İşletme Fakültesi, Uluslararası Ticaret ve Finansman (Türkçe) Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 9 / 9
  • Öğe
    Milletlerarası tahkimde esasa uygulanacak hukuk
    (2015) Sönmez, İrfan; Karakaya, Gencay
    Ticaretin küreselleşmesi farklı hukuk sistemlerine tabi şirket ve organizasyonları karşı karşıya getirmiştir. Sermayeyi güven vermek ticaretin en önemli kurallarından biridir. Yabancı sermaye ihtilaflara milli ve mahalli mahkemeler nezdinde çözüm aramayı dezavantajlı bulduğu için alternatif çözüm biçimlerine yönelmiştir. Uluslararası tahkim bu yollardan bir tanesidir. Hukuki uyuşmazlıkları çözümde esas olan mahkemeler olmasına rağmen zamanla tahkim müessesesinin dinamik ve hızlı işleyen yönü, ticari ihtilaflarda en tercih edilen kurum haline getirmiştir. Tahkimi işlevsel kılan, taraflara sözleşmelerini muayyen bir hukuka tabi kılma iktidarını bahşetmesidir. Hukuk seçme imkânı ticaretin güven ve istikrar arayan veçhesine de uygundur. Bu çalışmada tahkim anlaşması yapılan durumlarda esasa hangi hukukun uygulanacağı incelenmiştir.
  • Öğe
    COSO iç kontrol (ABD) modeli ile İngiliz (Turnbull) ve Kanada (COCO) modellerinin karşılaştırılması
    (2015) Türedi, Hasan; Koban, Ahmet Oğuz; Karakaya, Gencay
    Risk yönetimi, kurumsal yönetim, bağımsız denetim ve iç denetimin temelinde yer alması nedeniyle iç kontrol kavramının önemi tüm dünyada işletmeler, kamu kurumları ve akademik çevrede sürekli artmaktadır. İç kontrol kavramının tam olarak neyi ifade ettiği, etkin bir iç kontrol yapısından neyin anlaşılması gerektiği, iç kontrolün boyutları, unsurları ve uygulama süreçlerinin nasıl olabileceği gibi konular günümüzde tartışılmaya devam etmektedir. 1990'lı yıllardan günümüze kadar geliştirilmiş iç kontrol modellerine bakıldığında, Anglo-Sakson ülkelerinin konuya geniş bir perspektiften yaklaştığı görülmektedir. Bu nedenle, bu çalışmada Anglo-Sakson ülkelerinden ABD, Kanada ve İngiltere'de geliştirilen iç kontrol modelleri özet olarak tanıtılıp aralarındaki benzerlik ve farklılıklara değinilmiştir. Modeller arasından ABD'de geliştirilen COSO iç kontrol modeli uluslararası olarak en fazla kabul gören, sürekli geliştirilip güncellenen ve en kapsamlı model olması nedeniyle, çalışmanın merkezinde tutulup, diğer modeller COSO modeli ile kıyaslanmaya çalışılmıştır. COSO modeli, son yıllarda yaşanan küreselleşme, teknolojik atılımlar, dijitalleşme, sosyal medyanın yaygınlaşması ve hile risklerinin çeşitlenmesi gibi gelişmeleri yakından takip ederek kendini yenileyip güncelleyen bir modeldir. İç kontrol kavramının ülkemizde de kamu kurumlarında ve iş çevrelerinde doğru şekilde anlaşılması, gerek ülke ekonomisinin gelişimi, gerekse işletmelerimizin kurumsallaşarak küresel boyutta markalara sahip olabilme hedefimize önemli ölçüde hizmet edecektir.
  • Öğe
    İşletmelerde iç kontrollerin önemi
    (2017) Türedi, Hasan; Karakaya, Gencay
    İç kontrol yapısı, işletmelerin tüm yönetim süreçlerini kapsayan çok yönlü bir anlayışı ve uygulamayı ifade etmektedir. Geleneksel yönetim süreçlerine kıyasla, farklı boyutlara ve ilkelere sahip olan iç kontrol yapısı, bu özelliği nedeniyle önemi ve kullanımı giderek artan bir model olarak karşımıza çıkmaktadır. İç kontrol yapısının bu denli kabul görmesinin temel sebebi, giderek artan ve çeşitlenen işletme ihtiyaçlarının ancak bu kadar kapsamlı ve bilimsel yönetim anlayışları ile karşılanabilmesidir. İç kontrol yapısı ilk olarak Amerika'da 1990'lı yıllarda kurulan bir komisyonun çalışmaları sonucu ortaya çıkmıştır. Ancak günümüze gelinceye kadar defalarca güncellemelere tabi tutulmuştur. İşletmelerin ihtiyaçlarının günden güne çeşitlendiğinin ve farklılaştığının temel göstergelerinden birisi de bu güncellemelerdir. COSO iç kontrol yapısı, 5 farklı bileşenden oluşmaktadır. Bu bileşenler; kontrol ortamı, risk değerleme, kontrol faaliyetleri, bilgi ve iletişim, izleme/gözlemdir. Söz konusu bileşenler aracılığıyla etkin ve verimli bir iç kontrol yapısı oluşturulması düşünülmektedir. Sonuç olarak da; işletme varlıklarının korunması, güvenilir raporlama ve mevzuatlara uyum gibi temel amaçlar gerçekleştirilebilmektedir. Çalışmada iç kontrol yapısının temel amacı, işleyişi, bileşenleri vb. gibi konular derinlemesine anlatılmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Çin sanayi sektörünün yapısal değişimi: Gelişmekte olan ülkeler için dersler
    (2018) Yağmur, Mete Han; Karakaya, Gencay
    Çin, 1978 yılından itibaren ekonomi stratejisini kendi kendine ye-ten bir ekonomi olmaktan, dışa açık bir büyüme modeli lehine değiştirmiş ve son 40 yıllık süreçte etkileyici bir büyüme performansı sergilemiştir. İlk aşamada sahip olduğu bol ve ucuz işgücü sayesinde ülkeye çekmeyi başardığı doğrudan yabancı yatırımların etkili olduğu yüksek büyüme oranlarını Çin, sermaye birikimine ve teknolojik gelişmelere yaptığı yatırımlarla sürdürülebilir hale getirmiştir. Bu gelişmeler sayesinde 1990’lar-daki düşük teknolojili ve çoğu zaman düşük kaliteli ürün ihracatçısı konumundan çıkan Çin, ileri teknoloji ürünleri imalatında dünyanın gelişmiş ülkeleriyle yarışır hale gelmiştir. Bu makalede Çin’in bu süreç içerisinde sanayi sektöründe gerçekleştirdiği yapısal değişim incelenmiştir. Bu çalışmanın Hindistan gibi ekonomisi henüz yeterince gelişmeden erken sanayisizleşme sürecine giren ülkeler ve Türkiye gibi orta gelir tuzağındaki ülkeler için önemli çıkarımlar sağlayacağı değerlendirilmektedir.
  • Öğe
    İhracatta hedef pazar araştırması ve ticari istihbaratın önemi, ülkeler arası karşılaştırma
    (2022) Eyüpoğlu, Şaban; Karakaya, Gencay
    İşletmeler aynı insan vücudu gibi doğup, büyümek üzerine kodlanmıştır. Bu süreçte ticari faaliyetlerinin devam ettiği sektör içinde ürünlerini ve hizmetlerini hazırlamak, bu işlemleri belirli dönemlerde geliştirmek ve yeni ürün/hizmet olarak piyasaya sunmak zorundadır. Piyasalardan kasıt pazarlar olup; genel olarak işletmenin doğma ve büyüme döneminde iç pazar iken, büyüme ve gelişme döneminde iç piyasaya ek olarak dış pazarlar da eklenmektedir. Aslında işletmeler en kritik kararı bu dönemlerinde vermekte olup, hangi malları ve hizmetleri ile hangi pazarlara ve ne şekilde girileceği hususu büyük önem arz etmektedir. Bu kararları verirken bünyelerinde kurmuş oldukları birimler ile kapsamlı hedef pazar araştırmaları yaparak elde etmiş oldukları ticari istihbarat niteliği taşıyan nicel ve nitel verileri anlamlı kılacak, karar verilecek boyuta getirecek analizler yapmaktadırlar. Belirtilen nedenlerle bu çalışmamızın temel amacı; gerek Bakanlıkça gerekse de sektörel deneyimler üzerinden elde edilen çok sayıda ülkenin –araştırmamıza konu edilen ülke sayısı on beştir (15).- Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) kullanarak ülkemiz için en uygun sıralamasını ortaya koymaktır. AHP yöntemini analiz ederken yargısal örnekleme yöntemiyle sektörlerinde ihracat yapan firma yöneticilerinin belirlenmiş olan kriterler üzerinden puanlaması çalışmamıza ışık tutmuştur. Bu sayede çalışmamız bir yandan Ticaret Bakanlığı’nın hedef ülke yaklaşımı çalışmasını çoklu disipliner bir yöntemle ele almayı sağlarken, diğer taraftan ihracatı hedefine koymuş ve/veya çalışmamıza konu ettiğimiz ülkelerle bilgi sahibi olmak isteyen işletmelerimize yol gösterici bir çalışma olmuştur.
  • Öğe
    Türkiye’de uygulanan yetkilendirilmiş yükümlü statüsünün tanımı ve dış ticaret işlemlerindeki maliyet düşürücü etkisi
    (2024) Yılmaz Dağnık, Fatma ; Karakaya, Gencay
    Küreselleşme ile birlikte hızla büyüyen dünya ticaret hacmi önceleri devletlerin gücünü göstermek ve gelecek hedeflerini belirlemek için pay almak istedikleri bir pazarken, zamanla devletlere kolektif hareket etme zorunluluğu getiren, sürekliliğinin sağlanması ve korunması gereken, her an tehdit unsuruna dönüşebilecek bir güç haline gelmiştir. 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a gerçekleştirilen terör saldırıları ile ülkelerin ticari faaliyetlerinin terör saldırılarına olan zayıflığı ortaya çıkmış hem ulusal hem global ticaretin güvenli ve aksamaya mahal vermeden sürdürülebilmesinin önemi siyasi ve ekonomik gündemde yerini almıştır. Küresel ticaretin aksamadan sürmesini sağlayarak güvenliğin yeniden dizayn edilmesi hususunda oluşan ihtiyaç, uluslararası ticarette ülkelerin ticari eşya giriş çıkışlarında fiziki kontrol mekanizmasından vazgeçmelerini mecbur kılmış, güven ve prestije dayalı ticaret sisteminin önemini ise arttırmıştır. Türkiye’de yasal ticaretin desteklemesi, yasadışı ticari faaliyetlerin engellenmesi ve kaynakların ticari faaliyetlerin güvenle yürütülmesi için kullanılması amacıyla Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü sistemi uygulanmaktadır. Bu çalışmayla bir yandan Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsünün tanımı ve sağladığı ticari kolaylıklar anlatılırken diğer yandan statünün firmaların dış ticaret işlemlerindeki maliyet düşürücü etkisi anlatılmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Avrupa Komisyonu Türkiye raporlarının 1998-2022 yılları kapsamında fasıl 23, fasıl 29, fasıl 30 bazında incelenmesi
    (2024) Lanpir, Merkut; Özkan, Ömer; Karakaya, Gencay
    Türkiye’nin AB ye tam üyelik hedefleriyle başlayan AB sürecinde 1963 Ankara Anlaşmasından bu yana 60 yıl, 1970 Katma Protokolden bu yana 53 yıl, 1995 Gümrük Birliği’nden bu yana ise 28 yıl geçmiştir. 1963 Ankara Anlaşması ile AET ile imzalanan Ortaklık Anlaşması ve sonrasında 1970yılında Gümrük Birliği ne ilişkin kuralları içeren Katma Protokol imzalanmış, 31 Aralık 1995’te Ankara Anlaşması gereği Türkiye AB Bütünleşmesinde 22 yıl sürmesi gereken geçiş dönemi tamamlanmış, 1 Ocak 1996 da Gümrük Birliği tesis edilmiştir. 6 Ekim 2004’te Komisyon, Türkiye’nin Birliğe Katılım müzakerelerinin başlatılması tavsiyesinde bulunmuştur. AB Antlaşması 49.madde içerisinde yer alan 2.madde koşulu sadece aday ülkeler için değil üye devletler içinde gerekli görüldüğünde üyelik haklarının askıya alınmasıyla sonuçlanabilecek önemde bir kriterdir bu sebeple Fasıl 23, 29 ve 30 un yıllar içerisindeki AB tarafındaki izlemleri de çalışmaya dahil edilmiştir. Ankara Anlaşması 28. Maddesine göre ‘Anlaşmanın işleyişi, Topluluğu kuran anlaşmadan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiye tarafından üstlenebileceğini gösterdiğinde, Akit taraflar Türkiye’nin Topluluğa katılması olanağını incelerler.’ Bu madde bazı çevrelerce iyi niyet olarak yorumlansa da Arat a göre bu hüküm taraflara yükümlülükler yüklemektedir, zamanı geldiğinde bu sonuca ulaşılması için gerekli tedbirleri alacak, engel olmayacak şekilde bir yükümdür, Gümrük Birliği’nin ötesinde güçlü bir ortaklık kategorisine girer diğer bir nokta ise 28. Maddenin Genel ve Son Hükümler kısmında Anlaşmanın sona ermesine ilişkin özel hükümler bulunmamaktadır bu da Devletler Hukukunun işaret ettiği genel nedenler dışında sona erdirilemeyeceği şeklinde yorumlanmaktadır, Roma Antlaşmasının geriye dönülemez bir entegrasyon öngören yapısı ile benzerliğinin yanı sıra sona ermesi de bir katılım anlaşması ile olacaktır. Bu çalışma AB ile ilişkilerde Gümrük Birliği Güncellemesi, Birleşik Krallık modeli gibi STA kurmak, devam etmek, AB ile farklı üyelik modelleri üzerine tartışmalar yoğunluk kazandığı günümüzde AB Antlaşması madde 49 ve Ankara Anlaşması madde 28 çerçevesinde 23, 29, 30 Fasıllarının 1998-2022 yılları aralığında ilerleme incelemesini içermektedir, ilgili raporlar çok kapsamlı ve detaylıdır ancak mevcut çalışmamız kısıtlıdır o sebeple de sadece önemli bulunan konuyla ilintili detaylar çalışmaya aktarılmıştır.
  • Öğe
    Investigation of the duty of public internal auditors with AHP method in Turkey
    (Springer Nature, 2021) Karakaya, Gencay
    The use of preventive and value-added administrative tools such as internal audit, corporate management, corporate risk management, strategic management, and internal control have also been on the agenda of the public sector. The growing environment of the public sector, the increasing needs, the demands of the citizens/stakeholders have further accelerated this situation and made a systematic infrastructure essential. The Public Finance Management and Control Law No. 5018, which aims to create added value through the economic, effective and productive use of public resources, is the most current version of this infrastructure. Processes such as transparency, accountability and balanced budgeting, which are among the issues that are closely examined by the public sector, should be supported by effective and productive inspection mechanisms. Only in this way they can create value. Internal auditors, who are the practitioners of the relevant audit activities in the public sector, continue their operations with this mission of the first degree. In the study, statements have been made on the necessity of internal audit within the framework of Public Financial Management and Control Law No. 5018 and the perspectives of internal auditors regarding their duties determined by law have been analyzed by the Analytical Hierarchy Process Method.
  • Öğe
    Developing a risk management framework and risk assessment for non-profit organizations: a case study
    (Springer International Publishing Ag, 2017) Karakaya, Elif; Karakaya, Gencay
    Risks in the rapidly increasing global business environment began to receive more attention among both researchers and practitioners illuminating the delicate balance between enterprise efficiencies and risk economies. However, Risk Management, in recent years, are becoming more complex to analyze and more challenging to manage and optimize. Besides that, risk and uncertainty concept have always been a significant concern not only for private sectors and public sectors but also for non-profit organizations (NPOs) sector. In this chapter, the potential risks and their drivers are identified, assessed and ranked for a wide spread and most effective for a non-profit organization which aims to bring together native and foreign students for creating a bridge of humanity and education. After investigating the key control measures of major sources of risk, risk management processes and strategies were developed. To provide analytical results, Analytic Hierarchy Process (AHP) used by utilizing the questionnaire technique.