İTÜSBD, Cilt 4, Sayı 8, Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 16 / 16
  • Öğe
    İspat hukukunun esasları
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Roxin, Claus; Ünver, Yener
    İspat etmek, hakimi bir vakıanın varlığına ikna etmeyi başarmak demektir. Alman CMK, fiilin gerçekleştirilmesi, failin kusuru, cezanın miktarı açısından, yani kusur ve ceza sorunu açısından önemli olan koşulların tespiti için, delil elde etmenin sıkı biçimliliğini öngörmüştür (Sıkı İspat): ispat araçları ve kullanım biçimi sınırlandırılmıştır. Mahkeme, bütün diğer hususları Serbest İspat metodundaki mutad uygulamaya göre araştırabilir. Yani hakim, muhakemede herhangi bir tarzda vicdani kanı oluşturulabilir. Hukuk Usulü Muhakemesinden farklı olarak, ceza muhakemesinde, çarpıcı bir ilke olarak bir mahkemenin kararına ilişkin bütün önemli vakıaların herhangi bir biçimde ispat edilmek zorunda oldukları ilkesi geçerlidir. Fakat eğer bir vakıa aşikar ise, o takdirde istisnaen ispat edilmeye muhtaç değildir. Delil elde etme yasağı yanında, ispat konusu, ispat aracı, ispat metodu, nisbi ispat ve keza delil değerlendirme yasakları vardır. Zehirli Ağacın Meyvesi kuramı, hukuka aykırı delilden hareketle elde edilen delili de hukuka aykırı sayar. Özel şahıslar aracılığıyla hukuka aykırı biçimde elde edilen deliller de kullanılamaz.
  • Öğe
    Para borçlarında temerrüt hallerinde munzam zarar
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Zeytinoğlu, Emin
    Borçlanılan konunun ifası mümkün iken geciktirilmesi veya yerine getirilmemesi borçlunun temerrüdünü oluşturur. Borçlu temerrüde düşmede kusurlu ise, temerrüt faizinin yanı sıra alacaklının oluşan zararının giderilmesi için gerekirse ek ödeme yapmak yükümlülüğündedir. Bunun amacı, alacaklının temerrüt tarihinden evvelki mal varlığı değerlerinin yeniden oluşturulmasıdır. Alacaklı bu zararı talep edebilmek için zararı olduğunu ve bu durumdan borçlunun sorumlu olduğunu kanıtlamak zorundadır. Ülkemizde munzam zararın hesaplanmasında, enflasyon verileri, devlet iç borçlanma senetleri faizleri, mevduat faizleri ve döviz kurları dikkate alınmaktadır.
  • Öğe
    Alacak rehninin teminat altına alınan alacak ve rehin yükü bakımından kapsamı
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Şensöz, Ebru; Özbilen, Arif Barış; Savaş, Burcu
    İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın kurulması ile önem kazanan ve pratikte, ipotekten sonra en çok başvurulan ikinci yöntem olan alacak rehni, Türk Hukuku’nda Medeni Kanun’un taşınır rehni bölümünde 954 ile 961. maddeleri arasında düzenlenmektedir. Hak rehninin bir türü olan alacak rehninin hukuki niteliği doktrinde ayni hakların sadece eşyalar üzerinde kurulabileceği kabul edildiğinden tartışmalıdır. Bu tartışmanın temelini, alacak gibi gayri maddi varlıkların hukuken eşya sayılıp sayılamayacağı sorusu yer almaktadır. Alacak rehnini sınırlı ayni hak ve dolayısıyla mutlak hak olarak nitelendiren görüş ile alacak rehnini sınırlı ayni hak olarak nitelendirmeyen görüş mevcut görüşlerdir. Alacak rehninin kapsamı; teminat altına alınan alacak bakımından ve rehin yükü bakımından olmak üzere iki yönden incelenmektir. Teminat altına alınan alacak bakımından alacak rehninin kapsamına; ana alacak, akdi faiz, gecikme faizi, dava giderleri ve takip masrafları girerken, rehin yükü bakımından alacak rehninin kapsamına ise; rehin verilen alacak, rehin verilen alacağa bağlı haklar, rehin verilen alacağa bağlı dönemli yan edimler girmektedirler. Ancak, bu düzenlemeler emredici nitelikte değildirler.
  • Öğe
    Umumi hukuk tarihinin konusu ve önemi üzerine kısa bir değerlendirme
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Somer, Pervin
    Hukukun Tarihi, medeniyetle başlar, birlikte gelişir ve birlikte sona ererler. Hukuki kavram ve kurumların nasıl geliştiğini, hangi sosyal, ekonomik ve siyasi ihtiyaçlarla değiştiğini bilmek bir hukukçu için zorunludur. Hukukçu sadece kendi pozitif hukukunu değil, pozitif hukukunun tarihini veya diğer medeniyetlerin hukuk tarihini de bilmelidir. Bu bilgi hukukçunun kendi hukukunun, hangi hukuk sistemi içinde yer aldığını, neden yer aldığını, diğer hukuk sistemlerine oranla seçilme sebep ve koşullarını, üstün taraflarını değerlendirebilme meziyetini de geliştirecektir. Bu nedenlerden dolayı, makalede tarih hukuk tarihi, umumi hukuk tarihi-milli hukuk tarihi ayrımı üzerinde durularak umumi hukuk tarihinin önemi vurgulanmıştır.
  • Öğe
    Sur la nature des normes qui concernent l’avocat
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Sayman, Yücel
    Tarih sahnesinde savunmayı savunma işleviyle beliren ata-avukatın, demokratik devlet yapısında olmazsa olmaz bir aktöre, avukata dönüşme süreci ele alınmıştır. Süreç izlendiğinde, yargının kurumsal örgütlenmesinde savunma kurumuna ilişkin anlayış ve düzenlemelerin avukatın yargılama sürecindeki rolünü ve işlevini belirlediği ; bağımsızlık, dokunulmazlık ve özgürlük kavramlarının avukatın faaliyetlerinin hukuki düzenlemesinde temel kuralları oluşturduğu ; avukata ilişkin hukuki düzenlemelerdeki göz ardı edilemez amacın avukatın yargılama sürecindeki varlığını, rolünü ve işlevini kurumsallaştırmak, korumak ve geliştirmek olduğu görülmektedir.
  • Öğe
    Türk dış politikasının belirlenmesinde "rejim" unsuru
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Okutan, Cevat; Ereker, Fulya
    Türk dış politikasının temel dinamiklerinin siyasal rejimin özellikleriyle açıklandığı bu çalışmada cumhuriyet ve demokrasi, birbirlerine rakip iki rejim biçimi olarak ortaya konmaktadır. Bu bağlamda dış politikanın “güvenlik” öncelikli belirlenmesi ve dış politika karar alma süreçlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etkin konumu, hep cumhuriyetçi siyasal yapının bir gereği olarak görülmektedir. Belirtilen politikaların süreklilik kazanması da, cumhuriyetçi rejim tercihinin dolaylı bir sonucu olarak algılanmaktadır. Türkiye devletinin kuruluşundan günümüze değin uygulanan dış politikalarda, özellikle 90’lı yıllarda yaşanan değişim ise siyasal yapının cumhuriyetten demokratik bir yönetime doğru evrilmekte olmasının bir sonucu olarak görülmektedir.
  • Öğe
    Türkiye ve Avrupa Birliği müzakere süreci
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Mumcu, Cumhur
    Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki görüşmeler, 3 Ekim 2005 tarihinden sonra, devam eden bir müzakere sürecidir. Müzakereleri iki taraflı bir süreç olarak ele almak üçüncü tarafları göz önüne almamak eğilimine işaret eder. Üçüncü taraflar, sadece sürece katılmakla kalmayıp, aynı zamanda dikkatli bir şekilde yönetilmesi gereken süreci daha karmaşık hale getirirler. Bu yaklaşım ışığında, müzakereler çok taraflı olarak ve Türkiye ve Avrupa Birliğindeki kurumlar tarafından, çok taraflılığın doğasından kaynaklanan istikrar ve sınırlılıklara uygun olarak gerçekleştirilmelidir.
  • Öğe
    Gemi işletme müteahhidinin (barebat charterer) tescili hakkında CMI tarafından yapılan çalışmalar ve değerlendirme
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Algantürk Light, Didem
    Gemi işletme müteahhidinin (bareboat charterer) tesciline ilişkin Comite Maritime International (CMI) tarafından yapılan çalışma, 2004 Haziran ayında Vancover’da toplanan 38. Konferansa katılan delegelerin görüşlerine sunulmuştur. Yapılan bu çalışmanın uluslararası alanda ülke uygulamaları ile Türk Deniz Hukuku açısından değerlendirilmesi incelememizin konusunu oluşturmaktadır.
  • Öğe
    Devletler özel hukukunda velayet, çocuk kaçırmaları, evlat edinmeye ilişkin problemler
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Öztekin Gelgel, Günseli
    Velayet, uluslararası çocuk kaçırmaları ve evlâd edinmeye ilişkin devletler özel hukukundaki yeni gelişmeler, konuya ilişkin doktrin, Yargıtay içtihatları ve milletlerarası sözleşmeler çerçevesinde incelenmiştir. Yargıtay’ın,ilgili sözleşmeler çerçevesinde muhafazakar tutumu daha liberal ve milletlerarası hukuka uygun gelişmeye başlamıştır. Bu incelememiz Türk devletler özel hukukunda çocuk hukukunun ne kadar güncel ve tartışılır hale geldiğini göstermektedir.
  • Öğe
    Kadın - erkek eşitliği için pozitif ayrımcılık
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Dinçkol, Bihterin
    İnsan hakları gelişim süreci içinde, kadın hakları ayrı bir kategoriyi oluşturmamakla birlikte geleneksel olarak ihmal edilmiştir. 20. yüzyılın yarısından sonra, kadının insan hakları gelişmeye başlamıştır. Bu dönemden itibaren, özellikle uluslararası alanda eşitlik ilkesi, cins ayırımı da dikkate alarak düzenlenmiştir. Kadın-erkek eşitliği konusunda Dünya Kadın Konferanslarının da katkısı büyüktür. Kadın örgütlerinin lobby çalışmaları, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi”nin kabul edilmesine neden olmuştur. Günümüzde kadının insan hakları, demokratikleşmenin önemli bir parçası olarak görülmektedir. Çağdaş demokratik devletlerde bu konuda özellikle siyasal katılımda cins eşitliği üzerinde durulmaktadır. Kadının insan hakları hakkında, uluslararası alanda pek çok sözleşme kabul edilmiştir.
  • Öğe
    Avrupa Komisyonu Türkiye 2005 ilerleme raporu
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Dinçkol, Abdullah
    Türkiye-AB ilişkilerinin Türkiye 2005 İlerleme Raporu açısından ele alındığı bu makalede, Türkiye’nin üyeliğinin Birlik üzerinde meydana getireceği sosyal, jeopolitik ve kültürel etkiler anlatılmaktadır. 2005 Türkiye İlerleme Raporu, daha önceki raporlarla büyük ölçüde aynıdır. Rapor, Birlik ile Türkiye arasındaki ilişkileri tanımlamakta, üyelik için siyasi kriterler açısından durumu incelemekte; üyelik için ekonomik kriterler açısından Türkiye’nin durumunu ve geleceğini değerlendirmekte; Türkiye’nin üyelik yükümlülüklerini, diğer bir deyişle, Antlaşmalar, ikincil mevzuat ve Birlik politikaları olarak tanımlanan müktesebatı üstlenme kapasitesini gözden geçirmekte; Türkiye’nin Katılım Ortaklığı Belgesindeki önceliklerini ne ölçüde yerine getirdiğini kısaca incelemektedir.
  • Öğe
    Piyasa ekonomisine sahip sanayileşmiş bazı ülkelerde toplu iş sözleşmesinin taraf iradeleri dışında oluşması
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Çifter, Algun
    Toplu pazarlığın geliştiği piyasa ekonomisine sahip İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Japonya, İsveç, Federal Almanya, Fransa ve İtalya gibi sanayileşmiş ülkelerde toplu iş sözleşmesinin taraf iradeleri dışında oluşmasının incelenmesinin nedeni, bu ülkelerin kendilerine özgü farklı kurumsal düzenlemelere sahip olmakla birlikte sosyal, politik ve ekonomik alanda bazı unsurları ortaklara paylaşmaları ve model olabilme niteliğine sahip olmalarıdır. Batıda toplu iş sözleşmesi özerkliğine devlet tarafından müdahale edilemeyeceği ve çalışma koşullarının düzenlenmesinin tarafların karşılıklı iradesine bırakılması gerektiği kabul edilmektedir. Ancak, pek çok ülkede devletin zaman zaman geçici veya kalıcı olarak toplu iş sözleşmesi özgürlüğüne müdahale ederek taraflar arasında doğan çıkar uyuşmazlıklarında greve izin vermediği ve toplu iş sözleşmesinin tarafların özgür iradesi dışında bir üçüncü kişinin iradesi ile oluştuğu da görülmektedir.
  • Öğe
    Gayrimüslim cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinmesi ve 27.01.2004 tarihli yargıtay kararı
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Çelikel, Aysel
    Padişah fermanları ile kurulmuş olan gayrimüslim cemaat vakıflarının, hukuki durumu, taşınmaz edinmeleri, vasiyetname ya da bağışlama yoluyla tasarruf ettikleri taşınmaz mallar üzerindeki hakları 1936 yılından itibaren hukuksal olarak tartışma konusu olmuştur. Tartışma, mevzuattan çok, Yargıtay’ın mevzuatı dar biçimde yorumlayan müstakar kararları nedeniyle ortaya çıkmıştır. 3.8.2002 ve 2.1.2003 tarihli yasaların kabulünden sonra, konunun en azından yargı açısından kapanması gerekirken, Yargıtay 1. HD’nin, 27.1.2004 tarihinde eski geleneksel bakış açısını sürdüren bir karar verdiğini görüyoruz.
  • Öğe
    Sendika aidatı konusunda işverence ödenecek gecikme faizinin başlangıç tarihi ve oranı (karar incelemesi)
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Çelik, Nuri
    incelediğimiz Yargıtay Kararı’nın temel konusunu, Sendikalar Kanunu’nun 61. maddesine göre kesilmeyen veya ödenmesi geciken sendika aidatlarına uygulanacak faizin başlangıç tarihi oluşturmaktadır. Yargıtay, toplu iş sözleşmesinde, faizin başlangıç tarihi olarak belirlenen hükme uyulmaması halinde, bu hükmün fiaz talebi için, ayrı bir işlemi gereksiz kılarak, işverenin temerrüdünü sağladığı sonucuna varmıştır. Bunun isabetli olduğu kuşkusuzdur. Ancak, Yargıtay, toplu iş sözleşmesinde böyle bir hükmün bulunmaması ile ilgili bir kararında farklı bir görüşü kabul etmiştir. Yargıtay, bu durumda, 61. maddenin açık hükmünde yer verilen süreyi göz önüne almaksızın, iş verenin aidat ödemesini geciktirmesi halinde ayrıca temerrüde düşürülmesi gerektiğine hükmetmiştir. Bu görüş benimsenemez. Çünkü toplu iş sözleşmesinde yer verilmiş olan, sendika aidatının 15 gün içinde sendika hesabına yatırılacağı yolundaki hükümle, Sendikalar Kanunu’nun 61. maddesinde yer verilen, sendika aidatının bir ay içinde sendika hesabına gönderileceğine ilişkin hüküm arasında bir nitelik farkı yoktur.
  • Öğe
    Anonim ortaklıkların kuruluş ve anasözleşme değişikliklerinde bakanlığın izin yetkisinin sınırlandırılması karşısında sicil memurunun inceleme yetkisi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Çelik, Aydın
    17.06.2003 tarih ve 25141 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4884 sayılı Kanun ile Türk Ticaret Kanununda yapılan değişiklikler uyarınca, kuruluş ve anasözleşme değişikliklerinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığının izin yetkisi sadece birtakım anonim ortaklıklara özgülenmiştir. Bakanlığın izin yetkisinin bu şekilde sınırlandırılmış olması sicil memurunca TK. m. 34 çerçevesinde yapılan incelemenin önemini daha da artırmıştır. Çalışmamızın amacı yapılan bu değişiklikle birlikte sicil memurunun yapacağı incelemenin sınırlarını ve önemini ortaya koymaktır. Ancak, öncelikle, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Bakanlığın kuruluş ve anasözleşme değişikliklerinde (sadece öngörülen AO’larla sınırlandırılmış olmakla birlikte) izin yetkisinin niteliğini de ele alacağız.
  • Öğe
    Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda tahkim usulü
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2005) Aslan, Zehreddin; Arat, Nilay
    Çalışmada, kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda tahkim usulü incelenmektedir. İncelemede, öncelikle tahkim müessesesi ve bu müesseseye ilişkin Türk Mevzuatı ele alınmış, sonrasında da idari sözleşmeler ve kamu hizmeti imtiyaz sözleşmeleri üzerinde durulmuştur. 1982 Anayasasında kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar için tahkim yolunu açan değişiklikler incelenmiş ve son olarak da Anayasada yapılan bu değişiklikler neticesinde kamu hizmeti imtiyaz sözleşmeleri için açılan tahkim yolunun kamu menfaatinin gözetilmesi gereken imtiyaz sözleşmelerinin Türk İdare Hukukunda yarattığı sorunlar ve getirdiği olumlu sonuçlar değerlendirilmeye çalışılmıştır.