı travmaları ve duygu düzenleme güçlükleri ile bilişsel süreçler arasındaki ilişki
    (Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği, 2019) Oymak Yenilmez, Dicle; Atagün, Murat İlhan; Keleş Altun, İlkay; Tunç, Serhat; Uzgel, Mine; Altınbaş, Kürşat; Cesur, Gizem; Oral, E. Timuçin
    Amaç: Bilişsel mekanizmalar gelişimsel dönemlerde çevresel zorlayıcı olaylardan etkilenebilir ve bilişsel çarpıtmalar ortaya çıkabilir. Bilişsel çarpıtmalar psikiyatrik hastalıkların klinik seyrini etkilemektedirler. Bu çalışmada bipolar bozuklukta (BB) ve major depresif bozukluk-yineleyen dönemler (MDB-YD) çocukluk çağı travmaları (ÇÇT) ile duygu düzenleme güçlüğünün (DDG), otomatik düşünceler (OD) ve üstbilişler (ÜB) üzerindeki etkileri incelenmiştir. Yöntem: Çalışmamız 81 MDB-YD, 85 BB hastası ile 86 sağlıklı kontrol grubu olmak üzere 252 katılımcıdan oluşmaktadır. Ölçüm araçları olarak Otomatik Düşünce Ölçeği (ODÖ), Üstbiliş Ölçeği (ÜBÖ), Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ), Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ) kullanılmıştır. Bulgular: BB grubun OD’leri ile ÇÇTÖ fiziksel istismar (?=0,34; p <0,01), DDGÖ kabul etmeme (?=0,23; p<0,05) ve dürtü (?=0,53; p<0,01), DDGÖ amaçlar alt boyutunun (?=-0,37; p<0,01) bağlantısı olduğu görülmüştür (F=21,08; p<0,01). MDB-YD grubunun otomatik düşünceleriyle ise ÇÇT duygusal ihmal (?=0,22; p<0,05) ile DDGÖ strateji (?=0,39; p<0,05) alt ölçeklerinin ilişkili olduğu görülmüştür (F=9,97; p<0,01). BB grubunun ÜB’leri ile sadece ÇÇTÖ cinsel istismarın (?=0,46; p<0,01) bağlantısı olduğu görülmüştür (F=4,88; p<0,01). MDB-YD’nin ÜB’leri üzerinde ise sadece ÇÇTÖ cinsel istismar (?=0,52; p<0,01), duygusal istismar alt boyutunun (?=-0,30; p<0,05) bağlantısı olduğu görülmüştür (F=7,02; p<0,01). Sonuç: Bu sonuçlar DDG’ler ile ÇÇT’lerin MDB-YD’de ve BB’de ÜB’ler ve OD’ler gibi bilişsel süreçlerle ilişkili olduklarını ortaya koymaktadır. Bilişsel süreçler çeşitli klinik tezahürlere neden olabildiklerinden DDG ve ÇÇT duygudurum bozukluklarının seyrine çeşitli açılardan etki edebilen psikopatolojik bileşenler olarak dikkate alınmalıdırlar. Bu bileşenlerin etkilerinin daha iyi anlaşılabilmesi için uzunlamasına izlem çalışmalarına ihtiyaç vardır.
  • Öğe
    Çocukluk çağı örselenme yaşantıları ve sürekli kaygı arasındaki ilişkide bilinçli farkındalığın rolü
    (Türk Psikologlar Derneği, 2018) Cesur, Gizem; Sayraç, Neslihan; Korkmaz, Ece
    Bilinçli farkındalık (mindfulness) son yıllarda psikolojik sağlık üzerinde koruyucu bir özellik (trait) olarak (Bränström ve ark., 2011) ve psikolojik bir müdahale yöntemi olarak ilgi çeken bir kavramdır (Kimbrough ve ark., 2010). Mevcut çalışmanın amacı, çocukluk çağı örselenme yaşantılarının sürekli kaygı üzerindeki doğrudan ve bilinçli farkındalık aracılığıyla dolaylı etkilerinin incelenmesidir. Çalışmanın örneklemini yaş ortalaması 22.89 (S = 3.34) olan 264 (%56.5) kadın ve 203 (%43.5) erkek olmak üzere toplam 467 kişi oluşturmaktadır. Veri toplama amacı ile Demografik Bilgi Formu, Çocukluk Örselenme Yaşantıları Ölçeği, Bilinçli Farkındalık Ölçeği ve Sürekli Kaygı Envanteri kullanılmıştır. Bilinçli farkındalık düzeyinin aracı rolünü test etmek amacıyla Hayes (2013) tarafından geliştirilmiş olan PROCESS makro eklentisi kullanılmıştır. Buna göre, çocukluk çağı fiziksel, cinsel ve duygusal ihmal ve istismar yaşantıları ile sürekli kaygı düzeyi arasındaki ilişkide bilinçli farkındalığın aracı rol oynadığı bulunmuştur. Sonuç olarak, çocukluk çağı örselenme yaşantıları ve sürekli kaygının bilinçli farkındalık ile birlikte ele alınmasıyla daha kapsamlı bir açıklamaya ulaşıldığı; bunun da psikolojik müdahale ve önleme çalışmaları için değerli bilgiler sunabileceği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Kayıp yaşantılarının sonrası: Tartışmalı bir kavram “Karmaşık Yas”
    (Sada Enstitüsü, 2017) Cesur, Gizem
    İnsanoğlu kaçınılmaz olarak hayatı boyunca birçok kayıp yaşar. Kayıp yaşantıları doğal ve gerekli olan yas sürecini beraberinde getirir. Bu süreçte ortaya çıkan tepkiler zaman içerisinde azalır ve kişi eski işlevsellik düzeyine geri döner. Ancak kimi zaman yas süreci olağan seyrinden sapabilmekte ve karmaşık bir hal almaktadır. Karmaşık yas adı verilen bu durum son yıllarda dikkat çeken bir konu haline gelmiştir. Yapılan çalışmalar tarafından, karmaşık yasın görünümünün normal yas, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğundan ayrı olduğunu destekleyen bulgulara ulaşılmış ve bu olgunun ayrı bir bozukluk olarak ele alınması önerilmiştir. Bu doğrultuda mevcut gözden geçirme çalışması kapsamında, ilk olarak karmaşık yasın normal yastan ve kayıp sonrası görülebilecek diğer psikopatolojilerden nasıl farklılaştığı incelenmiş; ardından karmaşık yasın epidemiyolojisi, risk faktörleri ve gidişatı aktarılmıştır. Sonuç olarak, uzun ve olumsuz bir gidişat sergileyen karmaşık yas, işlevsellik düzeyini ve psikolojik iyi oluş halini etkileyen; bunun ötesinde ölümcül sonuçları olabilen dolaysıyla göz ardı edilmemesi gereken bir olgudur. Özellikle ülkemizde oldukça az sayıda çalışmanın odaklandığı karmaşık yas alanına yönelik yapılacak araştırmalara ihtiyaç olduğu görülmektedir.
  • Öğe
    Aleksitimi ve patolojik kumar: Duygu düzenleme güçlüğünün aracı rolü
    (Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği, 2017) Elmas, Hazal Gökçe; Cesur, Gizem; Oral, E. Timuçin
    Amaç: Bu çalışmanın amacı aleksitimi ve duygu düzenlemede yaşanan güçlüklerin kumar oynama bozukluğunu ne ölçüde yordadığının belirlenmesi ve aleksitimi düzeyi ile patolojik kumar oynama arasındaki ilişkide duygu düzenleme güçlüğünün aracı rolünün araştırılmasıdır. Yöntem: Çalışmanın örneklemini yaş ortalaması 33.30 (ss:11.62) olan toplam 246 erkek oluşturmaktadır. Veri toplama amacıyla demografik bilgi formu yanı sıra, South Oaks Kumar Tarama Testi (SOKTT), Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAS-20) ve Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ) kullanılmıştır. Bulgular: Kumar oynama şiddetini yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla yürütülen regresyon analizi sonucunda, SOKTT toplam puanını, kumar için harcanan para miktarı, TAS-20 toplam puanı ve DDGÖ toplam puanı istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yordamaktadır. Duygu düzenleme güçlüğünün aleksitimi ile patolojik kumar oynama arasında kısmi aracı rolü olduğu da bulunmuştur. Sonuç: Aleksitimik bireylerin bağımlılık davranışına duygu düzenleme güçlüğü aracılığıyla yöneldiği düşünülmektedir. Aleksitimi düzeyine ek olarak duygu düzenleme süreçlerinde yaşanan güçlüğün patolojik kumar oynama davranışına yol açmada önemli görülmektedir. Bu bağlamda mevcut çalışmanın aleksitimi, duygu düzenleme ve patolojik kumar oynama davranışını birlikte ele alarak, bağımlılık ile ilgili literatüre katkı sunduğu düşünülmektedir.
  • Öğe
    Algılanan ebeveynlik biçimi ve yetişkin ayrılma anksiyetesi: Kişilerarası bilişsel çarpıtmaların aracı rolü
    (Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği, 2017) Cesur, Gizem; Başbuğ, Sezin; Durak Batıgün, Ayşegül
    Amaç: Çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerinde algılanan ebeveynlik biçimi ve ilişkilerle ilgili bilişsel çarpıtmaların yetişkin ayrılma anksiyetesini ne ölçüde yordadığının belirlenmesi ve yetişkinin algıladığı aşırı izin verici/sınırsız ebeveynlik biçimi ile ayrılma anksiyetesi arasındaki ilişkide, ilişkilerle ilgili bilişsel çarpıtmaların aracı rolünün araştırılmasıdır. Yöntem: Çalışmanın örneklemini 281 (%63.3) kadın, 163 (%36.7) erkek olmak üzere yaş ortalaması 21.02 (ss=1.70) olan toplam 444 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışmada, Demografik Bilgi Formu, Young Ebeveynlik Ölçeği, (YEBÖ), İlişkilerle ilgili Bilişsel Çarpıtmalar Ölçeği (İBÇÖ) ve Yetişkin Ayrılma Anksiyetesi Ölçeği (YAAÖ) kullanılmıştır. Bulgular: Regresyon analizi sonucunda, YAA belirtilerini bireyin yaşı ve YEBÖ algılanan kuralcı/kalıplayıcı baba ebeveynlik biçiminin negatif; algılanan aşırı izin verici/sınırsız anne, sömürücü/istismar edici ve aşırı koruyucu/evhamlı baba ebeveynlik biçimlerinin ve İBÇÖ alt boyutlarının pozitif yordadığı bulunmuştur. Çalışmanın temel amacı doğrultusunda yürütülen analizler sonucu, İBÇÖ’nün alt boyutlarının algılanan aşırı izin verici/sınırsız ebeveynlik biçimleri ile YAA belirtileri arasında tam aracı rolünün olduğu görülmüştür. Sonuç: Sonuç olarak aşırı izin verici, sınırların olmadığı ya da disiplinden yoksun ebeveynlik biçimlerinin de katı, aşırı otoriter ya da kuralcı ebeveynlik biçimleri kadar olumsuz sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekecek sonuçlara ulaşıldığı düşünülmektedir. Bu çalışmanın, diğer psikolojik belirtiler ile birlikte görülme olasılığı yüksek olan ve ülkemizde oldukça az çalışmanın odaklandığı yetişkin ayrılma anksiyetesi belirtileri konusunda uzmanlarına yarar sağlayacak bilgiler sağladığı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Groupon satıcıları için tekrar satın alma ve ağızdan-ağıza pazarlamayı yönlendiren etkenler
    (Dumlupınar Üniversitesi, 2017) Arı, Ela
    Grupon gibi fırsat siteleri; ürün ve servisler için yüksek indirim kuponları sağlamaktadır. Ancak bu indirimler kuponu sağlayan servis sağlayan satıcılar aleyhine sonuçlanmakta ve para kaybına sebep olmaktadır. Bu nedenle uzun vadede sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için tekrar satın alım ve ağızdan ağıza olumlu pazarlamanın üretilmesi gerekmektedir. Bu araştırma fırsat sitelerinde satılan servislerin, servis sağlayıcıların ve tüketicilerin özelliklerini, tekrar satın alım ihtimalini ve tüketicilerin olumlu ağızdan ağıza aktarımlarını deneysel bir dizaynla gerçekleştirilen 960 katılımcı ile incelemektedir. Tüketicilerin servis memnuniyeti yüksek olduğunda (1) ilk indirim ortalama düzeyde olduğunda daha fazla tekrar satın alım yapıldığı ve (2) Servis sağlayıcılar fiziksel olarak yakın olduğu durumlarda daha fazla ağızdan ağıza iletişim oluştuğu bulgularına ulaşılmıştır. Ayrıca, tüketicilerin kupon eğilimi (fiyat bilinci değil) hem fırsat kuponu alımını hem de fırsat sonrası ağızdan ağıza pazarlamayı artırmaktadır. İlginçtir ki, fiyatı kalite konusunda bir ipucu olarak değerlendiren tüketiciler, tekrar tam fiyatla satın almaya daha isteklidirler. Bu bulgular, servis sağlayıcılara tekrar satın alım ve ağızdan ağıza pazarlama üretme olasılığını artırmak için fırsatlarını nasıl fiyatlandıracaklarını ve amaç planlamaları konusunda özel tavsiyeler vermektedir.
  • Öğe
    Travma ile Başa Çıkabilme Algısı Ölçeğinin (TBÇA) Türkçeye uyarlanması, geçerlik ve güvenirlik çalışması
    (Klinik Psikoloji Araştırmaları Derneği, 2019) Arı, Ela; Soysal, Gizem Cesur
    Bu çalışmada travmatik olaylar ile başa çıkabilme algısını ölçmeyi hedefleyen “Travma ile Başa Çıkabilme Algısı Ölçeğinin (TBÇA)” Türkçeye uyarlanması, geçerlilik ve güvenirlik çalışması-nın yapılması amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemini 18-35 yaş arası 118 kadın ve 52 erkek toplam 170 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Katılımcıların yaş ortalaması 21.33 (SS = 3.08) olarak belirlenmiştir. Çalışmada Demografik Bilgi Formu, Travma ile Başa Çıkabilme Algısı Ölçeği (TBÇA), Ego Sağlamlığı Ölçeği (ESÖ), Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği (BDDÖ) kullanılmıştır. Doğrulayıcı faktör analizi sonuçları 2 faktörlü yapıya ilişkin elde edilen uyum indekslerinin kabul edilebilir düzeyde olduğunu göstermektedir (?2= 322.59, df =165, p < .01, GFI = .85, CFI = .89, NFI = .80, RMSEA = .07). Ölçeğin Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı toplam puan için .79, “Gelecek Odağı” alt boyutu için .90 ve “Travma Odağı” alt boyutu için ise .79’dir. Ölçüt bağıntılı geçerliliği kapsamında elde edilen korelasyon katsayılarının ise anlamlı olduğu görülmüştür. Elde edilen bulgular, Travma ile Başa Çıkabilme Algısı Ölçeği (TBÇA) Türkçe formunun yeterli psikometrik özelliklere sahip olduğunu, travmatik olaylar ile başa çıkma becerilerine yönelik algının değerlendirilmesinde geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olarak kul-lanılabileceğini göstermiştir.
  • Öğe
    Sivil toplum kuruluşlarında gönüllü aktif kadınların, olumlu sosyal davranışlarının ve bireysel değerlerinin incelenmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2019) Cin, Firdevs Melis; Sayraç, Neslihan; Gükoğlu, Hale
    Sivil toplum kavramının ortaya çıkması ve toplumu etkilemesi ile sivil toplum kuruluşları oluşmuştur. Bu kuruluşlarda aktif olarak yer alan bireylerin bireysel değerler ve olumlu sosyal davranışları, son yıllarda sosyal bilimlerin öncelikli çalışma konuları olmakla birlikte, yaşamın içinde geleceğe yönelik daha da önemli hale gelmiştir. Bu çalışma kültürel, toplumsal ve sosyal alanda sivil toplum kuruluşlarının öneminin arttığı günümüz dünyasında, kadınların bireysel değerleri ve olumlu sosyal davranışlarını incelemeye ve ilişkisel boyutunu araştırmaya yönelik yapılmıştır. Araştırmaya İstanbul’un çeşitli bölgelerinde yaşayan ve sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak görev alan toplam 173 kadın katılmıştır. Araştırma bulgularına göre, Bireysel Değerler Ölçeği alt boyutları ile Olumlu Sosyal Davranış Eğilimi Ölçeği arasında tüm boyutlarda pozitif yönde anlamlı ilişki bulunurken, sadece özgenişletim alt boyutu ile özgeci OSD arasında negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Elde edilen sonuçlara göre; sivil toplum kuruluşlarında gönüllü aktif kadınların, bireysel değerleri ile OSD eğilimleri arasında anlamlı ilişkiler bulunmaktadır.
  • Öğe
    Alkol kullanımının evlilikte çatışma, çatışma çözüm stilleri ve uyum üzerindeki etkisi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Arı, Ela; Eriki, Zeynep
    Bu çalışmanın temel amacı alkol kullanan çiftlerin evlilik uyumlarının, çatışmaların ve çatışma çözüm stillerinin ortaya koyulması ve alkol kullanımın bu değişkenler üzerindeki etkisinin incelenmesidir. Bununla birlikte, evlilik uyumu ile çatışma ve çatışma çözüm stilleri arasındaki ilişkilerin ortaya koyulması da çalışmanın alt amaçlarını oluşturmaktadır. Bu çerçevede İstanbul Kadıköy ve Beyoğlu ilçelerinde ikamet eden ve düzenli bir şekilde alkol kullanmakta olan 150 kişiye Demografik Bilgi Formu, Evlilik Uyumu Ölçeği, Evlilik Çatışması Ölçeği, Çatışma Çözüm Stilleri Ölçeği ve Alkol Kullanım Bozukluklarını Tarama Testi’nden oluşan anket formu uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre, alkol kullanımı evliliklere yaşanan çatışmayı artırmaktadır. Bununla birlikte alkol kullanımı evlilik uyumunu ve çatışma çözüm stillerini olumsuz etkilemektedir. Yapılan fark analizi sonuçlarına göre evlilik uyumu cinsiyete ve alkol kullanma durumuna göre farklılaşırken; çatışma çözüm stilleri evlenme durumuna ve sosyal kullanıcı olma durumuna göre farklılaşmaktadır. Alkol kullanımı ise eşler arasındaki yaş farkına göre farklılaşmaktadır.
  • Öğe
    Riskli davranış gösteren ergenlerde, çocukluk çağı travmaları ile ruhsal durum arasındaki ilişki
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2017) Balık Okutan, Sema; Arı, Ela; Cin, Firdevs Melis
    Riskli davranışların oluşumunda ailesel ve çevresel faktörlerin etki ağırlığını göz önünde bulundurarak hazırlanan bu çalışmada; riskli davranış gösteren ergenlerin yaşamış oldukları çocukluk çağı travmaları ve zekânın ruhsal durumları ile ilişkisi araştırılmıştır. Araştırmanın evrenini; ailesi ve çevresi tarafından istismara uğradığı belirlenmiş ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından koruma altına alınmış, riskli davranışlar gösteren ergenler tarafından oluşturulan klinik vakalar meydana getirmektedir. Söz konusu evren arasından, Bakanlık bünyesinde hizmet vermekte olan İstanbul İl sınırlarındaki iki adet merkezde korunma bulunan 65 ergen örneklem olarak belirlenmiştir. Klinik vakaların IQ skorlarının belirlenebilmesi adına örnekleme Porteus ve Cattel zeka testleri uygulanmıştır. Bununla birlikte, vakalara Çocukluk Çağı Ruhsal Travmalar Ölçeği ve Kısa Semptom Envanteri uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre duygusal ihmal; depresyon, olumsuz benlik ve somatizasyon üzerinde anlamlı etki yaratmaktadır. Bununla birlikte, cinsel istismar olumsuz benliğin üzerinde anlamlı bir etki yaratmaktadır.
  • Öğe
    Zihinsel engelli bireye sahip olan ebeveynlerin tükenmişlik düzeylerinin incelenmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2017) Cin, Firdevs Melis; Aslan Aydın, Merve; Arı, Ela
    Ebeveynler açısından engelli bir çocuğa sahip olmak, çok fazla görev ve sorumluluk gerektiren, sürekli fedakarlık isteyen ve duygusal yönden de anne babaları tüketen bir durumdur. Bunun bir sonucu olarak tükenmişlik sendromunun ortaya çıkma olasılığı yüksektir. Bu araştırmada temel amaç; zihinsel engelli çocuğa sahip ebeveynlerin yaşam kalitesi, aile işlevlerinin değerlendirilmesi ile tükenmişlik düzeyleri arasındaki ilişkiyi ölçmek ve incelemektir. Araştırmanın örneklemini zihinsel engelli çocuğa sahip 107 ebeveyn oluşturmaktadır. Bu çalışmada, Demografik Bilgi Formu, Aile Değerlendirme Ölçeği, Maslach Tükenmişlik Ölçeği ve Yaşam Kalitesi Ölçeği (WHOQOL-BREF TR) kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, zihinsel engelli çocuğa sahip ebeveynlerin tükenmişlik düzeyleri engel düzeyine bağlı olarak değişmekte ve engel derecesinin artması tükenmeyi arttırmaktadır. Bir diğer sonuca göre ise, ilköğretim düzeyinde eğitim alan ebeveynlerin duygusal tükenmişlik düzeyleri ortaokul ve üzeri eğitim alan ebeveynlere göre daha yüksek olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.