IUHİBED, Cilt 5, Sayı 8, Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 8 / 8
  • Öğe
    Türkiye’de siyasi partilerin ve liderlerin demokrasi söylemleri
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Şen, Fulya; Cengiz, Tülay
    Bu çalışmada, Türkiye’deki demokrasi söylemlerinin temel niteliklerini araştırmak amacıyla siyasal konuşmalarda ve metinlerde yer alan demokrasi temsilleri incelenmiş ve siyasal liderlerin demokrasi kavrayışlarındaki farklılıklar analiz edilmiştir. Bu çerçevede, liderlerin söyleminde demokrasi kavramının kullanılma biçimleri incelenirken, aynı zamanda bu demokrasi söylemlerinin refah, yoksulluk ve refahın eşit olmayan dağılımı gibi sosyal ve ekonomik sorunlara ilişkin kapsayıcılık düzeyi de tartışılmıştır. Bu çalışma, siyasi liderlerin demokrasi kavrayışlarını ortaya koymayı, siyasal söylem çözümlemesi ve eleştirel siyasal iletişim çalışmalarına bir katkı sağlamayı amaçlamıştır. Bu amaçla, siyasal konuşmalarda ve metinlerde geçen “demokrasi” kavramı ve ilişkili kavramlar içerik ve söylem çözümlemesi yöntemleri birlikte kullanılarak incelenmiş ve siyasi liderlerin demokrasi kavramını ve demokrasinin temel bileşenleri olan anayasa, eşitlik, adalet, hukukun üstünlüğü, hak ve özgürlükler, hukuk devleti ve güçler ayrılığı gibi temel değerleri hangi bağlamda ve nasıl kullandıkları belirlenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada, liderlerin demokrasiden farklı şeyler anladıkları ve onu normatif yönleriyle değil de daha çok kendi pragmatist çıkarlarına uyumlu olacak şekilde yorumladıkları sonucuna ulaşılmıştır. Siyasal partilerin ideolojik farklılaşması, demokrasi anlayışlarını da dönüştürmektedir. Liderlerin demokrasiden aynı şeyi anlamamaları ve onu daha çok seçim malzemesi olarak kullanmaları demokrasinin giderek gerilemesi sonucunu da doğurmaktadır.
  • Öğe
    2017 başkanlık sistemi referandumu sürecinde viral reklam kullanımı
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Özel, Meltem; Karakaş, Onur
    Viral reklam, kullanıcılar tarafından oluşturulan ve profesyonel olmadığı düşünülen görüntülerin, internet ortamında diğer kullanıcılarla hızlı bir şekilde paylaşılması anlamına gelmektedir. Firmalar tarafından doğal ve inandırıcı olması sebebiyle pazarlama iletişimi faaliyetlerini destekleme amaçlı kullanılan viral reklamlar, son zamanlarda siyasal aktörler tarafından da siyasal kampanya sürecinde sıklıkla kullanılmaktadır. Bu çalışmada, 2017 Başkanlık sistemi referandumu sürecinde destek veren ve destek vermeyen “sivil girişimler” tarafından hazırlanan viral reklamlar incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi YouTube video paylaşım sitesinden kasti örneklem yöntemiyle seçilen referandum sürecine destek veren (Evetçi) üç ve referandum sürecine destek vermeyen (Hayırcı) üç viral reklamdan oluşmaktadır. Araştırmada örneklem olarak belirlenen viral reklamlar Ferdinand de Saussure’nin anlam öğeleri açısından göstergebilimsel analiz yöntemiyle incelenmiştir. Araştırma sonucunda ise siyasal iletişim sürecinde sivil girişimli viral reklamların belli ideolojilere gönderme yaparak etkin bir şekilde kullanıldığı gözlemlenmiştir
  • Öğe
    Dijital medyada yayınlanan arakan savaş/çatışma fotoğraflarının göstergebilimsel analizi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Pazarbaşı, Betül; Turanlı, Ebru
    Medyada yayınlanan savaş, çatışma ve ölüm haberleri yoğun ilgi görmekte, kamuoyunu etkileme potansiyeli sergilemektedir. Medyanın gündemi aynı zamanda kamuoyu gündemidir ve ekonomik, siyasi, sosyal elitlerin yanı sıra okuyucunun da kararlarını doğrudan etkiler düşüncesinden hareketle çalışma materyalist medya kuramı perspektifinden yararlanılarak dijital medyada yayınlanan Arakan savaş fotoğraflarını göstergebilimsel çözümleme yöntemi ile analiz etmektedir. Dijital medyanın Arakan’da yaşanan acıya ilişkin fotoğrafları aktarırken nesnellikten uzaklaşması, kamuoyunu etkileme, yönlendirme çabasını sürdürmesi ayrıca ideolojik bakış açısına göre savaşın taraflarının görsel temsil oranlarını belirlemesi sorun teşkil etmekte, etik tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bu kapsamda çalışmanın araştırma soruları şu şekilde oluşturulmuştur: dijital medya uluslararası boyutu olan bu tür bir savaşta yayınladığı fotoğraflarda gerçeklik ilkelerine hangi oranda yer vermekte, kamunun gündemini nasıl belirlemekte ve kamuoyunu ne şekilde yönlendirmektedir? Savaşın görsel temsili, imajı, kültürel perspektifi nasıl yansıtılmaktadır? Elde edilen bulgular; ideolojik farklılıklarına rağmen dijital medyanın Arakan’ da yaşanılan savaşa ilişkin fotoğraflara yoğun olarak yer verdiğini ancak gerçeklikten uzak bir şekilde kullanıcıya aktarıldığını göstermektedir
  • Öğe
    Alan olarak dijital oyun, çocuk eyleyiciler ve tahakküm: Clash of clans oyunu üzerine bir inceleme
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Yurdam, Serhatcan
    Bu çalışmanın amacı geniş oyuncu kitlesine sahip çevrimiçi dijital oyun Clash of Clans‘te çocukların yetişkinlerle etkileşimini, tahakküm ilişkileri bağlamında çözümlemek; çocuk oyuncuların birer eyleyici (agent) olarak oyun alanındaki konumlarını tespit etmektir. Çevrimiçi-etnografi yöntemiyle gerçekleştirilen çalışmada, Clash of Clans’te oyuncu olarak katılımcı gözlem tekniği ile bir yıl boyunca veri toplanmıştır. Bu kapsamda, “klan” adı verilen alanlardan oluşan oyun uzamında eyleyici/oyuncu olarak bir klana dahil olunmuş, klandaki diğer oyuncularla oyun üzerinde düzenli aralıklarla etkileşimde bulunulmuştur. Toplanan verilerin değerlendirilmesinde Bourdieu sosyolojisinin kavramlar setinden yararlanılmıştır. Clash of Clans, alan teorisinden ilhamla toplumsal uzam; verilerin toplandığı klan ise otonom bir alan olarak ele alınmış; alandaki tahakküm ilişkilerinin birer eyleyici olarak çocuk oyuncuların habitusunu nasıl şekillendirdiğine odaklanılmıştır. Bulgular, alanda yetişkin eyleyicilerin çoğunlukla yaşçılık (ageism) temelli ayrımcılık eğilimleriyle çocukların oyuna katılımını doğrudan ya da dolaylı olarak engellediğini ve bu anlamıyla da çocukların oyun hakkının ihlal edildiğini göstermektedir. Çocuklar, bu ihlal karşısında direnç oluşturamamış ve alanda, Bourdieu’nün “suç ortaklığı” diye tabir ettiği hükmedilenin hükmedene çeşitli boyun eğme yatkınlıklarıyla konumlanmıştır. Bunun nedeni ise, çocukların yetişkinlere kıyasla daha az sermaye türü ve hacmine sahip olmalarıdır. Sonuçta, çocuklar bir illusio olarak oyundaki varlıklarını sürdürmek ve mevcut konumlarını güçlendirmek adına tahakküm mekanizmalarıyla uyumlu pratikler sergileyerek, aleyhlerine işleyen tahakküm ilişkilerinin yeniden üretilmesine imkan tanımışlardır
  • Öğe
    Kullanımlar ve doyumlar kuramı çerçevesinde bir sosyal paylaşım ağı incelemesi: Facebook örneği
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Yıldırım, Şeyma; Özdemir, Murat; Alparslan, Ece
    Kitle iletişim araçlarındaki gelişmelerle şekillenen her bir kitle iletişim biçimi ve dönemi, beraberinde iletişim sürecini de değiştirip dönüştürmektedir. Kitle iletişim süreçlerindeki değişimlerle birlikte, izleyicilerin/kullanıcıların kitle iletişim araçlarına birtakım farklı sosyal ve psikolojik gereksinimlerle yönelmeleri her dönemde söz konusu olmuştur. Günümüzdeki iletişim sürecini şekillendiren başlıca kitle iletişim araçları, yeni medya olarak tanımlanan Web 2.0 teknolojileridir. Bu çalışma kapsamında, söz konusu yeni medya ortam ve araçlarından biri olan sosyal medya platformu Facebook, kullanımlar ve doyumlar kuramı çerçevesinde incelenmiştir. Toplamda 23 katılımcıyla gerçekleştirilen dört odak grup görüşmesinde, temel olarak katılımcıların Facebook’u nasıl ve ne gibi amaçlarla kullandıkları ve bu kullanımlarından ne gibi doyumlar elde ettikleri irdelenmiştir. Ayrıca bu temel sorularla birlikte değerlendirilmek üzere, katılımcıların, Facebook’a atfettikleri anlam ve Facebook’un yokluğunda ne hissettikleri/hissedecekleri de sorgulanmıştır. Yani bu araştırma, üç ana hat üzerine kurulmuştur: Facebook kullanım pratikleri, Facebook kullanım nedenleri/sağladığı doyumlar, Facebook’suz kalmanın katılımcılar açısından ifade ettiği anlam. Araştırmanın katılımcıları, ölçütlü örnekleme tekniğiyle belirlenmiş ve ‘Facebook kullanıyor olma’ ölçütü esas alınmıştır. Katılımcılara; ‘demografik bilgiler’, ‘Facebook kullanım pratikleri’, ‘Facebook kullanım nedenleri’ ve ‘Facebook’suz kalmanın katılımcılar açısından ne anlam ifade ettiği’ başıkları altında dört kategoride hazırlanan, toplamda 40 adet açık uçlu soru yöneltilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, günümüzde akıllı cep telefonu kullanımının hızla artması, sosyal medya kullanım pratiklerini de etkiliyor görünmektedir. Akıllı cep telefonlarıyla zaman ve mekân kısıtlı olmaksızın Facebook’a her an, her yerden ulaşabiliyor olmak, bu platformda geçirilen sürenin belli bir zaman aralığına işaret etmeyen ‘az az, sık sık’ şeklindeki bir kullanım pratiğine dönüştüğü söylenebilir. Bu araştırma kapsamında Facebook’un kullanım nedenleri/sağladığı doyumlar önem sırasına göre şu şekildedir: (1) sosyal çevreyle (aile, arkadaş vs.) iletişim hâlinde olmak, (2) haber takibi, (3) etkinlik takibi, (4) grup üyeliği ve sayfa takibi. Çalışma sonucunda Facebook katılımcılar tarafından, yoğun olarak, hem çevresindeki insanlara hem de kendilerine dair bilgileri depoladıkları bir veri tabanı (database) olarak görülmektedir. Ayrıca, katılımcıların bu depodaki bilgilere/paylaşımlara zaman zaman bakarak bellek tazelediklerini ifade etmeleri, Facebook’un bellek inşasında da önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Facebook’suz kalmanın, kullanıcılar açısından ne anlam ifade ettiğine dair sonuçların, Facebook’un ‘veri tabanı’ işleviyle bağlantılı olduğu görülmüştür. Öte yandan, Facebook’un olmaması hâlinde yerine mutlaka muadili bir platformun açılacağına duyulan inanç da, bu konuda ulaşılan önemli bir noktadır. Yani, Facebook’suz kalmaktan endişe/üzüntü duyacağını belirten katılımcılar, Facebook’a depoladıkları bilgilerin kaybolacağı için üzüntü/endişe duyacaklarını belirtirken; Facebook’suz kalmaktan etkilenmeyeceklerini belirten kullanıcılar, Facebook muadili bir platformun mutlaka kurulacağına duydukları inançtan dolayı etkilenmeyeceklerini belirtmişlerdir.
  • Öğe
    Televizyonda yayınlanan ve ana teması şiddet olan çizgi filmlerin içerik analizi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Pazarbaşı, Betül
    Televizyon programları şiddet içeren unsurlara yer vermekte, bu durum özellikle çocuk izleyicileri de olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuklara yönelik olarak üretilen eğitim ve eğlence içerikli çizgi filmlerin şiddet öğeleri içermesi tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne sermektedir. Bu çalışmanın amacı ana teması şiddet olan ve 1-31 Mayıs 1998 tarihinde Kanal D, Show TV ve HBB televizyon kanallarında çocukların özellikle ekran karşısında daha fazla zaman geçirdikleri hafta sonları yayınlanan çizgi filmlerdeki şiddetin tür ve oranlarını içerik analizi yöntemiyle analiz etmektir. Çizgi filmlerde şiddetin kullanılması problem oluşturmaktadır. Problemin çözümü noktasında ortaya konulan ve çalışma ile yanıtlanmaya çalışılacak olan sorular şu şekilde belirlenmiştir; Şiddet nedir? Çizgi filmlerde yer alan şiddetin nitel ve nicel özellikleri nelerdir? Şiddetin türü ve uygulanma payı nedir? İletinin içeriği nasıl aktarılmaktadır? Elde edilen bulgular sözü edilen televizyon kanallarında yayınlanan ve ana teması şiddet olan çizgi filmlerde sözel ve fiziksel şiddetin yoğun şekilde, tekrarlayan mesajlarla izleyiciye aktarıldığını ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Identifying ideology through comparative analysis of pakistani & indian newspaper headlines
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Bukhari, Shema; Jarrar, Yosra
    Every country has their own political and military blueprint, followed by all the concerned parties to mould the sympathies of masses based on their agendas. This study aims to evaluate the reporting of major events in Pakistan and India in 2015 that carry implicit/explicit implications; in the newsapapers. Both countries have a history of political, social & military conflicts, and a struggle against terrorism at various levels. All these difference are presented in different shades in the media discourse based on the discursiveness of the readers. This technique is used to establish and maintain certain ideology; to develop power relations among and between social groups. To explore the underlying interpretation of media discourse, a corpus of headlines is collected from The Dawn, The News from Pakistan and The Times of India, The Hindu from India. Multi-modal Critical Discourse Analysis has helped in examining the headlines at textual and cognitive levels. The comparative analysis revealed that both sides adhere to their nationalistic and political ideology. The Indian media use very strong and emotive rhetoric which helps them in maintaining power relations. Semantic and visual analysis revealed the same ideology in operation, showing the diversity in media communication
  • Öğe
    Kötü dünyanın tasviri -üçüncü dünya modernizmi ve kış uykusu-
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018) Aymaz, Göksel
    Marshall Berman, modernitenin, “insanları modernleşmenin nesnesi olduğu kadar öznesi de kılmayı, onlara, kendilerini değiştiren dünyayı değiştirme gücü vermeyi amaçlayan olağanüstü çeşitlilikteki görüş ve düşünceleri” beslemiş olduğunu söyler. Bu görüş ve düşünceler, Fransa’da Baudelaire, Balzac, Almanya’da Goethe, Schiller, Rusya’da Puşkin, Gogol vb. ile temsilcisini bulmuş olan klasik modernzim idi. Modernizmin bu güçteki eserlerini üretmiş olan modernite deneyimi, Berman’a göre, günümüzde hâlâ devam etmektedir. Perry Anderson ise, Berman’ın modernizmle ilgili görüşünü on dokuzuncu yüzyıla ait bir kültür ve siyaset tasarımı olarak doğru bulmakla birlikte, bu tasarımın, günümüzle bir ilgisi olmadığını savunur. Anderson’a göre, “entelektüel açıdan bir tür düşüş (decadance)” yaşanmıştır; günümüzde Batılı sanatçının içinde bulunduğu durumun tipik özelliği, “bütün ufukların kapalı oluşudur”; Batılı sanatçı klasik modernizmi tetikleyen koşullardan yoksundur artık. Ama bu durum Üçüncü Dünya için geçerli değildir. Nitekim son dönemin başyapıtları, Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ı, Salman Rushdie’nin Midnight’s Children’ı gibi romanlar, ya da Yılmaz Güney’in Yol’u gibi filmler, hep Üçüncü Dünya’dan (Kolombiya’dan, Hindistan’dan, Türkiye’den) çıkmıştır. Anderson’ın dile getirdiği ‘Üçüncü Dünya modernizmi’, son birkaç on yıldır modernliğin yürürlükteki dönemini tanımlamaya çalışan günümüz sosyal teorisinde önemli bir yer tutan ‘çoklu modernlik’ kavramıyla ilişki içindedir. Çoklu modernlik, Avrupa-merkezci modernlik teorileri ve izahlarına getirilmiş bir eleştiri olarak, Batılı olmayan toplumların modernleşme deneyimlerini ‘Batılılaşma’ya indirgeyen yaklaşımları hedef almaktadır. Buna göre, Avrupa modernliğinin dönemi kapansa bile, yerkürede farklı modernlik deneyimleri yürürlüktedir. Çoklu ve geç modernlikler kavramının, modernliği kültüre indirgeyen, kültürcü bir yaklaşım olduğunu düşünenler de vardır. Örneğin Arif Dirlik’e göre, çoklu modernlikler kavramı, “birden fazla ifadesi ve eklemlenmesi olan tek bir modernite” olarak ‘küresel modernite’ye karşılık, “yerlici kültürel iddiaların şekillendirdiği” alternatiflerdir. Bu bağlamda, Kış Uykusu filmi özelinde Nuri Bilge Ceylan’ın uluslararası başarılara sahip sineması incelendiğinde, onun Üçüncü Dünyaya ilişkin ütopik tasarıları temsil eden bir “Üçüncü Dünya modernizmi” olarak değil, klasik modernizmin günümüzdeki sürdürücüsü olarak tanımlanması uygun görünmektedir. Bu şekilde tanımlanmasının önemi, hem modernizmin nesnel gerçekliği (yani modernliğin Avrupa toplumunun kendine özgü içsel bir gelişmesi değil, yerküredeki tarihsel etkileşimlerin bir ürünü olduğu, dolayısıyla birden fazla moderniteden değil, Avrupa’nın öncü rolü oynadığı hâlâ işleyen tek bir küresel moderniteden bahsedilebileceği gerçeği), hem de Ceylan sinemasının semantik yapısının “insan varoluşunun evrensel gerçekliği”, “mutluluk vaadi” gibi, ilk örneklerini Avrupa sanatında gördüğümüz klasik modernizmin “sanat ideali”ne ilişkin değerler taşımakta olduğu gerçeğinde temellenmektedir.